sabah tali yoldan ana caddeye çıkarken yoğun trafikte bir araç durdu ve bana yol verdi.
ben de yola çıkıp dörtlü flaşörleri yakarak ona teşekkür ettim, o da selektör yaparak teşekkürüme karşılık "bir şey değil topraam" mesajı verdi.
ardından birkaç yüz metre sonra aynı şekilde ben de başka bir araca yol verdim. o da bana dörtlü flaşörlerini yakarak teşekkür etti.
sonra bir başka araç bizim üçümüze birden yol verdi, ardından biz hepimiz başka bir araca yol verdik.
şaşırdım, kendi kendime "ulan kanada mı burası" diye sordum.
hayır, değil, bursa'ydı burası...
4 gündür yoktum, özlemişim memleketimi ya...
canım bursa'm...
centilmen ve medeni insanların bir arada yaşayarak koskoca bir ülkeyi beslediği, ekonominin can damarı güzel memleketim benim...
böyle böyle saygıyı büyüterek içimizdeki yabani otları temizleyip tamamen bir avrupa şehri olacağız inşallah...
Arabayla 15 20 dakika dolaşıp park yeri bulamayınca nefret ettiğim şehir. Adam akıllı gezemedim. Sokakları dar, her taraf araba falan. istanbulda rezil olurum daha iyi. Bu ne.
Bugün merkezini bir ucundan öbür ucuna geçtiğim, (nilufer'den girip kestel'den çıktım) aşırı dikey mimarilesme ile içine edildiğini bizzat gördüğüm şehir. Midem bulandı, böyle iğrenç bir şehir planlaması olamaz. Yazık amk.
biraz önce aniden sarsan, gürültülü gelen ve sadece birkaç saniyelik depremin olduğu şehir. bu enteresan depremin aynısı geçtiğimiz senelerde bir kez daha olmuştu.
Evliya Çelebi'nin en hayran olduğu şehirlerden biridir Bursa. Osmanlı'ya beşiklik yapan, büyüten şehir.. Ben Bursa'lı değilim ama her geçtiğimde hayran olduğum bir şehirdir.