anam doğrusu böyle fazla gezme imkanımız olmadı bursayı, ne nerede bilmiyoruz. ama madem ki bol park var, al biralarını kurul bu ağacın altına... bundan ötesi mi var?
istanbulda veya izmirde yaşasa alemlerden alemlere akabileceğini zanneden zihniyetin abuk düşüncesi. kusura bakma ama cebinde çay içecek paran yoksa, şehir dışından geldiysen kargadan farkı olmayan kılavuzun varsa yada depresif bir kişiliksen elbetteki sıkılırsın. sen eğleneceksin diye koca şehrin takla atacak hali yok.
bursa emekli olmayan, çocuklu aile yeridir. öğrenci yeri değildir. bu yüzden piknik, park alanı sayısıyla cennet gibi de olsa, genç yeri (cafe, bar, vs...)yoktur. zira bakın üniversite sayısına, sanayi bölgesi sayısına.
katılmadığım yargı. arada bir diyarbakır veya ilin varsa ikinci lig takımlarının doğu takımlarıyla yaptıkları maçlarda kahrolsun pkk ya da pkk dışarı diye bağırabilinir.
oldum olası bursa'yı kocaman bir araba tamir servisine benzetmem ile ilişkili bir durumdur. tophane ve çekirge tarafları bu servisin resepsiyon ve bekleme salonunu oluşturuyor, bursa'nın geri kalan kısımları da hiçbir özelliği olmayan tamirhaneler. belki de şehri çok bilmediğim için böyle geliyor olabilir.
katılmadığım yargı. evet üniversite için ilk geldiğimde aynı şeyleri hissettim. istanbuldan gelince hele burası sanki cehennem gibi gelmişti. ama zaman geçtikçe ve sizin kafada birkaç arkadaş edinince bir bakıyorsunuz ki bursa cennet. gezilecek görülecek, oturup muhabbet edilecek, boş boş zaman geçirilebilecek pek çok yer var burda. ben bunu sadece birşey yapabilme yetisine sahip olamayanların düşündüğünü düşünüyorum.
istanbuldan bursaya geçtikten sonra kişinin doğal olarak hissettiği durum. tabi kıyas yoluyla varıyoruz bu sonuca yoksa genel manada bursa da yapılacak hiçbir şey yok diyemeyiz. bursa da kendi çapında büyük bir şehirdir.
deniz havası isteniyorsa güzelyalı, gemlik vb. yerlere gidilebilir, dağ havası isteniyorsa uludağ, merkezde takılmak isteniyorsa arap şükrü, nalbantoğlunda iyi mekanlar vardır, alışveriş için bi zafer plaza yapılabilir, bunlar ilk akla gelenlerdir denilesi durum.
bursa'da kişinin hiçbir şey yapamaması demek herşey yapılabilen bir şehirde kişinin gene hiçbir şey yapabilememesini öngörür kanımca. kişiye göre koskoca bursa'da yapılabilinecek hiçbir şey bulunamıyorsa kişinin bu konu hakkında bir özrü olduğunu ortaya koyar. kaldı ki bursa'daki bir buçuk milyon insan ne yapıyor acaba? bu insanların hiç mi hobisi yok hiç mi bir yere gitmiyorlar sorularını akla getirmiyor değil bu konu.
bu kişi heralde uzaydan gelmiştir ya da diğer insanlardan bayağı farklı ya da üstün zevkleri vardır. e ne de olsa zevkler ve renkler tartışılmıyor.
cok nezih yerleri var olan kentin karalanmasıdır bir bakıma. arabayatağı yavuzselim ve bir sürü benzer yer. gez gez bitmez. kent meydanındaki seyyar satıcıları dolaşsan gün biter.
eskişehir'de okuyup, ailesi bursa'da oturanlar için daha büyük bir sorundur. mesela şimdi akraba ziyaretine gidip, pasta, kurabiye, kısır yicem. o derece.
bursada yapılacak hiçbir şey olmamasından ziyade, bursada yapılan ve yapılması muhtemel olan her şeyin; istanbulun birer kopması olması durumu sıkar canını adamın. mekanların, dükkanların, caddelerin bile ismi aynıdır. toplam 1800 adet içki ruhsatlı mekan vardır. bu rakam, sadece beyoğlunda 3000'dir -bu sadece bir kıyastır- ve kişilerinin muhafazakarlığı gözden kaçmamalıdır. bunun yanı sıra, görüklede zaman hoş geçer şehir merkezine nazaran. kesim öğrenci kesmi olduğundan kafa dengi arkadaş bulmak daha kolaydır. benim için en iyi şey, mudanyaya gidip ahtapot balık restorantta imralı adasına karşı rakı içmektir.
memleketin 4. büyük kentinde mahalle kültüründen çıkamamayı getiren durum. mahalle kültürü hiç kötü bir şey değil efendim. severim, çok severim. sokak köpekleri, esnaf, çekirdek tüketen teyzeler falan pek hoş pek güzel ama insan ara sıra arkadaşlarıyla buluşup bir şeyler yapmak istiyor.
özellikle şehir dışında okuyup da yaz aylarında bursa'da olanlar için durum işkenceye dönüşüyor.
nedir? mahallelerde internet kafeler, oyun salonları, dondurmacılar var gençlerin akşamları çıkabileceği.
zaten yaz sıcaklarında, çoğu genç, gece odasında takılıyor; internetti, filmdi, kitaptı derken sabahı ediyor ve öğleden sonra uyanıyor. bir kahvaltı edip evde biraz oturduktan sonra da bir gezintiye çıkmak istiyor akşamları. tamam bursa'da parktan bol bir şey yok da gezinti gezinti nereye kadar? ben arkadaşımla buluşup bowling oynamak istiyorum, 2 bira içmek sohbet etmek istiyorum, gidip ara sıra bi' oyun izlemek istiyorum öğleden sonraları, vs vs... bunlar yok işte bursa'da.
böyükşehir belediyesidir bursa ama etkinlik yok. sanayi kentiyiz malum. bursalı aileler zaten çekirge'den inmiyor ve kendi hayatlarını yaşıyor. e bursa'da göçmen de çok ama. bulgaristan'dan göçenler, türkiye'nin doğusundan göçenler hiç de az değil. bu zamanla aşılacak bir durum da değil çünkü göçler aynı şekilde devam ediyor. iki otomotiv fabrikası var, iş buluruz diye gelen vatandaş zaten karnını anca doyuruyor ve akşam da eve gidip çarkıfelek izlemek yeterli oluyor onlara. bu insanların suçu değil zaten bu işkenceye dönebilen durum.
lafı bi' türlü toparlayamadım ama anlatabildim sanırım derdimi. şimdi tutup da bana "yahu bursa güzel memleket, git gez" demeyin. tamam; cumalıkızık var, çınarlar var, kaplıcalar var, tirilye var; var da var... biliyorum ama genciz yahu biz. gördük oraları bir kere, yetti bize.
hani, istiklal caddesi hesabı, bi' altıparmak-heykel-setbaşı var ama oralardaki kafeler bile hiçbir şekilde yeterli değil ki. ulan mesela zafer plaza denen şeyin içinde bi' bowling yok yahu. tophane desen zaten ne halde olduğu malum.
öyle işte... çok fena canım sıkılıyor. çok fena.
editim biçim biçim: arap şükrü desen, gündüzleri gayetle ölü. akşamları renkleniyor o da gençlere sürekli hitap edemiyor. daha bi' "işten çıktım; hanım arkadaşımla, eşimle dostumla geldim" havasındakilere hitap ediyor. mıkla da nereye kadar arkadaş? yani asıl söylemek istediğim, rakı balık yapacak yer değil de arkadaşla bira içecek yerin az olması.