Mezunu olduğum, en güzel yıllarımı geçirdiğim, çok güzel arkadaşlar edindiğim, eski disiplininden eser kalmamış okuldur. Müdürümüz rakiplerimizin Galatasaray ve Kabataş Liseleri olduğunu söylerdi, külliyen yalandır inanmayın.
Bursa'nın en eski ikinci okuludur.sait faik ,reşat nuri gibi aydınları yetiştirmiş bir zamanların en gözde okullarından biridir.Şimdilerde ise tam bir siyaset yuvası haline gelmiştir.ayrıca benim ve galatasaraylı Fatih Serkan Kurtuluşun mezun olduğu lisedir.
"Uzaktan gördü önce hayatının geri kalanına yön verecek olan okulu.. Sanki daha önce hiç görmediği büyüklükte, devasa bir taş gibi duruyordu karşısında.. Biraz daha yaklaşınca ayakları titrer gibi oldu, tüyleri çelik dikenlere döndü, kalp atışları yankılanmaya başladı içinde tarihin bekçisi bu taş binayı yakından ilk kez gördüğünde..
Ayakları içeri sürüklüyordu, üstünden milyonlarca adım geçmiş, bin yıllık bir cami şadırvanının mermerleri gibi yontulmuş merdivenler O’nu çağırıyordu heyecanla.. Büyük, kahverengi kapıyı aralamasıyla başladı büyüsüne kapılmaya.. 125 yıllık tarihin kokusu kucakladı önce.. Sanki O’nun kokusunu da doyumsuz kokusuna katmak ister gibiydi tarih.. Yavaş yavaş bir parçası olmaya başladı bu tarihin..
Attığı her adımda ahşap yerlerden çıkan ses yankılandı büyük taş duvarlarda.. içinden özür dilemek geldi, ya rahatsız olduysa tarih çıkardığı sesten? Usulca kapadı kapıyı, başka sınıflara gitti.. Bir tanesinde hocası Nevres Bey’den ders dinliyordu Mustafa Kemal Atatürk, bir diğerinde bir şeyler karalıyordu Sait Faik her zamanki yaramaz çocuk gülümsemesiyle..
Derin bir nefes aldı. Ciğerlerini sonuna kadar tarihin kokusu ile doldurup gözlerini kapadı. Başrolünü kendisi oynadığı bir rüya göz kapaklarında oynamaya başladı..
Bir ara aralanır gibi oldu gözleri. Karanlıktan korkan ufak bir çocuk gibi kapadı gözlerini hızla, ama faydası yoktu.. Gördü ki geçmişti seneler bir solukta birer birer.. O an sığmaz oldu gözyaşları kapalı gözlerine.. Başladı göz kapakları aralanmaya, yaşlar süzülmeye.. Rüya bitiyordu, bunu asla kabul edemiyordu. inanmak istemiyordu.. Ama elden ne gelir, çaresi yoktu..
Az sonra O’nu da tarihin kokusuna kattı, Tarihin Bekçisi; Bursa Erkek Lisesi"
4 yılımı geçirdiğim tarihi binanın her sınıfında her eğitim öğretim yılı başlangıcında en az 1 ay boyunca çıkmayan ve artık üzerimize sinen mazot kokusuyla ve piskopat müdür yardımcısı ramço ile ünlü bir okul.
bu sene sonunda 125. mezunlarını verecek olan tarihi okul. sınıflarının bir tanesinde atatürk öğretmeninin dersine katılmıştır. kütüphanesinde atatürk'ün kendi el yazısından onuncu yıl nutku çerçevelenmiş bir şekilde durmaktadır. ancak okulun yeni adı bursa anadolu erkek lisesi olmuştur.
Bursa'da genel liseler arasında birinci olan BEL, anadolu lisesi statüsü kazandıktan sonra gözünü yükseklere dikmiş kendisine rakip olarak sadece Galatasaray Lisesi'ni görmüştür!
Öğretmenleri hakkında kısa bilgi :
Müjdat Bayburtlugil:Almanca öğretmeni. Şahane bir hocamızdır aynı zamanda büyük bir ressamdır. istanbul'da sergiler açar. Pos bıyıkları başka kimsede yoktur.
Ercan Özdemir:Fizik öğretmeni. ODTÜ mezunu ama hiç numarasını görmedim.
Nevin Çelik:Edebiyat öğretmeni. Çok kısa ve çok toleranslıdır.
Erhan Vural Demir:Başbakan adayım.(ciddiyim.)
1999 yılında mezun olduğum lisem. Hala her pilav gününde duygulanırım. insan değerini mezun olduktan sonra anlıyor. "Keşke 1 haftalığına da olsa tekrar okuyabilsem" diye haykırmak istiyorum.
Büyük aşkların doğduğu, büyük dostlukların kurulduğu, büyük kavgaların olduğu, büyük insanların yetiştiği, büyük sınıfların olduğu, büyük eğlencelerin olduğu, büyük anılarla mezun olunan büyük lise.
giriş kontrollerinde ramçonun tüm kimliklerime sistemli olarak el koyduğu sonra yine aynı şekilde geri verdiği yine toplayıp yine geri verdiği *, alt katındaki tuvaletinde her teneffüs sigara içtiğimiz * hatırlandıkça yüzde tebessüm bırakan bursadaki saygın okullardan. Bir de hatırladığım kadarıyla mezun olunan sene ünlü düz lise süper lise kavgasının vuku bulduğu okuldur. Bu arada kahverengi takımıyla neşet baba bile özlenir yıllar sonra. * kulaksız, ramço ya da müjdat'ın aşağı tuvalet baskınları hatırlandıkça güldürür.. herkesin kendi lisesi en süperdir.. anlatsan bitmez..
hayatımın en güzel 4 yılını geçirdiğim, her mayısın son pazarı hasret giderdiğim, mezun olmaktan gurur duyduğum, başarı ortalaması her zaman yüksek olan canım lisem (benim mezun olduğum sene sınıftaki herkes üniversite sınavını kazanmıştı hatta diğer sınıflarda da ortalama oldukça yüksekti).
mezun olalı neredeyse 10 sene oldu artık sadece önüne araba parkedince görüyorum. her seferinde içimi bir hüzün kaplıyor.
rambo ramazan'dan ögrendigim fen bilgisiyle, ilk askim melek'ten ogrendigim ingilizceyle, tahsin'cigim den ogrendigim kimya ile, topesto'dan ogrendigim muzikle, demiresik'ten ogrendigim din bilgisiyle ve ilk göz agrim hayat'tan ogrendigim resim bilgisiyle kendimi üniversite mezunu gibi hissetmeme sebep olan ve su anda bulundugum konumda hala onlardan ogrendiklerimle idare ediyor olmam, okulun kalitesinin kanitidir. 4 senelik erkek lisesi maceramda birgun dayak yemeden eve gittigim vaki degildir. eski bina avlusunda tek elma oynarken hayvanin birinin 3 tonluk tekmesi sonucu sinasi'nin camindan içeri girmem ve keshane de raki içerken basilmamiz o donem için ayri olaydi. ayrica dünya 5. ligi olan bir basket takimina ve onlari davul tokmagiyla egiten dursun'a sahip olan okuldur. çok yasasin var olsun.
3 yıl orta ve uzatmalı olarak 5 yılda lise toplam 8 yılımı verdiğim ama hergününü dolu dolu yaşadığım belkide son olarak 94-95 mezunlarının tadığını çıkardığı güzide okulum.
Her sabah saat 07.30 da başak caddesi gümüşlünün karşısında sigaralarımızı çeker, yayıla yayıla okula doğru uzanırken arkadaşlar okeye 4 aranıyo lafından sonra bayrak kıraathanesine doğru geçerdik. Okula gitmeye karar verdiğimiz zamanda kapıdan ya arma yada saç yüzünden çevrilirdik ki bu durum 1 yıl boyunca hergün tekrar etmiştir.
Rambosu(Ramazan Özbayrak), Piços'u(Osman Eminoğlu), Neşet'i, Topestosu(Adını bile hatırlayamadım topesto işte), Deli Ziyası ile hala sıcak bir tebessüm ve kahkahalrla aklıma gelen güzide okulum. Son olarak Hababam sınıfını izledikten sonra hiç bir hoca dersimize girmezdi, etkisinin geçmesini beklerlerdi. Efsane tadında bir dönemdi 94-95 yılları...
bir defa kütahya'da düzenlenen masa tenisi turnuvasında birkaç elemanıyla tanıştığım okul. bursa'da çok popülermişler. bi çocuk vardı böyle hafif kıvırcık saçlı, onun sayesinde birinci oldular deli oynuyordu eleman. bende iyi bir izlenim bırakarak takdirimi kazandılar.