en sinir bozucu hale geldiği durumsa, yıkanmış bulaşıkları annenin boşalttığını sanıp akşam yemeği sofrasını toplarken acayip güzel bi içhuzuruyla akıttığınız tabakları tam makinaya yerleştirecekken gerçekle yüzleşirsiniz. makinadaki tabaklar, bardaklar ışıl ışıl parlıyordur. o üç beş tabak için makinayı boşaltmak insana bir koyar ki. hayır böyle baya sağlam bi bulaşık çıkmış olsa içiniz yanmaz ama 3 5 tabak öyle arada kalmıştır ki ne oracıkta bırakabilirsiniz ne de makinaya yerleştirmek istersiniz.
ben bu bulaşık makinesinin o çatal-kaşık-bıçak bölümünü boşaltırken.. sanki o kısım bir köymüş de, ben de acımasız bir devmişim, tek tek köyün kalan son silahlarını ellerinden alıyormuşum gibi hissediyorum.
aaahhh.. son bıçağımızı da aldı.. çatallara sahip çıkın beyler.. olamaz.. çatalları da topluyor.. ama kalan tatlı kaşıklarıyla kendimizi nasıl savunabiliriz ki??? kaşıkları da alıyor.. inanamıyorum.. tarzı sesler duyuyorum kafamda. savunmasız kalmış köyün çığlıkları.
cidden.. benim yardım almam lazım da, en azından boşaltırken sıkılmıyorum abi. zevkli oluyor.
ilk önce mutfak tezgahını temizlemek lazım. daha sonra makinenin kapağı açılır ve içindekileri muntazam bir şekilde tezgaha dizilir. dizdikten sonra da dolaplara yerleştirilir. sanırım beyin olarak hazırladım kendimi. şimdi gidip boşaltmam lazım.
bulaşıkları yıkanması için makineye yerleştirmek'ten daha kolaydır kanımca. hala makineyi açtğımda o buharı yüzümde hissettiğim zaman mutlu oluyorum. sanırım manyağım.
doldurmak iyiydi ama bosaltmasi cok zor, dedirten dunyanin en sıikici eylemlerinden biri ki az sonra bu sıkici eylemi gerceklestirmek zorunda kalacagim.