üniversite birinci sınıfa henüz başlamadan görükle’de ev buldum kiraladım sözleşmeler vs. her şeyi halletmiş eşyalarımı ist’dan bursa’ya getirmiştim. bir sonraki gelişimde temelli kalacaktım. arkadaşım yanımda elimizde 1 büyük valiz 2 dev gibi kamp çantası ve birkaç poşet ile son ıvır zıvırları toplayıp vapurdan indik ve ardından görükle’ye vardık. ben o sırtımdaki dev kırmızı çantayı minibüste unuttum. içinde cüzdanım bütün kartlarım ve evin anahtarı vardı. kaldık ortada sarıldık telefonlara ben direkt kartları iptal ettirip kimlik için kayıp bildirisi yaptım. arkadaşım durağı aramış, minibüse binmiş durağa gitmiş nasıl yaptı bilmiyorum gitti buldu çantayı eksiksiz. o olmasa ben o yüklerle ne yaparım bilmiyorum. allahın yüzüme güldüğü bir gündü.
Şehirler arası yolculuk yapıyordum nereden nereye hatırlamıyorum. bursa'da mola verdik, mola yerinde de kestane şekeri vardı böyle kutuyla. nasıl bişey lan dedim aldım, tadı hala damağımdadır.
ne kadar zararlıysa artık çok lezzetliydi şerefsiz.
Rahmetli dedemin namazgah'daki çatı katı dairesinde toplanan babamın kardeşleri ve eşleri ile onlarca kuzen...32 kişiyle yenen mükemmel bayram yemekleri... lüks değildi soframız ama hepimiz çok mutluyduk...
Önce dedem öldü sofra küçüldü, sonra babannem öldü sofra bitti...
hemen hemen 40-50 şehir gezdim şu yaşıma kadar. Her şehirde aklıma gelen hüzünlü bir kadın var nedense, bunu 5-6 gün önce farkettim ilginç bir şekilde. çoğusu eskilerden dost, kimisi eskilerden sevgili.