en olmadı artezyanlardan içilir.
uludağın dibinde olmanın kıyakları.
şaka maka başka bi şehre gidince, gerçekten dünya böyle bi yer mi lan? diye korkunçlu fikirlere kapılıyorum.
parasına değil ama sanki havaya para vermiş gibi garip bi duygu kaplıyor içimi.
belediye çalışıyordur. haber duyulduktan sonra foseptik kapaklarına makyaj yapılmış. yan taraftan akan kirli sular saklanmaya çalışılsa da derelere akmaya devam ediyor.
içilir ama acayip kafa yapar. baş ağrısından kafa çok güzel olur. uludağdan derelerle gelen temiz sular köylere girince pislenir yoluna devam eder. Çünkü kirli sular halen ayrılmamıştır, dereye verilmektedir. Oradan da doğancı barajına akar. bize de galon galon içmek kalır.
yeşil bursa'nın bundan seneler önceki halini anlatan hoş bir tespittir. bilindiği üzere seneler önce her mahallede her köşe başında çeşmeler vardı, bundan sular içilirdi. yayla suyuydu uludağ'dan geliyordu çünkü.
Başlık entry uyumu, zira başlığı gördüğüm anda bir belediye sloganı olduğu şerefsizim aklıma gelmişti, tabi sorsan her belediyenin suyu içilir, ama suyu içen rahmetlilerin görüşünü almak kısmet olmadı, ama iyi su güzel su afiyet olsun.
bursadaki musluk suyu yapılan testler sonucu satılan sulardan daha iyi çıkmıştır. için sorun olmaz. yalnız bazı bölgelerde su kötü sanki ama genelinde iyidir.
doğru önermedir. şahsen doğma büyüme bursadayım bunca yıldır bi kere bile tanıdıklarımda bile damacana ile su alan falan görmedim. hatta üniversite için başka şehre gittiğimde ve damacana ile içmek gerektiğini öğrendiğimde oldukça şaşırmıştım. ciddi ciddi şaşırdım lan su çeşmeden içilir olum.
Yüz yıllar sonra gelen edit: çeşmeden bok akıyor arkadaşlar. Param olsa gram içmem.
bundan yaklaşık 25 sene evveline kadar bursan'nın hemen hemen her sokağında tulumbalar vardı. iki üç kez kolu indir kaldır yaptığınızda gürül gürül akardı...
günlerden pazar, ödevler bitmiş, sabahtan başlayan futbol macerası için yerimizi almıştık. cumhuriyet ilkokulu'nun bahçesi yine alabildiğine kalabalık...
tanıştırayım, ben simoviç, önümde ulvi, hemen yanında semih, önde uğur, yanında atom karınca rıza, ileride feyyaz ve tanju.
bizim takım galatasaray ve beşiktaşlı arkadaşlardan oluşuyordu. rakip de fenerbahçe ve tek tük bursaspor.
kalede schumacher, önünde sedat 3, müjdat, biyediç, tuliphan, rıdvan ve rahmetli selçuk.
10 da devre 20 de biter.
saat sınırı yok, götümüzden ter damlar, ama yine de aldırmadan devam ederdik...
maç arası molası, suyun bünyede tükendiği anlar, işte tam o sırada sokak çeşmeleri devreye girer...
üçerli beşerli ayrı ayrı çeşmelere koşar, kah tulumbadan, kah kurnaya akan sonsuz oluktan içerdik kana kana.
sırf bu sebepten bile yaşanabilir şehir.
eskisi gibi her sokakta çeşme kalmadı ama çeşmeden su içmenin mümkün olduğu üç beş şehirden biridir.