bulvar iti

entry2 galeri0
    1.
  1. bir hasan hüseyin korkmazgil siiridir.

    "ne zaman sevmek desem bir tedirgin bulvar iti gecede
    biraz müzik biraz içki ve çok çok resim
    kim sarmalar bu bebeği
    kimler taşır bu ölüyü belirsizliğe
    nerelerde kalır gözüm/nerelerden döner sesim
    bu ne biçiim hayvan ki bu/beslenir acılardan
    tohum atar kuşaklara kan göllerinde
    bu ne biçim oyun ki bu/gizlenir gölgesine gerçeğin
    mutluluklar aranır ateş çemberlerinde

    bir umarsız bulvar iti vitrin ışıklarında
    anladım ki birdenbire/kopmuşum toprağımdan
    kopmuşum masallara süt emziren akşamlarımdan
    köklerim orda sızlar/yapraklarım bulvarda
    resim diye duvarlarda müzik diye ıslıklarda
    o çıldırtan deniz orda/balıklar tablalarda
    özlemek orda kalmış özlemi sevmek burda
    ferhat'sa mendil açmış dileniyor güvenparkta

    taradım bütün sözlükleri aşka yer yoktu
    bir kaygulu bulvar iti karanlık çıkmazlarda
    koşuyordu masallarda/koşuyordu imgelerde
    başka yer yoktu
    başımdaki ağrı sendin sesimdeki kuşku sen
    ne düşünsem dört boyuttu ne ağrısam dört boyut
    kopmak belki bir ülkeydi tutkular eski zindan
    heerkes kendi bukağısının tutkulu demircisi

    bu evleri bizmi yaptık bu yolları bizmi çizdik
    ölümlerden bizmi kaçtık bizmi düştük ölümlere
    senleştirip giriyorum koynuna gecelerin
    senleştirip açıyorum gözlerimi sabaha
    bir şey eksik biliyorum bir şey artık sen değil
    şafak diye söken sendin sendin gülen penceremde
    çayımdaki bahçe sendin içkimdeki bulut sen
    içimdeki kuş sürüsü çabamdaki arılardınnere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun
    sen sahi niçin yoktun

    senleştirip biniyordum külüstür taşıtlara
    senleştirip okşuyordum osmanlı sokakları
    kan bulaşmış caddeleri ölülerli alanları
    tepelenmiş çiçekleri kanatılmış mavileri
    senleştirip seviyordum bütün çirkinlikleri
    telefonlar sensin diye koşturuyordum
    kanıyordum
    sensin diye karanlık çağrılara
    susuyordum senleştirip kahpelikleri
    nere gitseem karşımdaydın ama sen yoktun
    sen sahi niçin yoktun

    duruyordum seni sanıp yangın çığlıklarına
    yaşaamak belki buydu belki de öbür yüzü
    unutmaktı belki güzel aramaktı belki sevmek
    belkideki varsıllıktı kesindeeki yoksulluktu
    yitirmek buydu belki yakalamak belki bu
    bu kafesi biz süsledik biz aldandık bu süslere
    içimdeki sızı sendin yüzümdeki merak sen
    gitmelerden beklediğim kalmalardan korktuğum
    nere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun
    sen sahi niçin yoktun

    ikibulvar itiyiz biz reklere dolaşmışız
    ağzımızda ölüm tadı tüylerimiz kanlı çamur
    ikimiz iki yandan bir koca yanlızlığı
    bir amansız şaşkınlığı ikimiz iki yandan
    dolaştırıp duruyoruz eski zamanlar gibi
    müzelik bir inanmanın ören kapılarında

    anlamamak elde değil anlamaksa soykırım
    uçup uçup düşmek kalır inanmaklardan
    kelebekler konuyor yaşlı salyongozlara
    ölülerin gölgesinde diriler güneşleniyor
    yakın artık gemileri köprüleri atın artık
    kim ne derse desin vazgeçin onarımdan

    ne seçilen renklerdeyiz ne gidilen yerlerde
    danışıklı gözyaşları yapmacık mutluluklar
    soykırımsaal bir çoğalma solucanımsı bir eşleme
    bir yanımız doğum evi bir yanımız hiroşima
    iki bulvar itiyiz biz koşulların kölesiyiz
    zincir sesi duydukça sızlar bileklerimiz

    bir kenti tanır gibi tanıdım seni ancak
    eetine değdi etim/otuzaltı onda yedi/çok değil
    elini buldu elim/otuzaltı onda yedi/çok değil
    öptüm seni/otuzaltı onda yedi/dudaklarından
    bir kenti yaşar gibi yaşadım seni ancak
    yaşamadım kendimi

    ellerin ellerimdeydi ellerin yoktu
    gözlerin gözlerimdeydi gözlerin yoktu
    iki portre gibi yanyanaydık albümde
    uykunda sevmiştin haberin yoktu
    bir kaçağı tanır ggibi tanıdım seni ancak
    tanımadım kendimi

    şarkılarda buldum seni yitirdim
    yılgılarda buldum seni yitirdim
    resimler bir türlü konuşmuyordu
    fotoğraflar kaçıyordu ben yaklaştıkça
    bir yalanı anlar ggibi anladım seni ancak
    anlamadım kendimi

    evin de mi yoktu senin sokağındamı
    adresini silip silip yazıyorlardı
    düşlerin türkçe miydi hotantoca mı
    çincee mi arıyordun eskimoca mı
    herkesste mi arıyordun ne arıyordun
    neden öyle gülüp gülüp yaşlanıyordun
    bir yüzünü buluyordum öbün yüzün yok
    birçizgini buluyordum öbür çizgin yok
    olgörüp gelmiyordu adın fırçama
    düş müydün düşüncemi anlamıyordum
    uzattıkça ellerimi dağılıp gidiyordun
    kendimden korkuyordum yoksa yokmuydum

    binlerce göz binlerce yüz binlerce biçim
    aradığım yerde yoktun sormadığım yerde var
    etimdeki acı sendin kanımdaki kuşku sen
    nere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun
    sen sahi niçin yoktun

    SEN
    SAHi
    NiÇiN
    YOKTUN?"
    1 ...
  2. 2.
  3. insanı kendinden almaya yeten şiirdir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük