istanbullu saat ustası tayyar efendi, rüyasında - 5 gece arka arkaya - ak sakallı dede görür. bu ak sakallı, her rüyasında aynı şeyi tekrarlar tayyar efendi'ye;
+tayyar efendi, bağdat'ta hüsseyin'in kahvehanesi'nde bir salkım üzüm nasibin var!
tayyar efendi, başlarda ak sakallı dede'nin bu sözlerini pek önemsemese de daha sonraları rüyalarda bir hayır olduğu düşüncesine varır ve bu düşünceyle, istanbul'dan bağdat'a doğru yola çıkar. zorlu bir yolculuk ardından bağdat'a kavuşur ve hüsseyin'in kahvehanesi'ni bulur.
büyükçe bir bahçesi bulunan kahvehane'de gerçekten de bir asma vardır. tayyar efendi, kahvehaneci hüsseyin'e durumu anlatır ve asmadan bir salkım üzüm yemek istediğini söyler. bu durum karşısında şaşıran kahvehaneci hüsseyin;
+ muhaaaa
şeklinde güler ve şöyle der;
+ tabi buyur, istediğin kadar ye. ama be adam, tee istanbullardan buralara kadar bunun için bir salkım üzüm yemek için mi geldin...bak o rüyandaki ak sakalı dede var ya. geçen ay benim rüyalarıma da geldi. hatta bana 'istanbul'da bir saatçi ustasının bahçesinde gömülü bizans hazinesi var' dedi. ne yani şimdi ben de inanıp istanbul'a mı gitseydim. o kadar salak mıyım ben!
bitti!
şimdi kıssadan hisse alma zamanı;
1. NASibinde VARSA GELIR YEMENDEN, nasibinde YOKSA NE GELiR ELDEN, VERMEYiNCE MABUD, NEYLESiN MAHMUT.
2. her ne kadar mutluluk, sağlık, esenlik, zenginlik vb. şeylere çok uzak olmasak da onların farkına varmak ve onlara ulaşmak ancak meşakkatli, fedakarlık isteyen bir yolculuğun ardından mümkündür.
yoğun olan insandır. yoğunluğundan etrafındaki güzellikleri farkedemeyen bahtsız bedevidir...
evet efendim benim de başıma gelmiştir böyle bişey. konfeksiyonun birinde çalışıyorum o ara bayrama da yakın bir süre var. neysem sabahlamaya kaldık. ütü paketleme bölümünde paketleme yapıyorum. sabahın üçü nerden dikkat ettiysem ki 18 saattir ayaktayım. bir yağ lekesi gördüm ve temizlemedeki kıza bunda yağ var temizle öyle paketleyelim dedim. bu arada bunla 2 aydır kesişiyoruz ama tık yok bende. bir türlü ortamını bulup konuşamamıştım hatunla. bu iyi bir fırsat deyip gösterdim lekeyi. baktı baktı nerde bee dedi. gösterdim.
- ay o kadar küçük şeyi görüyosun, burnunun ucundaki güzelliği göremiyosun demişti. o an ne kadar utanmıştım be sözlük. kız da çok güzeldi lan. bayramdan sonra da gelmemişti zaten...
bana yine hüsran günler kaldı eyvah' dinlemiştim bir süre...