an itibariyle show tv de safiye soymanın kafasına plastik ağaç yıkılışı gösterilmektedir. oysa yıkılan bir çınardı ey magazin izleyenler!
karaoğlan bunları görmüyorsundur inşallah *
türkiye'nin bir dönemine damga vurmuş siyasi erkin her noktasında bulunmuş saysanız sayısı 5'i geçmeyen politikacılardan bir diğeridir. elbetteki sultan süleyman'a kalmayan dünya daha nice simaların hayatlarına mekan olacaktır.
bülent ecevit; tıpkı necmettin erbakan, süleyman demirel, erdal inönü, alparslan türkeş, turgut özal ve şuan hemen aklmıma gelmeyen birkaç sima gibi, türk siyasetine damgasını vurmuş bir liderdir. "lider" sıfatı her politikacı hatta parti başkanı için kullanılmaz. lider kişi kitlelerin paşinden gittiği insandır. doğrudur, yanlıştır, ama kitleler şahsın doğruluğuna, dürüstlüğüne ve davasına bağlılığına bakar, o kriterlere göre şahsa lider sıfatını ekler. takdir edilmelidir ki, bülent ecevit tıpkı kendi ile aynı dönemde siyaset yapan, iyi veya kötü memleketi bir noktadan alıp da bir arpa boyu yol katettirmeye çalışan diğer liderler gibi takdir edilecek birçok iş yapmıştır. elbette ki sütten çıkma ak kaşık değildir ama hiçkimse bir siyasi liderden hatasızlık gibi bir karakter ve davranış tarzı da beklememelidir. eğer beklenti bu olsaydı bu insanların peşine tek kişi düşmez, lider denilerek omuzlarda taşınmazdılar.
ecevit; sadece halkın içinde olma çabası ile dahi ölümünden sonra da iyi bir şekilde anılmayı haketmektedir. "mühür kimde ise süleyman odur" diyerek keseyi doldurmak çok da zor değildir bu ülkede. hısım akrabayı devlet imkanlarından nemalandırmak da çok ayıp karşılanmamaktadır nihayetinde bu ülkede.
bir iki satır da bir olasılık üzerinde yazmak icap etmekte sanırım. elbette dar çerçevede sözlükte, geniş anlamda medyada tamamen siyasi veya rating anlamında inceden inceye "ecevit'e rahmet diliyoruz amma...." şeklinde kurulacak cümlelerin sahipleri de olacaktır. bir ölünün arkasından nasıl konuşulacağını kişi en basitinden bir cenaze namazına katılarak dahi öğrenebilirken bazıları değil bu temel bilgiden ahlaktan, dinden, imandan nasibini alamamış kişiler de olacak devam eden günlerde. bazen köşe yazarı kendince ince ince törpüleyecek ecevit'i, bazen de belgesel içerikli bir programda birkaç kişiyi konuşturarak hatıralara çentikler atılmaya çalışılacaktır.
kişisel olarak; * ne son yıllardaki uygulamalarını ne de epeyce çok sayıda demecini hiç de hazzederek takip etmedim bülent ecevit'in. ama bir ölümün üzerinden siyaset yapmak, bir ölümü yaşamış kişi olarak ne bana ne de birbaşkasına yakışmayacaktır. cevap verme hakkı olan her kişi için sonuna kadar eleştiri ve tartışma gerçekleştirilebilir. ama bir vefatın ardından insani anlamda olumsuz konuşmak insani bir değerin de eksikliğini gösterecektir.
peşince söylemek gerekir ki; bu tarz bir hareketin insanlık da yeri olmadığı gibi islam dininde de yeri yoktur. kişinin cenaze namazından sonra namaza katılan cemaate ile imam arasında söyle bir dialog geçer. imam sorar cemaat yanıtlar;
"- ey cemaat-i müslimin; merhumu (veya merhumeyi ) nasıl bilirdiniz?
- iyi bilirdik.
- hakkınızı helal ediyor musunuz?
- helal olsun."
popstar alaturka yarışmasında garip bir olay gerçekleşmiştir. elenecek 2 yarışmacıya sunucu mikrofon uzatır, onun öncesinde sunucu tarafından bülent ecevit'in ölüm anonsu yapılmıştır. sunucu, yarışmacılara şu an ki duygularını sorduğu vakit, kızlardan biri şöyle der;
- valla ben kalmak istiyorum.
peki ya bülent ecevit'in ölmüş olması? onlar için ne önemi var ki..
Kimimiz için uzun, upuzun; kimimiz için hiçbir şey görülmemiş, hiçbir şey yaşanmamış kadar kısadır ömürler. Benim daha yirmili yaşlarının başındayken kaybettiğim arkadaşlarım oldu.
Ne gördüler, ne yaşadılar ki hayatta? Bırakın ülkenin ve dünyanın geçirdiği devasa değişimleri! Ama bir cep telefonundan, hatta televizyondan habersiz gittiler dünyadan.
Oysa aynı haftalarda, aynı aylarda dünyaya gelmiş, ilk gençlik yıllarını birlikte arşınlamıştık. Bazen; onlardan, sadece onlardan sonra yaşadıklarımızı hatırlayınca, ne kadar yorucu geliyor geçen zaman. Acılar, sevinçler, mutluluklar, kederler, başarılar, başarısızlıklar, doğrular, hatalar, korkaklıklar, cesaretler, nice engellerle dolu hayat gailesinin ortasında uzun, çok uzun yolculuklar. Ve bir gün.
O yorucu yolculuğun sonunda derin bir uykuya teslim olur göz kapakları... Ve uykudadır artık yaşanmış bütün hatıralar. Bu kadar! Ömrümüzün çoğunu paylaştığımız
"adam" ın derin uykusuna bakarken; karmakarışık bir duygular sarmalında, bir "hayat muhasebesi" nde mola verdi zihnimiz öylesine... Öylesine...
Ecevit derin bir uykuda şimdi...
Uykuya yatırdığı hatıralar, bizim de hatıralarımızdır. Yirmili yaşlarımızın başından beri yaşadıklarımızdır...
Onu ilk kez ne zaman görmüştük? Bir ada vapurunda... Serin bir bahar sabahı...
Koltuğunun altında yıpranmış bir evrak çantası... Çay içiyordu tek başına...
Heybeliada iskelesinin birbirinden habersiz yolcularıydık. Biz, pazartesi sabahı yatılı okulumuza dönüyor; o, "ada" da "mukim" ismet Paşa'ya, yani genel başkanına haftalık rapor vermeye gidiyordu besbelli. Evrak çantasında "genel sekreter" in siyaset notları olmalıydı. "Ortanın Solu" nu görüşecek olabilirler miydi? Kim bilir? Yıllar ama çook yıllar sonra, gazeteci kimliğiyle karşısına geçip sorular sorduğumuz Ecevit'e, o "Pazartesi tesadüfleri" nden hiç söz etmedik.
Bir önemi de yoktu zaten... Yolculuk işte... Aynı vapurlarda her gün aynı iskelelere doğru yola çıktığımız yolcuların kaçından haberdarız? Kim bilir, belki de kaç kez kesişmiştir yollarımız farkından olmadan, sonraki zamanlarda... Ama.. Ne olacak ki... Yolculuk hepimiz için biter işte aynı limanda!
Şu sonsuz evrendeki mavi kürede, aynı zaman dilimini paylaşınca...
Özelde ve genelde yaşanmış ne çok hatıra düşüyor işte insanın aklına...
"Özel" i de "genel" dir aslında söz konusu Bülent Ecevit olunca...
Yani size gösterdiği nezaket ve zarafet; asla "size özel" değildir, bilirsiniz. Siz onun inceliğinden nasibinizi aldıkça kendinizi özel hissedersiniz, ama bunun onun kişisel
"özel" liği olduğunu bilmeniz zerrece azaltmaz size hissettirilen "saygı" nın kalibresini...
Sonuç şudur: Herkese saygı duyan adam, sonunda herkesten saygıyı da hak eder derin bir uykunun bekleme odasında...
Ya genelde, ya "hep birlikte" yaşadıklarımız? Ya dağlara taşlara kendiliğinden yazılan "Karaoğlan" sloganları...
Çook sonraki "liberal" yıllarda; öyle bir dağa bir tek "kelime" yazılsın diye, kim bilir kaç milyon "reklam doları" harcamıştır siyaset dünyasının erbabı? "Umut" ki en çok ihtiyacımız olandır kelimeler arasında... "Barış" ki en çok özlediğimiz sözcükler diyarında...
"Özgürlük" ki en çok gizlenendir kalın ciltli ceza yasalarının kapakları altında...
"Kasketli ve başörtülü" Anadolu halkının muhafazakar dünyasında, "bu kelimeler" i dillere pelesenk eden adamın mucizesine "Ecevit şapkası" çıkarılmaz mı? Kelimeler değildir dikkat; kavramlardır "mavi gömlekli adam" ın inadıyla zihinlere çakılan! Ya "dürüstlük" fasikülüyle "siyaset kitabı" nda açılan "bağlayıcı" referans?
Birçok "şükran" la anılacak hatıra... Belki bir kısım hata... Ki insana mahsustur tamamı da... Hele bu kadar uzun, bu kadar meşakkatli bir yolculuğun yolcusu olunca...
Lakin... Unutmayın ki!
Hayat sonunda temize çeker her şeyi...
Anlar son tahlilde yapmak istediğinizi... Verin karnenizi... Ecevit şimdi derin bir uykuda. Uyandığında... Ki öyle olur umarız.
Uykudayken hakkında söylenenleri duydukça; ilerideki sonsuz ve huzurlu uykulara hazır bulacaktır kendini... Çünkü, hayat daha şimdiden "temiz" e çekmiştir 80 yılda yazılmış bir ömrün muhasebe defterini... Temizdir neticesi belli ki, tertemiz... Onun için... Yaşadığı ve yaşattığı hayata teşekkür ederiz!
her siyasi gibi yanlışlar yapmış ama her siyasi sömürmemiştir.belkide türkiyeye gelmiş en mütevazi devlet adamlarından biridir. allah rahmet eylesindir.
şuna çok eminim, görüşü ne olursa olsun, yaptıklarına ne kadar karşı çıkarsa çıksın insanlar, bu haber üzerine saniyelik de olsa her insanın suratında bir donukluk ifadesi bıraktığı kesindir...
guvenılır bır kaynaktan alınan bır bılgıye gore * bulent ecevit bugun ıtıbarıyle olmustur. su anda kamuoyundan gızlenmektedır. ancak olumu hafta sonunda acıklanacaktır. bulent ecevıt ın dogum gunu de hafta sonuna denk gelmektedır. oldugu gun dogdugu gun olacaktır.