bursa. güzel ve fakat bazen o denli terk edilme isteği uyandırır ki insanın içinde niye burdayım demek yerinde olur. o an bütün takım taklavatı ile göç etmeye hazırdır bir beden. bu ne yahu bu nasıl nemdir, yapış-yapış, vıcık-vıcık. uyanır uyanmaz ki, yatılmamıştır aslında, küfür eder mi bir insan? hava şartlarına. bunun lodosu var daha. bunun dar sokaklarında direksiyon sallaması, bunun altıparmak ve heykelinde daracık yollarını yürümek için girdiğin bin bir türlü şekli. misal sadece bu sebepten ötürü bir arkadaşım artık yan yürümeyi bir alışkanlık haline getirmişti. bunun daha neleri, neleri.
mamafih, o şehrin bir yanı da öylesine yapışırki insana, bırakmaz. bir bakmışsın ömür geçmiş. ki, totalde batığımız zaman bir ömür nedir ki zaten.
yıllar geçip giderken bu büyükşehir görünümlü kasabada size sadece vay .mına koyayım demek düşer. bir tecrübe bu. sabit.
yıllarca bir merhabadan mahrum kalmak. tamam selamün aleykümde güzel ama yinede okkalı bir merhaba duymak ister insan. aydınlık bir günü karşılar gibi. ikiside arapça kökenli yahu.
bir sanayi şehri olmasından ötürü; ne kadar akademik kariyer yapmış olursanız olun, kaç dil bilirseniz bilin, ne kadar donanımlı olursanız olun bursa'daki üç aileden ikisinin çocukları hakkındaki en büyük hayalinin "ah çocuğum okulu askeri bitirip gelse de şu fabrikalardan birinde iş bulsa. sonra bir de evlendi mi tamamdır" şeklinde olduğunu ve kendi ailenizin de bu grupta olduğunu anladığınız anlardır.
bursa'da doğup büyüdüyseniz, sizi çok seven aileniz büyük bir ihtimalle ömrünüzü sanayi bölgelerinde geçirmenizi ve ömür boyunca gri duvarlar arasında grileşmenizi beklemektedir.