Allah'ü Talâ kelimelerini ağzından bir an olsun düşürmeyen çükünü kestiren sanki kendisi değilmiş gibi, hadi kestirdin orasını burasını açıp ortalıklarda dolaşan da o değilmiş gibi, bütün bu değişiminin duaları neticesinde kazanılmış bir lütuf olduğunu bizlere kakalamaya çalışan bir dindarlıktır. bunun adı dindarlık değil olsa olsa tribünlere oynamak, bir kaç gerizekalının alkışını alacağım diye maymunluk yapmaktır.
(bkz: hayat ne garip vapurlar filan)
millet acliktan geberirken kendisi Allah yazan milyarlarca liralik bilmemne tasindan kolyesiyle boy gosterir, ayrica ayni anda rakiyi bir yudumda bitirip Allah diye de bagirir. super bir denklem insanidir kendisi. herseyi kendine hak goren bir insan oldugu icin dini de oyle gormesi normal aslinda.
konvansiyonel savunmadır. herkes bu coğrafyada din üzerinden; dalavere siyasetine, aşırı sapkınlığına, düzenbaz ticaretine meşruiyet kazandırmayı bilir. türk insanı çok kurnazdır çoooook.
"benim memurum, benim politikacım, benim tüccarım, benim-benim değil, tırnak içi cümle sahibinin-ibnem işini bilir."
dur lan! bunlar mollalar iran'a diyordu değil mi.
alın ulan:
ibneler danimarka'ya! laikler fransa'ya! komunistler...: onlar komunizm hiçbir yerde yaşanmadı diyorlar. burada kalsınlar ya da seçsinler işte bir yer; küba mı olur, venezuela mı, neyse işte. boşaltın lan memleketi almanya'dan ab'em gelecek.
bülent ersoy'u hiç sevmem , hatta nefret ettiğimi bile söyleyebilirim .
ancak hak ile kul arasındaki bağı sorgulamak bir kulun harcı değildir , olmamalıdır , olamaz ;çünkü tanrı bağışlayandır , affedendir ... kim olursa olsun herkesin allah katında tövbe etmeye hakkı vardır ... bunu kabul etmek tanrının işidir ! bunu sorgulamak kuş beyinlilerin harcı değildir .
mevlana " gel ne olursan ol gel " derken belki de bundan bahsetmektedir .
eski ahitlerde tanrının gökyüzünde bir evinin olduğundan söz edilir . aslında gökyüzündeki olduğu söylenen bu ev insanın içindedir , derinliklerindedir ...
islamiyetle arasındaki bağın sadece arapça kelimelerin telaffuzlarının türk musikisi ile uygunluğundan kaynaklanabileceğini düşünebiliriz. bir diğer ihtimal olarak tutucu sayılabilecek bir toplumda marjinal bir şekilde cinsel kimlik değişimi yaşayan bir sanatçının kendini halkının önünde aklamaya çalışmasıda olabilir. bir başka ihtimal olarak da bu bülent ersoy'un dinidir ve herkes gibi yadırganmaması gereken bir şekilde dinini yaşamaktadır.
şarkının en hararetli yerinde elindeki rakı bardağını fondip yapıp, allahuekber diye bağırarak yere atıp kıracak kadar olayın özütünden bihaber godzilla hassasiyetinde din anlayışıdır.
aslında ciddi anlamda tartışılması gereken bir dindarlıktır. bulent ersoy transeksüel olduğunu unutturacak kadar gözümüze gözümüze sokulmuştur magazin çevrelerince. "bülent hanım" hitabı bile garip gelmiyor artık kulaklarımıza ve insanlar bir transeksüelin kınasını-düğününü gülümseyen yüzlerle izleyebilmekteler. elbette normal olan budur fakat korkutucudur. zira diğer tüm korkutucu durumlar gibi medya tarafından ısıtılıp ısıtılıp önümüze koyularak meşru duruma getirilmiştir.
bülent ersoy dindarlığı tek kelimeyle "pişmanlık dindarlığıdır". ersoy un dine olan bitmez tükenmez bağımlılığı içerisinde bulunduğu yadırganan durumu insanlara sempatik gösterebilecek tek silahıdır. sorun transeksüel olması değildir, herhangi bir şarkıcının da kameralar önünde bu derece dindar olması (kafada tülbentlerle türbelerde dua ederken çekilmek, "rab" sözcüğünü iki cümleden birinin ortasına kasıtlı olarak sıkıştırmak, yaşının verdiği güvenle dinden-müslümanlıktan dem vurup komik duruma düşmek...) aynı derecede rahatsız edici ve gereksizdir.
bir programa çıkarken giydiği kıyafeti bir daha üstüne geçirmemekle gündeme gelen ama allah allah adını azından düşürmeyen okadar parayla trilyon kolyeler elbiselere para verirken azda olsa ülkemizde yardıma muhtaç olan çocuklara , kapatılan okullara yardım edilse .. çok mu şey istiyoruz ?