ilk dönemimdeki entryleri sildirdğim için göremediğim ancak başlığını 12 sene önce açtığım tenceredir. (bkz: gece 3 de yenen sikerim hayatı makarnası) ısıtırken aklıma gelmiştir. meraklısına not; hala tezgahta durmaktadır.
Sene 2010. Giresun'da, öğrenci evindeyiz. Bulaşıklar dağ gibi birikmiş. Hazır canım da sıkılıyorken kalkıp yıkayayım şunları dedim, başladım yıkamaya. Yarım saat sonra hepsi tamam. Salona geçip bir sigara yakayım derken orada yıkanmamış ağzı kapalı bir tencere olduğunu gördüm. 'Ulan dedim, bi ev dolusu bulaşık yıkadın bunu da kirli bırakma.'
Yanaştım tencereye. Kaldırdım, baktım içi dolu. Merak ettim ne var diye, bir açtım ki; 3 hafta önce yapıp, yiyemeden dışarı çıktığımız makarna. Ama yerinde yeller esiyor, olduğu gibi küf. Bakteri dünyası olmuş anlayacağınız. Açtım camı, evin karşı tarafında eskiden gecekondu olarak kullanılan ama şimdi tavanı bile kalmamış, içi çöplerle dolu kulübeye attım. Ulan o tencereyi 1000 kere Yıkasam yine ondan yemek yemem o saatten sonra.
bugün yaşadığım olaydır.
sanki o tencereye can gelmiş, göz kırpıyor nanik yapıyor, beni unuttun lan gerizekalı dercesine.
sanki çok da bayılıyormuşum gibi bulaşık yıkamaya, bir de yağlıları yok mu öldürüyor.
bi mutsuz oldum.
ayrıca
(bkz: umut sarıkaya tipi mutsuzluk.)
erkeği mutfaktağa bir daha girmeye tövbe ettirecek olan tenceredir o. bir de kapağı vardır ki tencereden daha da pistir. tüm bulaşık bittikten sonra farkedilirse ivedilikle çöpe atılması gerektiği rivayet edilmiştir. *