kalabalıklar arasında tek olmaktan, üniversitede ilkokul dersi işliyormuş gibi ders işleyen hocalardan, önyargılı bir de üstüne cahil insanlardan, çok değer verdiklerinizin bunu bir türlü anlamamasından, tartışmaları savaş alanına çeviren yaratıklardan, sürekli maske takan insancıklardan vb durumlarla karşılaşınca bünyenin tepki olarak benimsediği davranış şekli. ayrıca olmadık yere bunalan bünyelerde vardır sanmayın ki olmadık yeredir bu durum; yaşanmışlıklardan rahatsız olan bireyin elinde değiştirebilme potansiyelinin olmamasından kaynaklanır ve uzun sürüyorsa depresyon başlangıcı sayılabilecek bir durumdur.
ulen diyorum yazarken sonra bakıyorum yukarıda benım yazıcağım entry ( düşüncem yazılmış arkadaş.) işin pis tarafıda ben yazmışım... gene yazalım. ikileyelım! silmezlerse devamı gelsin..
içinizin daralma durumu.
bir yumruk gibi, sanki koyu gri bulutumsu bir şey, sanki öksürseniz birden ağzınızdan çıkıcak gibi bi şey, sizi öyle sıkar öyle boğar ki, panik atak geçireceğinizi sanırsınız. o an, buna neden olucak bi şey yoktur görünürde ama şöyle yakın geçmişe bir göz atmanız kafidir aslında nedeni bulmak için. başınızdan geçenler, yaşadıklarınız, atlattım sandıklarınız şimdi en somut halleriyle karşınıza dikilip, hesap sorarcasına canınızı acıtır, kanatır en büyük yaranızdan.
ve iyileştiğiniz sandığınız yaranızı, başkası değil, yaptığının sonradan farkında olan şizofrenler gibi siz kanatırsınız defalarca.
bulunduğunuz odanın duvarlarının üzerinize geldiği, acilen dışarıya kaçma isteğinde bulunduğunuz, nefes alamadığınız durum. belli bir sebebi de olmaz bazen. her şey üst üste akla gelip bunaltır insanı...
bir de hava kapalıysa hiç çekilmeyen durum. bütün her şey canınızı sıkmak, zaten az olan neşenizi bozmak ve sizi çileden çıkartmak için işbirliği içerisindedir sanki.
hiçbirsey yapamamaktır. içinden sadece boş boş bilgisayar ekranına bakmaktır. bütün arkadaş ve dostlarından nefret etmektir. hayatı tatsız tutsuz görmektir ve kimseyle konuşmamaktır.
Muhteşem hissetme yeteneğinin kanıt bulmada yetersiz olduktan sonra, neyleyim senin gibi iç sesi. Anca iç sıkıntısı anca bir kaos, yağmurlar da ferahlatmıyor kahretsin.