sabah uyanmamla beraber 26 senelik fani hayatımda yaşadığım bütün ağrı ve acıların 3'le çarpımının karesi kadar ızdırap çektiren puşt. nasıl tarif edilebilir bilemiyorum.
5.3 mm çapında, ıspanaktaki kumlarla beslenen su ile soğuyan, idrar torbasının
geri tepmesi ile tek tek ve seri olarak belanızı s.ken, böbreğin en yakın muhabere taşıdır. evet hocam budur tarifi.
yorumları okudum, kadınların doğum sancısı kadar şiddetli oluyormuş ağrısı. ne diyelim allah analı babalı büyütsün. anası kim bilmiyorum, yetim yavrucak. ama nur topu gibi maşallah. ismini bile koydum. fred çakmaktaş. hey yavrum benim.
ahanda ninnisi
ağrılarım birikti sığmaz içime
bin sitem etsem de azdır bu ibneye
gülmeyi unutan yaşlı bünyeye
mutluluktan bir haber ver böbrek taşı
giriş: iş bu entry fazlaca kişisel öğeler içermektedir...
doğum sancısına eşdeğer bir rahatsızlık olduğu kesin... * öyle anlaşılmaz bir anda bastırır ki, vize haftasında siz notlarınızı toplamak için uğraşırken bir anda ani bir sancıya kapılıp kendinizi fakültenin önüne çağırılmış bir ambulansın içinde buluverirsiniz... sancılar içinde kıvranarak önce medikoya götürülürsünüz -bu olayı ilk kez yaşayanlar için- ve idrar ve kan tahlillerinize bakılarak sizi hastaneye sevk ederler, ama hey hat! işte hastanelerimizin ne kadar sağlığa önem verdiğini, kayıt yaptırmadan "nolur bana birşeyler vurun da şu illettten kurtulayım" feryatları dökerken siz, devlet hastahanesi acil çaışanları ısrarla kayıtın yaptırılmasını beklerler, sanki o an sosyal güvenceden yararlanıp yararlanmamayı umursuyormuşsunuz gibi... (bkz: parası neyse veririz kardeşim)
sonra efendim, bu çok zeki doktor ablalar size iki tane sağlam ağrı kesici vurup röntgene yollarlar, röntgen odasına girdiğinizde direkt mi yoksa indirekt radyografi mi çekileceğini sorarsınız ve daha cevabını alamadan pantolununuz paçanızda röntgeniniz çekilmiştir bile... -böbrek taşının görüntülenmesinde indirekt, yani bir kontrast madde vücuda enjekte edilerek çekilen röntgen daha belirleyicidir.-
fakat olur mu efendim, bu röntgende taş maş görülmez, niye ivp çekmediniz diye sorduğunuzda acildeki pek akıllı doktor abla size gülmeye başlar; " tıpta mı okuyorsun yavrum sen, bak ben sana ilaç yazayım, şimdi sen tıpış tıpış çapa nın yolunu tut ve ultrason çektir bakiim tamam mı?"
üstelik daha "ablacım yok ben veterinerlik okuyorum ama yahu benim iğne fobim var" diyemeden kıçınıza batırıp sizi topal bırakdığı iğneler de cabası...
neyse canım acınız biraz olsun azalınca kendinizi dervişler gibi yollara verirsiniz ve doktorun tavsiyesi üzerine durmadan yürüyüş yapıp su tüketmeye gayret gösterirsiniz; fakat işte eyy! kara talihim... sınav haftasının tam ortasındasınız ve zaten kronik farenjitiniz bir haftadır yakanızı bırakmamakta... üstüne bir de böbrek sancısı eklenince değmeyin keyfine gitsin; ne iğneler keser sancınızı, ne de eczaneden aldığınız ağır ağrı kesiciler...
nihayetinde geceleyin kıvranmaktan gözlerinizden yaşlar geldiğinde bir iğne daha vurdurup faydasını göremeyince soluğu çağırılan ambulansla çapa da alırsınız... sağolsunlar iki samimi dostunuz da sabahtır size yarenlik etmekte...
ve ilk sancının başlamasından yaklaşık on-oniki saat sonra, çapa ya vardığınızda -ne hikmetse- sancınız birden, ama birden, musluğu kapatırmışcasına kesilir ve bari gelmişken doktordan ivp için randevu alayım dersiniz ve size bir kağıt yazmasını rica edersiniz...
ertesi günü akşama kadar sancınız belirmez, gariptir, ama siz de bir halt yapamazsınız... sabahın köründe kalkıp çapa ya gidersiniz, üroloji kayıt daki hatun kişi "sevksiz almıyoruz anam" diye sizi geri postalar... hadi o bizim mallığımız, sevk almadan gitmişiz diye kampüse dönüp medikoya gidersiniz, bu sefer de "sağlık karnesiz sevk yazmıyoruz aslanım" lafını işitirsiz, ama olur mu ulan? bugün sınav var dı ama! ben hiç çalışamadım sancıdan, mutlaka rapor almam lazım... rapor için sevk lazım... sevk için karne lazım... karne memlekette kaldı... hassiktirrrrrrr...
tabi yalvar yakar mediko nun baştabibinden bir rapor koparır günü kurtarırsınız artık... lakin sizde ne çalışma azmi, ne iştah, ne yaşama sevinci kalmıştır... şükür ki gün boyunca sancı belirmez...
ama işte bir sonra ki gün... böbreğiniz 22 yılın intikamını alırmışçasına kıvrandırmaya başlar sizi... ağrı kesiciler, iğneler, şişelerce bira, litrelerce su, bol bol yürüyüş... yok efendim hiç birisi sancınızı kesmez ve yapabileceğiniz hiç bir şey yoktur; bir gün öceden sipariş verdiğiniz sağlık karnesi kargoyla gelmiştir fekat, bu sefer de 23 nisan nedeniyle mediko kapalıdır... yani sevk yok... yani rapor yok, tedavi yok, ultrason yok...
durun bakalım macera daha bitmedi, bakalım yarın neler olacak...
yalnız ne diş ağrısına benziyor bu illet, ne karın ağrısına, ne de başka birşeye; bildiğin taş doğuruyorsunuz kıvrana kıvrana...
o değil de kadınlar 2-3 kiloluk yavruyu doğururken bu acıya katlanıyor, ben yarım milimetrelik kumu atarken gözümden yaşlar geliyor ya, işte en çok da bu koyuyor ulan insana...
böbrek taşları; böbrek kanallarında şekillenen küçük, sert mineral parçacıklardır.
böbrek taşları mineral ve asit tuzlarından oluşur.
erkeklerin yaklaşık olarak %12 ‘si; kadınların ise %7’si böbrek taşlarından şikayetçidir. rakamlardan da anlaşılacağı üzere kadınlardan çok erkeklerde görülen bir rahatsızlıktır.
böbrek taşlarını önleyici tedaviler son 30 yıldır açıkçası pek değişmedi.
doktorlar, böbrek taşı oluşturma riski yüksek hastalarına bol su içmelerini ve okzalatça zengin ravent, bamya, ıspanak ve badem gibi besinleri tüketmekten kaçınmalarını tavsiye eder.
oysaki okzalatça zengin gıdalar insan beslenmesinde önemli bir yer tutar.
en azından bu tür gıdalar kalsiyum içeren besinlerle birlikte tüketilirse böbrek taşı oluşum riski de azaltılmış olunur. örneğin ıspanağı, kalsiyumca zengin bir gıda olan yoğurt ile birlikte tüketmeye özen göstermek gerekir.
ıspanağın yoğurt ile tüketimi gerçekleşmez ise vücutta kalsiyumun kısıtlanması neticesinde, ıspanaktan gelen okzalat kristalleri bünyede fazla miktarda emilir.
bu durum ise böbrek taşının bileşiminde yer alan bir maddenin- okzalatın- birikmesine yol açıp, böbreklerde taş oluşumuna davetiye çıkartır.
Ayrıca doktorlar, okzalat kristal gelişimini yavaşlatma özelliği olan potasyum sitrat içerikli ilaçları hastalarına önerir. fakat bazı insanlar bu ilaçların yan etkilerini tolere edemeyebilir.
-uluslararası bir dergide yayınlanan araştırmadan bir kesit-
doç dr. jeffrey rime ve çalışma ekibinin böbrek taşlarını önleme konusunda yeni bir tedavi uygulamasına ilişkin bir bildirisi yayınlandı.
araştırma bulguları; laboratuvar çalışmaları, bilgisayar destekli çalışmalar ve insan üzerinde yürütülen çalışmaların kombinasyonu ile elde edilmiştir.
projenin ön çalışması john asplin adındaki bir nefrolog tarafından gerçekleşti.
john asplin, böbrek taşını önlemede hidroksisitrik asitin bir tedavi yöntemi olarak kullanılabileceğini önerdi.
***
güneydoğu asya’da yetiştiriciliği yapılan garcinia cambogia bilimsel adıyla bilinen egzotik meyveden elde edilen doğal bir ekstrakttır hidroksisitrik asit.
***
hidroksisitrik asit; böbrek taşının bir bileşimi olan kalsiyum okzalat kristallerinin gelişimini inhibe edici etkiye sahip bir komponenttir.
bu etkileşme aslında belli koşullar altında okzalat kristallerin çözünebilir olduğunun da bir göstergesidir. araştırıcılar bu etkileşme reaksiyonunun nasıl cereyan ettiğini açıklamak için paçayı sıvadılar.
hidroksisitrik asit , kimyasal olarak potasyum sitrat ‘a benzerdir
ve aynı zamanda beslenmede suplement olarak kullanıma uygundur.
araştırma ekibi; potasyum sitrat ve hidroksisitrik asit’in gerçek gelişim koşulları altında, kristaller arasındaki etkileşimi incelemek için atomik kuvvet mikroskobu cihazını kullanmış.
bu teknik, araştırıcılara yakın moleküler çözünürlükte gerçek zamanlı olarak kristal büyüme kaydetmesini izleme olanağı vermiş.
atomik kuvvet mikroskobu görüntüleri sayesinde hidroksisitrik asit’in belirli konsantrasyonlarına maruz kalındığında esasen kristallerin küçüldüğü gözlenmiş.
oldukça doygun gelişim çözeltilerinde kristallerin çözülmesi ender görülen bir durum olduğu için araştırma ekibi ilk bulgularda açıkçası biraz şüpheye düşmüş.
yine de başlangıçtaki bulguları doğruymuş.
araştırıcılar aşırı doymuş çözeltilerde kristallerin çözüldüğünü gördükten sonra, mekanizmanın neden bu şekilde işlediğini araştırma yoluna gitmişler.
çalışma ekibinden taylor ve mpourpakis adlı iki araştırıcı; hidroksisitrik asit ve potasyum sitratın, kalsiyum ve kalsiyum okzalat kristalleri ile nasıl bağlandığını izah etmek için materyallerin yapı ve özelliklerini incelemek adına oldukça kesin sonuçlar veren bilgisayar destekli metodları içeren yoğunluk fonksiyoneli teorisini uygulamış.
hidroksisitrik asit’in kristal yüzeyler ile güçlü bir bağ kurduğu belirlenmiş. bir yük uyaran ile görünürde kalsiyum ve okzalatın serbest bırakılması kolaylaşmış ve bu da kristallerin çözülmesine neden olmuş.
potasyum sitrat ve hidroksisitrik ’nın başbaşa olan çalışmaları, her iki componentin kalsiyum okzalat kristali gelişimini engellediğini gösterse de, hidroksisitrik asitin daha güçlü ve yeni tedavi yöntemleri için avantaj sağlayan eşsiz özelliklere sahip olduğunu göstermiştir.
hidroksisitrik asit; potasyum sitratın daha üzerinde bir tedavi yöntemi olarak tercih edilebilir.
velhasıl kelam hidroksisitrik asit, böbrek taşlarını önlemede umut vaat edici bir tedavi olarak iş görebilir.
bu çalışma insanlarda oluşan böbrek taşlarını önlemeye yönelik etkili bir ilaç tasarımına zemin hazırlamak adına atılmış önemli bir gelişmedir.
uzun vadede ilacın güvenli bir şekilde kullanımını sağlamak ve dozaj miktarının uygun bir şekilde ayarlamak için çalışmaların derin bir boyut kazanması gerekmektedir.
insanoğlunun aslında ne kadar aciz olduğunun kanıtıdır. mercimek kadar bir taş dağ gibi babayiğitleri yerlere serer, duvarlara tırmandırır, ağrıdan ağlatır. ve en önemlisi; bir erkeğe doğum sancisi hakkında fikir verebilen tek şeydir.
neden ve nasıl oluştuğu tam olarak açıklanamayan illet.
sancısının kadıların doğum sancısına denk olduğu söylenir.
eğer böbreğinizde taş varsa ve harekete geçmişse; yapılacak ilk şey ağrı olan bölgeyi sıcak su torbası ile ısıtmak, bol bol su içmektir (hatta bu arada içebiliyosanız bir çay bardağı zeytinyağı yaralıdır) yerinde yatmayıp hoplayıp zıplamak da taşın idrar kanalı içinde hareketlenmesini sağlayabilir. taşın düşmesi gecikmişse doktorunuz size muhtemelen hytrin gibi bir prostat ilacı verecektir (kanalların genişlemesi ve taşın daha rahat hareket edebilmesi için). avakado ağacı yaprağı, mısır püskülü, rezene, anason, ıhlamur gibi maddeler de suyla karıştırılarak içildiğinde benzer etkileri gösterecektir. rowatineks adlı ilaç da yabana atılamaması gereken bir faktördür bu hastalıkta, kesinlikle pas geçmeyin.
2 gündür canım çok yanıyor sözlük.gecenin köründe mideme giren ağrı artarak devam edince hastaneye koşturduk sabaha karşı. serum içinde morfin yedikten sonra tahliller, röntgenler derken dün taşı kırmaya karar verdi doktor.ama ağrısı, sancısı hala geçmedi sözlük.
hayatımda ilk defa kendime acıdım resmen, ölmeyi bile öyle arzuladım ki...
isteyene değil herkese gider tadında yaşayan beni benden aldı gelmişimi geçmişimi sikti resmen bu acı...
-proteinden zengin beslenmek.
-idrar yolları enfeksiyonu.
-az su içilmesi.
-uzun süre hareketsiz kalmak.
-yüksek miktarda d vitamini alınması.
-hiperparatiroidizm gibi nedenlerle kalsiyum, fosfat ve ürik asitin böbrekte tortulaşmasıyla oluşan yapılardır.