ankara'dan çanakkale'ye gidiyordum. sabah 8 sularında bursa terminalindeydik. yanımda bir adama zorla çay satmaya çalışan işini iyi bilen bir satıcı vardı. zorla çayı eline veriyor kaç şeker diye soruyordu. adam direniyor almamak için ama satıcı daha da dirençliydi. amma velakin satamadı, adam siktiri çekmişti. bi an uzaklara dalmıştım ki; o anda satıcı yanımda bitti, elinde bir çayla. bana uzatıyordu. umursamadım önce, sonra elime tutuşturdu çayı. "abi ne yapıyorsun" demeden "kaç şeker" diyip elini şekerliğe götürdü. kayıtsız ve dilim tutulmuş bir şekilde "iki..." diyebildim sadece. adama müthiş bir saygı oluştu içimde, nefret yerine. belki yol yorgunluğundan belkide yalnızlıktan... para içinde olsa adamın benimle muhabbet etmesi... sonra ardına dönüp hızlıca diğer kurbanlarına saldırdı. arkasından öylece bakıp çayımı yudumladım. aynı şeyleri başkasınada yapıyordu. sonra yine yalnız hissettim kendimi, bir dikişte içip bardağı buzlu kaldırıma bıraktım. ve otobuse bindim. camdan hala adamı izliyordum o kadar hırsla çalışıyordu ki... saygı duydum... ve yine sahte insanların yanına, türkiyenin en batısına doğru yol aldım... bursa, otogar, insanlar, para ve yalanlar........ yine aynı şeyler her yerde...
her gittiğimde, terminal esnafıyla aramda şöyle konuşmalar geçer:
otobüs çığırtkanı: bayan nereye gidiyosunuz?
ben: ananın a.ına!
---
otobüs çığırtkanı: istanbul arabası hemen kalkıyor! bayan, istanbul arabası!
ben: sigigit lan, sorduk mu?!
---
çaycı: buyrun bayan, çay içmez misiniz?
ben: beleşe veriyosan içim a.cık!
---
kestaneci: buyrun buyrun, kestane şekeri almaz mısınız bayan?
ben: siktir lan, para mı var y.rrk!
---
otobüs muavini: kaç numaraydı sizin koltuk?
ben: kendim bulabilirim yerimi!
dükkanlara 5 metreden fazla yaklaşmayın, hemen yapışıyorlar. otobüs bileti alacaksanız hiç sağa sola bakmadan direkt alacağınız firmanın masasına gidin, yoksa adı sanı duyulmamış dandik firmaların eline düşersiniz. bunlar da benden size tüyolar.*
bursa terminali: kestane şekeriiii! Çok sevdiğim bir tattır, memlekete giderken ve dönerken muhakkak inilip kestane şekeri alınan terminaldir. Eski şehir içi terminalinden sonra cennettir.
4 ay öncesine kadar varlığından haberdar olmadığım, günün hangi saatinde olursa olsun bir bayansanız ve otobüsten indiyseniz çevrenizde ne kadar karşı cins varsa bakışlarını üzerinizde hissedebileceğiniz, WC'sinin neden olduğunu bilmediğim bir nedenden 55 kuruş olduğu * terminal.
insanlarla dalga geçmek değil maksat lakin bilen bilir tek gözü görmeyen engelli bir çaycı var berivan cafeden, o çaycı yüzünden otobüs bekleme zamanları eziyete dönüşen terminaldir. herif laf maf anlamıyor yahu. ben böyle yılışık, kadınların ağzının içine düşen bir tip görmedim. zorla çay satacak bir de. tövbe tövbe.
şöyle ki: pek değerli(!) büyüklerimiz tarafından; yol kenarlarına araç parkedip trafiği aksatmasın ve de otoparkçımız kazansın denerek 2 şeritli yol tek şeride indirilmiş, kalan 1 şerit demir çubuklarla ayrılarak atıl ve iğrenç bir hale getirilmiştir. ayrıca; yağmur yağdığında kanalizasyondan farksız olan otobüs giriş-çıkış noktaları da çabası!
santral garajda bayram telaşesini yaşayan insan için, uzay üssü gibi gözüken terminal. içindeki temizlik arabalarına hasta olduğumuz, yer hostesinin sesini çok nadiren duyduğumuz fakat kafkasın önünden geçerken karyokasız çıkmadığımız, şehirden ayrılırken bir değişik şehre dönünce daha bir değişik atmosferle karşılaştığımız otogar.
ne kadar modernde olsa ben eskisini daha çok seviyorum tam karşısında iskenderin kralı vardı her uğradığım molada uğramadan geçmez ve bursada yaşamayan biri olarak istediğimde alamadığım tadı alma şansım olurdu
2007 yılı sonuna kadar şimdiki terminal otobüsleriyle anlaşmaları oldugunu düşünürsek en iyi ihtimal 2008 civarları metronun buraya gelebileceğini düşünebiliriz.fakat henuz metronun oraya gelişiyle alakalı bile bir proje olmaması bunun hala uzak bir hayal oldugunu gösteriyor.
yalova ya daha yakın olan terminal. terminalden eve bir saati aşan bir sürede, terminalden yalova ya bir saatte ulaşılabiliyor. ilginç bir düşüncenin ürünü olsa gerek.