Bursa’nın Yıldırım ilçesinde yaşayan U.K. isimli şahıs “Kırklar Dergahı” adı altında bir tarikat kurarak kendini tarikatın piri olarak tanıttı. Tarikata katılanlara “daha iyi bir Müslüman olma” vaadiyle istismarda bulunan şahsın müritleri yaşananların normal olduğunu savundu. Kamuoyunda “Badeci şeyh skandalı” olarak bilinen olay, 2011 yılında ortaya çıktı. Sanık U.K.’nin ifadelerinde tarikatın başına 2005 yılında geçtiği ve olayın ortaya çıkış tarihi olan 2011’e kadar “mürit”lere istismarda bulunduğu anlaşıldı.
Badeci Şeyh olayının ortaya çıkışı: 2011 yılının 9 Haziran günü Bursa Emniyet Müdürlüğü’ne gelen bir telefonda “Bir ihbarda bulunacağım” diyen bir erkek sesi vardı. Telefonu eden kişi “Duaçınarı Mahallesi Gülveren Camii yanındaki binanın ikinci katında Kırklar Cemaati’nin dergâhı var. Cemaatin U.K. isimli şeyhi kız çocuklarını Kur’an öğretme bahanesi ile istismar ediyor. Mahalleli U.K.’yı linç edecek.” diyerek ihbarını yaptı. ismini söylemeyen erkeğin 9 Haziran 2011’de ettiği bu telefonla Türkiye aylarca konuşulacak “Badeci Şeyh” olayıyla tanıştı.
ihbarın üzerinden 25 dakika geçmeden iki polis memuru verilen adrese gittiklerinde kapıyı A.C. isimli bir erkek açtı. içeri giren polisler tesettürlü bir kadınla karşılaştı. Kadından kimlik isteyen polisler, onun da isminin A.B. olduğunu öğrendi. A.B., polislere yaşadıklarını anlatırken “A.C.’nin sevgilisiyim, eğer onunla birlikte olmak istiyorsam kendisini şeyh U.K.’den istemem gerektiğini söyledi. Beni U.K.’nin sır odasına götürdü. Şeyh U.K. ise eğer A.C. ile birlikte olmak istiyorsam kendisi tarafından badelenmem (oral seks) ya da ona tabi olmam (cinsel ilişki) gerektiğini söyledi. Bunları yaptıktan sonra da cenneti kazandığımı anlattı.” ifadelerini kullandı. A.B.’nin ifadesine göre A.C., kendisiyle birlikte olmak isteyen genç kadına “Hocama tabi olman (ilişkiye girmen) gerekiyor, ancak o zaman birlikte olabiliriz.” diyerek dergâha getirdi.
Polislerin gözleri şaşkınlıkla açılırken genç kadın “A.C. bana ‘Hocamın cinsel organını emmen ve boşaldığında hiç dışarı taşırmadan yutman gerekiyor. Böylelikle hocam seni badelemiş olacak, ona tabi olacaksın.’ diye anlattı.” dedi. A.B., sözlerinin devamında U.K.’den şikayetçi olmadığını, cennete girmek için bunları yaptığını söyledi. Polisler genç kadının ifadesi üzerine U.K.’yi gözaltına aldı.
Badeci' şeyh mağdurlarının ifadelerinde dehşete düşüren sözler: Kalp gözümüz açılınca bizi badelemesini istedik!
A.B.’yi U.K.’nin dergâhına götüren A.C. ise ifadesinde “6 yıl önce eniştem E.K. aracılığı işe U.K. ile tanıştım. Her hafta çeşitli dini sohbetler için farklı adreslerde buluşuyorduk. Daha sonra ben askerlik görevimi yapmak için Bursa’dan ayrıldım. U.K. ile askerliğim sırasında telefonda konuşmaya devam ettik. Askerliğim bittikten sonra Bursa’ya döndüm ve U.K. ile sohbetlerde bulunmaya devam ettim. Bu sırada U.K. ile manevi olarak yakınlaştık. Hoca bana “Cennete gitmek için benim cinsel organımdan çıkan meniyi içmen ve yutman lazım.” diyordu. Bu söylediklerinin ayetlerde yazdığını söyleyerek bana bu ayetleri gösterdi.” dedi.
Bir insanın böyle şeylere itimat edebilmesi için akıl hastalığının ya da akıl zayıflığının bulunması gerek. Sağlıklı düşünebilen birinin böyle bir sapıklığa inanması mümkün olamaz çünkü... haber doğruysa 188 yıl hapis cezası almış şerefsiz. Umarım hapishanede de badeleyecek birini bulmaz.
Bir süre önce bu iğrenç dosyanın tamamını okudum. Şikayetçi olan 2 kişi vardı. Geriye kalan ırzına geçilmiş abdestli, Takkeli lgbt lilerin tamamı başlarına gelen şeyin gayet islami, gayet manevi ihtiyaç giderici bir durum olduğunu, badelenmeyenin anlayamayacağı türden hikmetler içerdiğini iddia ederek biz hayret eden zavallılara cahil muamelesi yapıyorlar ifadelerinde. "Seyhimiz bizi badelerken kalp gözümüz açılıyordu ve kalp gözümüz açıldıkça da Allah'ın nurunu seyhimizin apış arasında görmeye basliyorduk" diyenler bile var. "Ben badelenince seyhimin dedigine göre, muslumanligimi az buçuk kurtarmış oldum ama eşim de badelenince tamamen müslüman olacaktım; bu sebeple de badelenme konusuna direnen eşime okunmuş suyu icirdikten sonra o da badelendi ve muslumanligimi kurtarmış oldum" diyen zavallının ifadesini okuduğumda aklım durdu.
Atatürk tekke ve zaviyeleri kapatırken bence çok büyük bir hata yaptı. Tekke ve zaviyeler8n olmazsa olmazı olan Harry Potter duzeyindeki seyh kerameti içeren hikayeleri anlatma ruhsatını diyanete vermiş oldu. Önceleri kapalı kapılar ardında icra edilen robot üretim faaliyeti ülke genelinde 300 tekke ve zaviyede gerçekleşirken ve tabi olanların sayısı Osmanlı nüfusuna oranla yüzde 3 seviyesinde iken diyanetin tasavvuf ve tarikat fikriyle oluşturduğu programı maharetiyle bütün camiler şeyh kerametlerinin anlatıldığı mekanlar haline geldi. Çünkü diyaneti oluşturan kadrolar bu tekke zaviye, dolayısıyla tarikat mensubiyeti olan insanlardan meydana getirilmisti. Halkın üzerine boca edilen tasavvuf ve tarikat hurafeleri daha meşru bir yöntemle geniş halk kitlelerine ulaşmma imkanı buldu. Oysa camiler-diyanet tekke ve zaviyelerin insanların beynini kullanılmaz hale getirmek üzere yüzyıllardır canhıraş bir azimle verdigi cehalet faaliyetlerini ortadan kaldırılması üzere gerçek ilim ve akıl yürütmenin merkezi olabilecek büyük bir alandı. Halk yüzyıllardır kendilerine anlatilagelen şeylerin din olmadığını, ardına büyük bir iştahla düştükleri şeyin, son 200 yıllık dönemde yaşadıkları sefaletin ve maddi-manevi kayıpların tek müsebbibi olan cehaletten ibaret olduğunu diyanet eliyle ogrenebilecekken, bu şansı maalesef yine tekke ve zaviye kültürünün yetiştirdiği beyinler yüzünden kaybetti. Yeni, modern Türkiye'de geçmiş alışkanlıkların sebep olduğu sosyolojik çöküntünün artıkları temizlenmesi üzerine devlet duzeyinde icra edilen bil umum çalışma en büyük hedefi iskalamis oldu. Akıl yürütmeyi becerebilen,
ufurukculugun ve şeyh kerameti anlaticiliginin dinle alakasının olmadığıni halka izah edebilecek beyinler o günden bugüne hep güçlenen tarikat çevrelerinin hışmına uğrayarak din düşmanlığı yaftasiyla etkisizlestirildi. Süreç onların lehine devam ediyor ve bu gidişle de değişeceği benzemiyor.
atamın "türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. en doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır" lafını söylemesinden 100 yıl sonra, şeyhine sakso çekerek cennete girmeye çalışan gerizekalılarla verdiğimiz oyun aynı sayıldığı ülkede yaşamak ne acı. aysun kayacı'yı saygıyla anıyorum.