sorumlulukların büyüdükçe daha çok artması ile orantılıdır...
hemen hemen her insan lise çağlarında yaşamıştır ilk aşk acısını atlatması da bir haylı zor olmuştur o çağlarda... hayatı kendilerine zindan etmişlerdir uzunca bir süre...
ilerleyen yıllarda ise yeni sevdalarla birlikte hayata atıldıkça daha farklı zorluklar yaşamışlardır... bir de okul çağlarını geride bırakıp hayatın acı gerçeği olan ekmek kavgasına giriştiklerinde aşk, acı, sevmek ve sevilmek bazen ikinci plana atılmıştır... işte bu zamanlarda başında daha farklı dertler varken aşk acısı kişiyi çok etkilemez... zira ondan daha büyük sorunlar beynini kemirir...
büyümek o muhteşem sona yaklaşmak gerçeğini insanın beynine çakmaya başadığında hayata daha bir saldırır... yaşamak için verdiği mücadele duygularını yitirmesine neden olur... bu durumda aşklar da sevgiler de daha az etkiler insanı...
yaşı büyüyüp hayalleri küçüldükçe kendisine acı çektirecek hiçbir şeyi etrafında barındırmaz...
Yaş ilerleyip de hayatla ilgili tecrübe kazanıldıkça ve de problemlere ne tür çözümler üretilebileceği hususunda potansiyel arttıkça, kişinin aşk denen olaya bakış açısı ile paralel olarak hislerini kontrol altına alabilmesidir. *
bence tam dersi olan önermedir. aşk bu 7 sinde nasıl hissediyorsan 70 indede aynı seyleri hissedebiliyorsan asıl o zamandır aşkın gerçekliği. aradan yıllar geçsede onunla alakalı bir olay yaşadığında yada onunla beraberken yaptığın herhangi bir şey alına geldiğinde durum kalabiliyorsan ve onu düşünebiliyorsan o zaman insanı aztkilediği söylenemez. *