--lüzumsuz bir anı--
bundan 1 ay filan önce toki semalarında dolmuşla zikik bir hocanın sonradan eklediği ödevi cd'ye atmak için sitelerin en arkasına doğru cd almaya gidiyorum. tabii dolmuşla gittiğim için -cd aldıktan sonra fırına dönecem- arkada bıraktığım mesafeyi fazla sanmıyorum. tam iniyorum dolmuştan çat pat gök gürleyip başlıyor yağmur yağmaya ama öyle böyle değil it oğlu it. ordan gidiyorum soruyorum adama cd var mı yok mu deyi, yok diyor. bakıyorum yağmur deli gibi, mesafe kısa deyip başlıyorum yürümeye. aradaki mesafeyi az sandığım için ilkin yürüyüp ardından başlıyorum koşmaya. baktım yol bitecek gibi değil, bırak sfrskz karizmayı çizdirme şimdi deyip koşmayı bırakıp tekrar yürüyorum.
donuma kadar ıslandıktan sonra fırının önünde gözlüğü silkelemek suretiyle sağ kulpundan (neyse) tutup sallamamla gözlük yerde kalıyor. yandaki kahvehanede millet oouuuuuvvvv diye heyecan efektini de verince fırına sıçrayıp fırıncının " kodumun dört gözü" bakışları arasında peçeteyle gözlüğü siliyorum. sonra da taktım gözlüğü ama zırt pırt oynayıp bazende düşüyordu. tabii ertesi günü evden para isteyince 200 liranın 100 bende kalır sanıp çerçeve almaya gözlükçüye gittim. 175 lira öttürdüler beni orda.