ılık bir kış günü evimde oturmuş sobamın üzerinde kestane pişiriyordum derken aniden kapım çalındı üç defa uzun uzun. kalkıp kapıyı açtım postacı gelmiş imzalamam için bir kağıt uzattı imzaladığımda bana bir zarf uzattı merakım iyice artmıştı teşekkür ederek zarfı aldım hızlı bir şekilde ağzını yırtıp açtım bir davetiye mektubuymuş zall ve saz arkadaşları beni uludağ sözlükte yazmam için davetediyorlar. güldüm o anki yaşadığım heycana bir an aklımdan mektupa cevap yazıp terslemek geldi ama davetede icabet etmemek ayıp olurdu. çocukların kalbi kırılmasın diye kabul ettim onlarda beni Bursaya davetettiler yazar olamk için önşartmış ama ben kabul etmedim.
Bursa gibi dünyanın en gereksiz ve düzensiz hatta kalitesiz kentlerinden birinde yaşayan biri olarak şunu söyleyebilirim ki onlar çok şanslı insanlardır.
Ek: ne var kardeşim yalan mı. yaşayan bilir bursanın ne kadar dandik bir kent olduğunu, aslında 4 milyon nüfuslu bir köy olduğunu, düzensizliğini, karmaşasını, insana verilen değerin azlığını, son olarak kro-emo-apaçi sayısının ne kadar çok olduğunu.
buda fb ye gol atmadan gs li olamamak veya tam tersi,tuttugu takımın macına gitmedigi sürece gercek taraftar sayılamama kuramı kadar mantıksız birşey..