eriyik bir yaz gününde adamı çileden çıkaran hadisedir. serinlemek için dolaba soğuk su içmeye gitmişsinizdir, orada bulamayıp buzluğa bakmışsınızdır. gözleriniz tam suyu ararken, o 24 ayar altın cilasında parlayan, kaşım kaşım kaşıklanası*dondurma kabına rast gelmişsinizdir. doğal olarak suyu unutup, bodoslama olarak dondurmaya dalmak istemişsinizdir. kaşığınız da hazırdır. tam oturup kapağı açtığınız anda o suratınıza doğru sırıtan gavat*çökelekle göz göze gelmişsinizdir. ve asıl çöküş bundan sonra başlamıştır. insan kendini boşlukta hissetmiştir, morali bozulmuştur, kahrolmuştur, yaşamdan soğumuştur artık... akabinde, suratınıza doğru ibne ibne* sırıtan çökeleğin kapağı kapatılır, hayatın atan şartelleri yeniden kaldırılır...
cokelek cok cabuk bozulur, dondurucuda durmalıdır; dondurucuya cam kap konmaz catlar, kırılır. dondurma kabı en ıslevseldır. ya ıcınden hamsı cıksaydı? sukredılmelıdır.ayrıca turk annelerının yaratıcılıgı alkıslanmalıdır.
evin en hızlı* dondurma tüketicisi konumundaki kişiyseniz eğer bu durumlara ihtimal vererek yaşanabilecek hayal kırıklıklarının önüne geçmişsinizdir elbet.
yere düşmüş çocuğun ağlayıp ağlamamaya kara veren bakışları gibi bakışlarla sonlanacak durumdur. dudaklar hafifçe büzülür. omuzlar yavaştan çöker. elinizdeki kaba mal mal bakarsınız. hatta çökelek çıkmasına sevindiğimiz zamanlar bile oldu. zira bana bir keresinde yaprak sarmasının artan katığı bile rast gelmişti. gerçi bunu anneye anlattığınızda -tabi gözlerde yine aynı bakışla- anneniz dayanamaz ve size istediğiniz dondurmayı alır.