Yıllar önceydi, kaave'nin yanında, mahalleden bir abinin işlettiği bir tekel bayisi vardı. Küçük şirin bir dükkandı. Sigaramızı oradan alır, akşam muhabbete giderken kara kara poşetleri de işte bu küçük şirin tekel bayiinde doldururduk. Hatta o denli severdik ki bu tekel bayiini, "canımız herşeyimiz, tekel bayimiz" diye gereksiz sloganik yalakalıklara girerdik. Her toplu alışverişlerimizde mutlaka eşantiyonlarımız olurdu. Bilimum sigara ve içecek firmalarının kampanyalarını bu bayiiden takip ederdik. Bayi bizim için önemli bir varlıktı, hayatımızda önemli bir yer tutardı. Günler, aylar, yıllar böyle geçip giderdi. henüz mahallelerde Sadri Alışıklar'ın, Hulusi Kentmeler'in olduğu zamanlardı. insanlar bozulmamış, kirlenmemişti. Her şey çok güzeldi, mutluyduk küçük dünyamızda...
Tekel bayisini sabahları, bahsettiğim abinin yaşlı babası açardı. Gece 1'de kapanan bir yer için isabetli bir görev paylaşımıydı. Yaşlı amca sabah dükkanı açar, belki bir kaç ekmek ve bir kaç paket sigara satardı. Sonuçta sabahın o saatinde kara poşetler doldurulamazdı. Dolayısı ile öğlene kadar yapacak pek bir iş olmazdı. Yaşlı amca yandaki kaaveden taze taze çayını söyler, kullanılmayan bir dondurma dolabını da masa yaparaktan gazetesini okurdu en tonton hali ile, hele gazeteyi okurken bir de kocaman gözlüklerini takardı ki tam olurdu. Gerçi gözlükleri yüzünden biraz aşağıya kaydırır ve gözlük camının üstünden bakardı, neden gözlüğü taktığını anlayamazdık. Herhalde tonton amca imajını tamamlamak için böyle davrandığına kanaat getirir geçiştirirdik.
Her şey o kadar sakindi ki, insan bu sükunetten korkmuyor değildi. Ama yine de her şey çok iyi gidiyordu...
Taa ki o kara gün gelene, o vahim olaya şahit olana kadar.
yine böyle bir gündü, her şey tam da anlattığım sahneler silsilesinde tekrar ediyordu. Yaşlı, tonton, şirin amca da kullanılmayan dondurma dolabını masa olarak kullanaraktan gazetesini okumuş, bulmacasını çözmeye başlamıştı bile.
Selam vererek yanına gittim, amacım bu yaşlı amcaya kaaveden bir çay ısmarlayarak duasını almaktı. Selam verdim, hal hatır sordum. "ya bu bulmacaları da çok karışık yapıyorlar, bazılarını çözemiyorum" dedi gözlük camının üstünden bakarak. Çengel bulmaca çözüyordu. Yardımcı olmak istedim tüm iyilikseverliğimle. Sor amca, ben yardım edeyim dedim. Bir soru sordu, sorunun cevabını söyledim. olmaz dedi. 3. harfi "p" çıkmış dedi. yok "p" çıkmaz dedim. o yanlış dedim. ve kelimenin 3. harfinin p çıkmasına neden olan, diğer kelimeye baktım. kelimenin sondan bir önceki harfi "p" çıkarak, yaşlı amcanın çözmeye çalıştığı kelimenin 3. harfine tekabül ediyordu. işte o cevabi kelimeyi okuduğumda gözlerim yuvalarından çıkmıştı. Gözlerime inanamadım. Hatta belki daha iyi görürüm diye yaşlı amcanın gözlüklerini takıp, gözlük camlarının üzerinden baktım, bir şey değişmedi. Cevap tam da gördüğüm ve korktuğum gibi karşımdaydı.
Yaşlı amca, soru olarak sorulan erotik kelimesine karşılık "orospu" yazmıştı. Kendince bir bağ kurmuştu, kendince haklıydı.
Ama hayır, olmazdı, olmamalıydı, o yaşlı tonton amca, herkesin kullanımına açık bir gazetenin, ciddi olmasa da en azından ahlkasız olmayan bulmacasında, böyle gayri ahlaki durumların yaşanabileceğini düşünmemeliydi. Ve bu durum karşısında, o yaşlı tonton gözlüklü ve bilge haliyle sakin durmamalıydı. kendince doğru gördüğü cevaba kızmalı ve tepki olarak bulmacayı yırtıp atmalıydı.
Lakin öyle yapmamıştı, son derece normal bir şekilde devam etmişti bulmacayı çözmeye. Demek ki hayat kirlenmişti. hulusi kentmenler, sadri alışıklar, adile naşitler yoktu artık. kimse gülmüyordu inek şabana, kimse martılara simit atmıyordu artık vapurlarda. Sezercik mi, nejdetcik miydi neydi, he işte o da kıbrısı kurtarmıyordu artık genelkurmay başkanı olarak.
Bu gerçeğe daha fazla tahammül edemeyecektim, kaçtım, herşeyden ve herkesten, bu kirli dünyanın kiri ağır geliyordu artık. Küçük bir anadolu kasabasında yaşıyorum şimdi. burada hala hulusi kentmenler, sadri alışıklar var. jandarma karakolunun komutanı da sezercik zaten.
(ha bu arada, kasabadaki tüm bulmaca eklerini toplatıyorum, burası da kirlenmesin)
iki, üç ve dört harfli hayvan, hayvan sesi, şehir, element vb. tarzda günlük hayatımızda hayati önem taşıyan şeyler konusunda oldukça gelişkin bi zekaya sahiptir.
her gün star ve posta gazetesi alandır.
eksiksiz bitirdiği çengel bulmacalara iftiharla bakandır.
hatta "bak hanım yine bitirdim şu mereti" diyip kihkihkih gülendir.
ölümü yakındır.