kabul mektubum geldiğinden beri sanki her şey daha da anlamsız oldu. sanki bir an ayaklarım geri geri gidiyor. bursa'yı bırakamayacak gibi. aslında şehri değil elbet. buradaki verimli toprağı değil. buradaki hayatımı, geride kalanları...
bir şeyler başarmış olmanın azmi yok içimde. olan oldu işte. sevinmeli miyim? emin değilim.
almancı olup yeşil bir mercedes'le dönecek de değilim. 2 sene çabuk geçecek biliyorum. yüksek lisans beni yükseltsin istiyorum.
insanlarımı yanıma alamasam da, insanlığımı alıp da gidiyorum...
başlangıçta her şey gri, soğuk ve sıkıcıdır. anadolu ve ingiliz kırsal şehirlerine benzer, vakit geçmek bilmez. ancak dar kaldırımlarında yürüdükçe, kalabalığında kayboldukça, ani elektrikli atmosferlerine tanık oldukça alışmaya başlarsınız.
bir gün ayrılık zamanı geldiğindeyse, oldukça zor ve hüzünlüdür bursa' yı terk etmek.
2 yıl önce üniversite hayallerimle gidip bulınduğum süre içinde güzel izmirimden sonra bana karabasan gibi gelen ve valizimi toplayıp kaçtığım bursa...
Bursa'da doğmuş ve büyümüşsen inan bir tek cennete gittiğinde Bursayı özlemezsin. Onun haricinde nereye gidersen git ne yaparsan yap Bursa özlemi içinde her zaman canlı kalır. Bursa'da doğdum, büyüdüm ve inşAllah Bursa'da öleceğim. O yüzden pek üzülme önünde sonunda tekrardan geri geleceksin. Ufak bir hasretlik içindeki Bursa sevgisini büyütecektir merak etme hocam.