ağrıların en ağırı. rdkmks nin de dediği gibi, kendi kategorisinde liste başı bir ağrıdır evet. hani öyle böyle değil, düşmanına bile dilemeyeceğin kadar. o bir iç organ evet ağrıdığı zaman çok ağrıyor evet ama, içimiz de bir organ ruhumuzu bile bu kadar ağrıtabilir mi yahu? nasıl bir organ ki bu. *
doktorların, doğum sancısından bile şiddetli olduğunu söyledikleri ağrı. bir de tarık akan'ın böbrek hastası olduğu filmi vardır. kendini yerde yere attığını hatırlarım.
bir sabah ansızın uykunuzdan sıçrayıp uyandıktan sonra, sizi yatağa saplayan, şekilden şekile girmenizin yanında, tam manasıyla hareket edemez hale getiren bir ağrıdır.
tüm canınız tek bir noktada toplanır, duyduğunuz ve hissettiğiniz tek şey dehşetli bir ağrıdır, ne kadar aciz olduğunuzu bir kere daha anlarsınız, telefona uzanıp ambulans çağıracak bile gücünüz olmayabilir, o derece şiddetlenebilen ve sizi bir ölüden farksız kılabilen ağrıdır, tam geçti dediğiniz anda, mide bulantısı ve kusmayla geri döner, sizinle dalga geçen, yerden yere vuran 'halı desenlerini' ezberleten iğrenç bir ağrıdır, allah düşman başına vermesindir, amindir...
hani diş ağrısı kabir azabıdır derler ya. acaba bu nedir? hah buldum otuziki dişin birden aynı anda ağrıdığını farzedin. işte bu. sabahın 6 sından beri evdeki bütün halı desenlerini ezberledim *. buscopan plus diye bir ilaç var iğnesini olursan 15 dk. hapını yutarsan 45 dk.da etkisini gösteriyor. muzdarip olanların aklında olması babında.
9 gün sonra gelen uzunca edit:
inanılmaz bir şekilde işe yarayan, kocakarı ilacıyla cehennemin dibine giden ağrı. tarifi veriyorum:
-1 kg. siyah turp.(kırmızı değil, beyaz değil kesinlikle ve sadece siyah)
-1 lt. süt.
siyah turp yıkanır. olduğu gibi -kabuğu soyulmadan- rendelenip 1 lt. sütle bir taşım kaynatılır. süzüldükten sonra soğutulup her sabah, aç karnına bir çay bardağı içilir. tamam tadı mükemmel değil ama idare edin artık. eğer geçmezse aynısı tekrar edilir ama geçmemesi pek mümkün değil. geçmiş olsun.
daha 12 yaşındayken günlerce katlanmak zorunda kaldığım ağrı. yatsam geçmiyor, otursam geçmiyor, sıcak su torbası, ütü, hiç biri bir işe yaramıyor, hastaneye gidelim desek yürüyemiyorum, yere düşüyorum, huaaaaa öğğaaaa ooouvvvff diye bağırarak emekleyebiliyorum anca, işte böyle kabus gibi bir şeydi, bunu yaşamamak için bol su içmeli sık tuvalete gitmeli belimizi sıcak tutmalıyız evet evet.
gecenin bir yarısı beni hoplatarak uyandıran bir hissiyatın tam karşılığı. soğuk bir kışa denk gelen öğrenciliğimde evde kalıyordum. öğrenci evi malum, ne soba yanar adam akıllı, nede siz elektrikli soba kullanırsınız faturadan korktuğunuz için. artissiniz ya öyle çok kalın giymekte yok. geceleri yastığımdan kımıldatamıyorum yanağımı, öyle soğuk hani. tüm iç organlarım bu soğuk hava sirkülasyonundan payını almıştı. gecenin bir yarısı ev arkadaşımın böğrüme bir bıçakla giriştiğini sandım. uyandım. o ağrıyı anlatmak için ne diş örneğini göstericem nede kulak ağrısını. kendi kategorisinde liste başı bi ağrıdır.
neyse. ağrı canımı böbreğime götürdü. birisi sanki durmadan orayı bıçaklıyordu. sabahları zor ettim. ertesi sabah iki kişi kolumda devlet hastanesine gittik. evet, anladık ki idrar yolları iltihaplanmış. doktora ''dr bey bende haplanmak istiyorum'' dedim. reçeteye abiik gubidik el yazısıyla bişeler karaladı. ilaçları kullandım ennihayetinde ağrılarım günbegün hafifledi.
lakin aradan fazlaca bir zaman geçmesine rağmen soğuk havalarda kendini hissettirmiyor değil. kırıntıları kaldı sanırım.
başladığında akıldan bir sürü paranoya geçmesine sebep olan ağrıdır. en beteri de diyaliz makinalarının gözünüzün önündeki görüntüleriyle birlikte gelen bir yusuf yusuf durumudur. dişe vurulur, tahtalara vurulur, mazallah çekilir.
sadece 30 dakikalık bir karşılaşmamızda* bütün hayatımın film şeridi gibi gözümün önünden geçmesini sağlamış ağrıdır. diş ağrısını bile sollamıştır benim listemde.
