ben o gün büyük adam olmaya karar verdim. oldum mu? yok. konu bu değil, konu ben değilim ki abi.
fonda bağlama çalmayacak, ajitasyon yapabilme yeteneğim olsa ekmeeeni yerdim.
"biz okula lastik pabuçla giderdik evlat" imkanım yok. ama bulaşık makinesi süper lüks bi şeydi lan. hal böyle olunca osmanlıya geç gelen matbaa değerindedir bizde bulaşık makinesi. o kadar geç gelmese, belki de karşı sitenin havalı ve zengin kızı fulyanın tokasını çalabilirdim sülalem raadmış gibi. belki ordan evliliğe giderdi iş. babası 3. beyaz eşyacıyı açtı. fakat hafız, beyaz eşya işinde çok para var. mal eridi, bozuldu, tarihi geçti derdi yok. satılırsa alırsın paranı. değer kaybetmez. ondan sonra at dükkanın önüne iki tabure, kafa dengi bi esnaf komşu bul. sabahtan akşama tavla oynayıp kadın kalçası izle. tam benlik iş. olm ben yine nerden kadın kalçasına geldim amk ya!
çaydanlıkta, tencerede ısıtılan sıcak suyla yıkanan bulaşıklar, açık kalmaktan buz gibi olmuş musluk suyuyla durulanınca insanın canı çok yanıyor. bi de üstüne de alerji varsa. o kırmızı kırmızı kabarıklıklar. ses etmezdi. babam ya da ben kıyıda köşede kirli bardak unutsak bile en fazla sitem ederdi. o da hızlı kılınan teravih kadar formaliteden ve süratli. öylesine..
o değil de böyle uzaktayken sevgi dolu bir adam oluyorum da yanı başımdayken şöyle şeklimi bozmadan çocuk gibi öpüp sarılmıyorum. insanoğlu ne yavşak! hadi insanoğlu olmasa dahi ben ne yavşak bi adamım.