bukowski şiirleri

entry120 galeri0
    45.
  1. Sorun Nedir Beyler?

    servis berbattı
    bellboy ise devamlı yanlış zamanda
    havlu getirmeye devam etti.
    sarhoştum, sonunda kafasına bir
    şaplak attım.
    küçük bir adamdı, yere bir Ekim
    yaprağı gibi düştü,
    olan olmuştu,
    aynasızlar geldiğinde
    koltuğu kapıya dayamıştım bile
    zinciride çekmiştim,
    Brahms'ın Birinci Senfonisi çalıyordu
    elimide büyük annem yaşındaki bir karının
    g.tüne sokmuştum
    sonunda kahrolası kapıyı kırdılar,
    koltuğu bir kenara ittiler;
    çığlık çığlığa olan karıya bir tokat attım
    ve sonra dönüp sordum,
    sorun nedir, beyler?
    daha henüz traş olmamış bir genç elindeki sopayı
    kafama indirmiş olmalı
    sabah hapisanenin hastanesindeydim
    yatağıma zincirlenmiştim
    ve hava çok sıcaktı,
    ter şuursuzca çarşafa akıyordu,
    bana bir sürü aptalca sorular sordular
    işe geç kalacağımı biliyordum,
    bu benim canımı çok sıkıyordu.
    1 ...
  2. 44.
  3. Siz aşk nedir bilmessiniz

    Siz aşk nedir bilmezsiniz dedi Bukowski
    Ben elli bir yaşındayım bir bakın bana
    Genç bir güzele aşığım
    Kötü saplandım bu işe ama O'nun da hali kötü
    Fakat olacaksa böyle olsun
    Kanlarına giriyorum onların ve kurtulamıyorlar benden
    Herşeyi deniyorlar kaçmak için
    Ama sonunda hep geri dönüyorlar
    Hepsi geri dönmüştür bana
    Ama gördüğüm bir tanesi dışında
    Ağlamıştım ardından
    Ama kolay ağlardım o zamanlar
    Çocuklar sert içkileri yaklaştırmayın yanıma
    Acımasız oluyorum o zaman
    Burada oturuyor bütün gece
    Bira içebilirim siz hippilerle birlikte
    Bu biradan on beş litre içerim ve
    Bana mısın demem, su gibi gelir bana
    Ama bir defa koklatın sert içkileri
    Pencereden dışarı atmaya başlarım insanları
    Kim olursa olsun fırlatırım dışarı
    Bunu yaptım daha önce
    Ama siz aşk nedir bilmezsiniz
    Bilmezsiniz çünkü hiç aşık olmamışsınızdır
    işte iş bu kadar basit
    Genç bir fıstık buldum şimdi, öyle güzel ki..
    Bukowski diyor bana, Bukowski diyor o minicik sesiyle
    Bense ne var diyorum
    Ama aşk nedir bilmezsiniz siz
    Size ne olduğunu anlatıyorum ama dinlemiyorsunuz
    Aşk buraya kadar gelip kıçınızı dürtse
    Bu odada içinizden birinin ruhu duymaz
    Şiir okuma toplantılarının boktan bişey olduğunu düşünürdüm
    Bana bak ben elli bir yaşındayım ve çok dolaştım
    Boktan diyorsam öyledir
    Ama sonra dedim ki kendime Bukowski
    Aç kalmak daha boktan
    Sonuçta işte buradasın ve hiçbirşey olması gerektiği gibi değil
    O adam neydi adı Galway Kimel
    Bir dergide resmini gördüm
    Yakışıklı bir suratı var ama öğretmen
    Tanrım düşünebiliyor musunuz
    Eyvah sizler de öğretmensiniz
    Size de küfrediyor oluyorum o zaman
    Hayır o adamın adını hiç duymadım
    Ne de ötekinin, hepsi birer asalak
    Belki egom yüzünden artık çok fazla okumuyorum
    Ama, şu ünlerini beş altı kitap üstüne
    Kuran insanlar var ya,
    Hepsi birer asalak
    Bukowski diyor bana bu kız
    Niçin klasik müzik dinliyorsun bütün gün
    Sizi şaşırttım değil mi
    Benim gibi kaba ayyaş birisinin
    Klasik müzik dinleyeceğini düşünmezdiniz
    Brahms, Rachmaninoff, Bartok, Tdeman
    Kahretsin burada yazamıyorum
    Çok fazla sessiz, çok sayıda ağaç var burada
    Şehirleri severim, en uygun yerler benim için
    Her sabah koyarım klasik müziğimi
    Ve oturup yazı makinemin başına
    Bir puro içerim bakın işte böyle
    Ve Bukowski derim sen şanslı bir adamsın
    Bukowski bu belaların hepsini atlattın
    Ve sen şanslı bir adamsın
    Ve mavi duman yayılır masamın üstüne
    Ve pencereden dışarı Delengpre Caddesi'ne bakarım
    Ve derin nefes alır ve yazmaya başlarım
    Bukowski işte yaşam budur derim kendi kendime
    Yoksul olmak iyidir, basur olmak iyidir, aşık olmak iyidir
    Ama siz nasıl birşey olduğunu bilmezsiniz
    Sevgilimi görseydiniz ne dediğimi anlardınız
    Buraya gelince baştan çıkacağımı düşündüm
    Tam böyle olacağını bildi, böyle olacağını bana söylemişti
    Allah kahretsin ben elli bir yaşındayım o ise yirmi beşinde
    Birbirimize aşığız ve o beni kıskanıyor, Tanrım bu güzel birşey
    Buraya gelip baştan çıkarsam, gözlerimi oyacağını söylemişti
    Alın işte aşk sizlere
    içinizden hangisi bilir böyle birşeyi
    Sizlere birşey söylemeliyim
    Öyle adamlarla tanıştım ki hapishanede
    Üniversitelere ve şair toplantılarına giden
    insanlardan çok daha fazla yol-yordam bilen insanlardı
    Kan emicidirler onlar, bütün görmek istedikleri
    Şairin çorapları kirli midir acaba ya da koltukaltları kokuyo mudur
    Ama sizden şunu hatırlamanızı istiyorum
    Bu odada yalnız bir tane şair var bu gece
    BELKi DE BU ÜLKEDE YALNIZ BiR TANE ŞAiR VAR BU GECE
    O DA BENiM
    içinizden kim biliyor yaşamı, içinizden kim biliyor herhangi birşeyi
    Hangi biriniz hayatında işinden kovuldu?
    Ya da sevgilisine dayak attı ya da sevgilisinden dayak yedi
    Beş defa kovuldum ben Senis and Rocbuck'tan
    Kovmuşlar, tekrar kovmuşlardı beni
    Otuzbeş yaşındayken tezgahtarlık yapıyordum onlara
    Sonra kurabiye çalarken yakalandım
    Ben nasıl olduğunu bilirim çünkü ONLARDAN GELiYORUM
    Elli bir yaşındayım ve aşığım
    Şu gencecik güzel şey diyor ki bana: Bukowski
    Ve ne var diyorum, O ise
    Sen pisliğin tekisin diyor bana
    Ve bebeğim beni anlıyorsun diyorum
    Bu dünyadaki tek güzel şey O
    Kadın ya da erkek bu tür hareketine katlanacağım tek kimse
    Ama siz aşk nedir bilmezsiniz
    Hepsi geri döner bana sonunda, her biri geri döner
    Yalnız o sözünü ettiğim bir tanesi,
    Hani o sözünü ettiğim bir tanesi
    Yedi yıl birlikte yaşamıştık, çok içerdik
    Bir avuç memur görüyorum ben bu odada
    Şair filan yok aranızda, hiç şaşırmadım bu işe
    Şiir yazmak için aşık olmak gerekirdi
    Ve siz aşık olmak nedir bilmiyorsunuz ki
    Sizin derdiniz bu!
    Şu ağır içkiden verin biraz bana
    Tamam buz istemem güzel
    Güzel işte çok güzel böyle
    Haydi bakalım gösteriye başlayalım
    Ne dediğimi hatırlıyorum
    Ama bir tek atacağım yalnızca
    Ne de güzel tadı var şu meretin
    Haydi uzatmadan bitirelim bu işi
    Yalnız bundan sonra kimse durmasın
    Açık pencerenin yanında
    3 ...
  4. 43.
  5. Sinirler

    tiklerim tutmuş çarşafın altında
    güneş ışığıyla tekrar yüzleşmek
    harbiden
    berbat bir
    şey
    neon ışıkları yanıp da
    çıplak kızlar barın
    üstünde
    hırpalayan müzikle dansettiğinde
    şehri daha çok
    seviyorum
    çarşafın altında düşünüyorum
    tarih
    sinirlerimi
    yıpratıyor
    insanlığın en hatırlanası derdi
    güneş ışığıyla tekrar
    yüzleşme cesaretidir
    aşk iki yabancının tanışmasıyla
    başlar.
    dünyayı sevmek
    imkansız.
    yatakta kalıp
    uyumayı
    yeğlerim
    serseme dönmüşüm
    günlerle sokaklar ve yıllarla
    çarşafı
    boynuma çekiyorum
    kıçımı duvara
    veriyorum
    sabahlardan kimsenin etmediği kadar
    nefret
    ediyorum
    1 ...
  6. 42.
  7. Serçe Gibi

    Can vermek için can almalısın,
    Milyarlarca kanın döküldüğü denizin üzerine
    üzüntülerimiz boş ve dümdüz düşerken
    Dalgaların içeri doğru kırıldığı sığ
    sahilleri geçiyorum
    buralarda beyaz bacaklı, beyaz göbekli
    çürümekte olan yaratıklar var
    bunlar uzun uzun etraflarındaki ölü
    manzaralara karşı isyan etmekteler
    Sevgili çocuğum, sana, sadece serçenin sana
    yapmış olduğu bir devirde yaşlıyım; genç olmanın moda
    olduğu bir devirde yaşlıyım; gülmenin moda olduğu
    bir devirde ağlıyorum.
    seni sevmenin daha az bir cesaret istediği
    bir devirde senden nefret ediyorum.
    1 ...
  8. 41.
  9. Sensiz

    Bir deniz düsün suzuz
    Bir hayat düsün gonulsuz
    Bir gönül düsün sevgisiz
    Bir de beni düsün sensiz
    1 ...
  10. 40.
  11. Önemli Olan Burada Kimin Yaşadığı Değil

    Önemli olan burada kimin yaşadığı değil
    kimin öldüğü
    ne zaman öldüğü değil
    nasıl öldüğü
    büyük insanların tanınmışları değil
    adı sanı duyulmadan ölenleri önemli
    ülkelerin tarihleri değil
    insanların yaşamları önemli
    masallar düşlerdir
    yalanlar değil
    ve insanlar değiştikçe
    gerçeklerde değişir
    ve gerçekler durağanlaştığında
    işte o zaman insanlar ölecekler
    ve
    böcek, ateş
    ve seller
    gerçek olacaklar....
    1 ...
  12. 39.
  13. Öğleden Sonra 2 Birası

    hiçbir seyin önemi yok
    bir yatakta debelenmekten baska
    ucuz hayaller ve bir birayla
    yapraklar ölürken ve atlar ölürken
    ve ev sahibeleri koridorlarda dikmis gözlerini bakarken;
    canlidir müzigi çekilmis perdelerin,
    sinek sürüleri
    ve patlamalar sonsuzunda
    son insan'in magarasi;
    hiçbir seyin önemi yok sizdiran lavabodan baska,
    bos siseden,
    keyiften,
    kistirilmis
    biçaklanmis ve tras edilmis gençlikten baska,
    kendisine sözcükler ögretilip
    ölsün diye
    arkasi yastikla desteklenmis
    gençlikten baska.
    1 ...
  14. 38.
  15. Neye Dokunsan

    eski bir New Orleans pansiyon odasında elbiselerini giyerdin,
    sen ve depocu çocuk ruhun,
    sonra küçük yeşil el arabanı iterek senin
    farkında bile olmayan tezgahtar kızların önünden
    geçerdin, minik ve dikdörtgen beyinleri ile daha
    büyük şeylerin düşlerini kuran
    kızların.

    ya da Los Angeles, yedek parça fabrikasındaki
    sevkiyat memurluğundan dönüp asansörle 312 numaraya
    çıkar ve akşamın altısında yatağa uzanmış sarhoş
    bulurdun kadını.

    onları seçmeyi bilemedin hiçbir zaman, artıkları,
    kaçıkları, alkolikleri, hapçıları buldun hep.
    belki de bulabileceklerin onlardan ibaretti, onların da
    bulabilecekleri senden.

    barlara takılıp başka kaçıklar, alkolikler,
    hapçılar buldun. topuklu ayakkabıların içindeki
    bir çift zarif bilek aklını başından
    almaya yeterdi.
    yayların üstünde hoplayıp zıpladın onlarla
    hayatın sırrını
    keşfetmişcesine.

    sonra tezgahtar Larry'nin koca göbeği ve minik
    gözleri ile yanına geldiği gün vardı, sürekli
    ıslık çalardı Larry.

    ıslığı kesip sen devkiyat masasında çalışırken
    başına dikilmişti.

    sonra sallanmaya başlamıştı ileri geri, böyle bir
    alışkanlığı da vardı, sen çalışırken başına
    dikilip sallanır ve seni seyrederdi, şu şakacı
    tiplerden biri, bilirsiniz,
    ve gülmeye başlamıştı, sen akşamdan kalma ve
    traşsızdın ve yırtık bir gömlek vardı üstünde.

    'ne var, Larry? ' diye sormuştun.

    'Hank, neye dokunsan boka dönüyor! ' demişti.

    tartışacak birşey yoktu.
    1 ...
  16. 37.
  17. Ne Adammışım Ben

    Önce sol kulağından
    Sonra da sağ kulağından vurdum
    Daha sonra da kemerinin tokasını sımsıcak kurşunla yırttım
    Sonra da geriye ne kaldıysa
    Vurdum
    Ve o da pantolonunu çekmek ve bilyelerini
    Almak için eğildi
    (zavallı mahluk)
    bir daha kalkmasına lüzum
    kalmayacak şekilde
    işinin icabına baktım.

    işte bu kadar.Ayak üstü birşey içmek
    için içeri girdim
    Herifin biri bana
    yan yan bakıyor gibiydi
    zaten o da öyle öldü-
    yan yan,
    bana bakarak
    ve bilyelerine
    sarılarak.

    Kan görüntüsü iştahımı açtı
    Denebilir.
    Domuz etli bir sandöviç yedim
    birkaç acıklı şarkı dinledim...
    Bütün lambaları kurşunladım
    ve dışarı çıkıp dolaştım.
    Etrafta hiç kmse yokmuş gibi görünüyordu
    bende atımı vurdum
    (zavallı mahluk).

    Sonra şerife gözüm takıldı
    yolun sonunda duruyodu
    titriodu
    sanki kutsal bir dans yapıyodu;
    çok acıklı bir manzaraydı
    bende onun titremesini
    birinci kurşunla azalttım
    ikinci kurşunla ise titremesini (içim burkularak ? )
    tamamen durdurdum

    Bir müddet sırtüstü uzandım
    ve yıldızları teker teker vurup
    aşağıya indirdim
    ve sonra da mehtabı vurdum
    ve sonra da etrafı dolaşıp
    kasabadaki bütün ışıkları aşağı indirdim,
    ardından etraf kararmaya başladı
    hakikaten karardı etraf
    tam istediğim gibi;
    uyurken yüzüme ışık vurmasına
    dayanamam da.

    Uzanıp düş gördüm
    yine küçük bir çocuktum
    Oyuncak bir altıpatlarla oynuyodum
    ve tüm bilye oyunlarını kazanıyodum
    uyandığımda
    silahlarım yoktu
    ellerim ve ayaklarım bağlıydı
    sanki birileri benden korkuyor gibiydi
    sanki o çirkin benden
    korkuyor gibiydi
    sanki o çirkin boynuna
    bir ilmek geçiriyolardı
    sanki beni asmaya
    çalışıyolardı,
    herifin teki gömleğime
    şöyle bir tabela asıyodu:
    senin için de bir kanun var.
    benim için de kanun, bir de
    ağacın birinden sallanan bir
    kanun var.

    Eh güzel şiir her zaman
    gözlerimi yaşartmıştır
    inanırmısınız ki, tüm
    kadınlar ağlıyolardı
    inlemeleri arasında
    başka adamların adları duyulsa da
    benim için ağladıklarını biliyorum
    (zavallı mahluklar)
    her biriyle yatmama rağmen, o büyük
    heyecen içinde onlara adımı
    söylemeyi unutmuş olmalıyım
    tüm erkekler kızgın görünüyordu
    sanırım çocuklarının saygısızca
    bana teneke kutular atmasından olacak.
    ama onlara üzülmemelerini söyledim
    çünkü nasıl olsa çocukların nişan kabiliyeti yoktu
    aralarından tek biri bile erkek
    olamayacaktı-
    %90 ı homaseksüel olacak, topunun
    canı cehenneme, birkaç herif bağırdı
    ' onu cehenneme yollıyalım!'
    Artık son dansımı yapıodum
    ama açıktan aldım açıyı
    barmenin gözünün içine tükürdüm
    ve Nellie Adam ın göğüslerine
    takıldı gözlerim,
    ağzım sulandı tekrar.
    1 ...
  18. 36.
  19. Nasihatler

    yeniden patlarken rüzgar denizden
    toprak isyan ve kaosla lekelenirken
    dikkatli kullan seçenek kılıcını
    unutma
    5 yüzyıl
    veya 20 sene önce bile
    asil denebilecek şeyler
    şimdilerde daha ziyade
    boşa harcanmış eylem oluyor
    bir kez yaşanıyor yaşam,
    oysa bir dolu şansı var tarihin
    insanların aptallığını kanıtlayabileceği
    öyleyse dikkatli ol derim
    asil görünen herhangi bir
    ideal
    niyet
    ya da eylem konusunda
    bu ülkeden yana ol ya da aşktan
    veya sanattan, sakın kapılma anın yakınlığına
    yada koparılmış çıçek gibi kuruyacak bir
    güzelliğe
    ya da devlete;
    aşk, evet, ama evlilik görevi gibi değil, ve gözün açık olsun
    kötü gıda ve aşırı çalışmaya;
    bir ülkede yaşaman gerekir, evet,
    ne var ki aşk ne kadının düzenidir
    ne de ülkenin;
    acele etme, ve iç gerektiğince
    ki kalabilesin yarına
    çünkü içki, içenin yeni
    bir yaşama şansına
    ulaştığı bir
    yaşam tarzıdır, dahası, derim ki
    mümkün olduğunca yalnız yaşa;
    çocuk yap yapacaksan
    ama büyütme zahmetinden kaçınmaya
    çalış; bedenindeki
    yada ruhundaki
    canı almaya çalışmadıkça düşman
    sesli yada fiziksel
    küçük tartışmalara girme,
    sonrada öldür gerekiyorsa;
    ve ölmek zamanı geldiğinde
    bencil olma;
    masrafsız olduğunu düşün
    ve gittiğin
    yeri;
    ne utanç izi olsun ne başarısızlık
    ne de bir
    hüzün çağrısı
    patlarken rüzgar denizden
    akıp
    gider zaman
    yumuşak huzurla yıkayarak
    kemiklerini
    charles hank bukowski
    1 ...
  20. 35.
  21. Mavi Kuş

    mavi kuş

    bir mavi kuş var yüreğimde
    çıkmaya can atan
    ama ben ondan güçlüyüm, kal,
    diyorum ona, kimsenin
    seni görmesine izin veremem.

    bir mavi kuş var yüreğimde
    çıkmaya can atan
    ama viski döküyorum üstüne
    sigara dumanına
    boğuyorum,
    fahişeler, barmenler ve
    bakkal çırakları hiçbir zaman
    bilmiyorlar onun orada
    olduğunu.

    bir mavi kuş var yüreğimde
    çıkmaya can atan
    ama ben ondan güçlüyüm,
    yat lan aşağı, diyorum ona,
    ocağıma incir dikmek mi
    niyetin? Avrupa'daki kitap
    satışlarını sabote etmek mi?

    bir mavi kuş var yüreğimde
    çıkmaya can atan
    ama zekiyim, sadece
    geceleri izin veriyorum çıkmasına,
    herkes yattıktan sonra.
    orada olduğunu biliyorum, derim
    ona, kederlenme
    artık.

    sonra yerine koyarım yine
    ama hafifçe öter
    tamamen ölmesine de izin
    vermiyorum
    ve birlikte uyuyoruz
    gizli antlaşmamızla
    ve insanı ağlatacak kadar
    güzel, ama ben
    ağlamam, ya
    siz?
    charles bukowski
    1 ...
  22. 34.
  23. Mahvolmuş Hayatlar

    'aynı kadınla iki kez
    evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
    William Saroyan.

    hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
    her zaman vardır,
    William,
    neyin veya kimin
    bizi önce
    bulduğuna
    bakar,
    mahvolmaya hep
    hazırızdır.

    mahvolmuş hayatlar
    olağandır
    bilgeler için de
    ahmaklar için de.

    ancak
    o mahvolmuş hayat
    bizimki olduğunda,
    işte o zaman
    farkına varırız
    intiharların,ayyaşların,hapisane
    kuşlarının,uyuşturucu müptelaları
    ve benzerlerinin.
    varoluşun
    menekşeler kadar,
    gökkuşağı
    kasırga
    ve
    tamtakır
    mutfak
    dolabı
    kadar
    olağan
    bir
    parçası
    olduklarının.
    0 ...
  24. 33.
  25. Maço Cehennemi

    tamam, benimle yaşayıp sonra düzüşecek, kokain çekecek, içki
    içecek ya da sadece konuşacak yeni
    bir erkek arayışıyla beni terk eden bütün kadınları
    şimdi bağışlıyorum.

    artık genellikle can sıkıcı
    ve yapı itibariyle
    duygularını iyi ifade edemeyen
    biri olduğumu biliyorum, dahası
    genellikle aynı şeye ve/veya şeylere
    ilgi duymuyorduk.

    ama o zaman
    bağışlamanın ya da anlamanın
    benim için çok zor olduğunu
    bilmenizi isterim; duvarları ya da
    yapılmamış yatağı ya da yerdeki
    gazeteyi seyrederek geçirdiğim
    maço cehenneminden
    farksız birçok gece hatırlıyorum; dakikalar
    beynimin içinde boğulmuş;
    ve ortalığa kadın eşyaları saçılmış olurdu mutlaka:
    yatağın üzerindeki giysiler, yerde ayakkabılar, etajerin
    üzerinde ruj, banyoda saç fırçası...

    bir kadının başka bir erkeği bana yeğlemesini
    bir türlü anlayamayan
    değerli benliğim vardı bir de.
    kabullenmeyi reddederek
    sabaha kadar odada volta attığım
    birçok gece var, iki büklüm,
    iki elimle midemi tutarak 'siktir, siktir,
    siktir...' diye söylenerek.

    ve unutmaya çalışmak, ucuz barlara gitmek,
    arayış içinde, nadiren bir şey bularak, bulunca da
    aslında hoşlanmadığın bir rolü oynamak, kabul
    edilmesi gerekeni zarafetle kabul etmektense
    ucuz bir intikam peşinde koşmak.

    benim için birini terk etmeseydiniz ya da
    biri sizi terk etmeseydi hiçbirinizi tanıma
    fırsatı bulamayacağımı biliyorum şimdi-
    o berbat gecelerle birlikte anımsanan
    iyi gecelere içiyorum; işler yolunda gittiğinde
    herkes kadar mutlu olabildik
    ve bana sunabileceğinizin en iyisini
    sunduğunuz için hepinize müteşekkirim;
    yüreğimde yaşamaya devam edeceksiniz ve
    bir yerlerde bir cennet varsa şayet
    bir gün hepiniz
    orada olacaksınız
    büyük beyaz köpekbalığı
    esarette
    şaşkın gözlerle, şaşkın aptal gözlerle
    sonsuza dek dönüp duruken.
    0 ...
  26. 32.
  27. Küçük Bir Atom Bombası

    Ah, küçük bir atom bombası verin bana
    Fazla büyük olmasın
    Küçücük
    Sokakta gezinen bir atı öldürmeye yetecek kadar
    Ama hiç at yok ki sokakta

    Öyleyse, saksıdaki çiçekleri uçurmaya yetecek kadar
    Ama hiç çiçek yok
    Görmüyorum
    saksıda

    Aşkımı korkutmaya
    Yetecek kadar
    Öyleyse,
    Ama aşkım yok ki

    Kirli ve sevimli bir çocuğu yıkar gibi
    Küvetimde yıkayabileceğim
    bir atom bombası
    Verin bana
    Öyleyse

    (küvetim var)

    Düğme burunlu
    Pembe kulaklı
    Temmuz ayında
    iç çamaşırı gibi kokan
    Bir atom bombası, general

    Aklımı kaçırdığımı mı düşünüyorsunuz?
    Düşüncelerinize bakarak
    Ben de sizin aklınızı kaçırdığınızı
    Düşünüyorum:
    Başkası yollamadan
    Siz yollayın bir tane.
    0 ...
  28. 31.
  29. Kitlelerin Dehası

    Ortalama insanda
    Herhangi bir günde herhangi bir orduya
    yetecek kadar ihanet,
    nefret, şiddet
    ve saçmalık vardır.
    VE Cinayet konusunda En Becerikliler
    Cinayet Karşıtı vaaz verenlerdir
    VE Nefreti En iyi Becerenler
    Sevmeyi Vaaz Edenlerdir
    VE-SON OLARAK-
    SAVAŞI EN iYi BECERENLER
    BARIŞ VAAZI
    VERENLERDiR

    Tanrıyı Vaaz Edenlerin
    Tanrıya ihtiyacı Var
    Barış Vaaz Edenlerin
    Huzuru Yok
    SEVGiYi VAAZ EDENLER
    SEVGiSiZDiR
    VAAZ VERENLERDEN SAKININ
    Bilmişlerden Sakıının.

    DURMADAN
    KiTAP
    OKUYANLARDAN
    Sakının
    Yoksulluktan Nefret Edenlerden
    Ya da Gurur Duyanlardan Sakının
    Övgü Göstermekte Hızlı Davrananlardan SAKININ
    Karşılığında ÖVGÜ Beklerler

    Sansürlemekte Hızlı Davrananlardan SAKININ
    Bilmedikleri Şeylerden
    Korkarlar

    Sürekli Kalabalıkları Arayanlardan Sakının;
    Tek Başlarına
    Bir Hiçtirler

    Ortalama Erkekten
    Ortalama Kadından
    Sakının
    Sevgilerinden SAKININ

    Sevgileri Vasattır, Vasatı
    Aranır Dururlar
    Ama Nefretleri Dahiyanedir
    Nefretleri Seni Beni
    Herkesi Öldürebilecek Kadar
    Dahiyanedir.

    Yalnızlığı istemezler
    Yalnızlığı Anlamazlar
    Kendilerinden Farklı
    Herşeyi
    Yoketmeye
    Çalışırlar

    Sanat
    Yaratamadıklarından
    Sanatıı
    Anlayamazlar
    Yaratma Başarısızlıklarını
    Dünyanın Beceriksizliğine
    Yorarlar

    Kendileri Tam Sevemedikleri için
    Senin Sevginin
    Eksik Olduğuna iNANIR
    VE SENDEN
    NEFRET EDERLER

    Ve Nefretleri
    Parlak Bir Elmas
    Bir Bıçak
    Bir Dağ
    Bir KAPLAN
    Bir Baldıranotu Gibi
    Mükemmeldir

    En Usta Oldukları
    SANATTIR
    NEFRET!
    0 ...
  30. 30.
  31. Kızlar

    beş yıldır
    aynı
    lamba siperliğine
    bakıp duruyorum
    üzerinde bir tür
    bakar tozu birikti
    ve buraya gelen kızlar
    temizlemeyecek kadar
    meşguller

    ama önemi yok
    zaten ben de
    şu ana dek
    farkedemeyecek kadar
    meşguldum

    ışığın
    beş yıllık
    toz nedeniyle
    iyi aydınlatmadığını
    0 ...
  32. 29.
  33. katıla katıla gülünesi

    iyi olurdu buradan
    ayrılmak,
    gitmek artık,
    nalları dikmek, bütün anıları
    terketmek
    filan,
    ama kalmanın da
    bir tadı var:
    kendilerini
    afet
    sanıp
    şimdi kirli dairelerinde
    sabırsızlıkla melodram dizisinin
    başlamasını bekleyen
    bütün o yavrular,
    ve bütün o delikanlılar,
    Yıllık'larda
    pürüzsüz ciltleriyle
    bir gün
    önemli biri
    olacaklarından emin emin
    sırıtan,
    şimdi polis onlar, daktilograf,
    sosisli sandöviç satıcısı,
    tımarcı,
    toz
    zerrecikleri,
    kalıp diğerlerinin
    ne olduklarını
    görmek güzel - yalnız
    banyoya girdiğinde
    aynayı es geç
    ve sifonu çektiğinde
    arkana bakma.
    0 ...
  34. 28.
  35. Kaplan

    berbat kavgalar.
    ve sonunda,
    kadının güzel çiçek desenli kocaman yatağında
    huzur içinde uzanmışım,
    göbeğim sereserpe başım yanda
    abajurun ışığı damla damla
    kadın öbür odada
    yıkanıyor,
    çoğu şey gibi,
    bütün bunlar benden uzakta,
    küçük radyodan klasik müzik dinliyorum,
    kadın yıkanıyor, suyun şırıltısını duyuyorum.
    1 ...
  36. 27.
  37. Kafam Kıyak

    en bağlayıcı emek
    kutsanmış bir bayrak altında
    iki yakanı bir araya getirmeye
    çalışmaktır.
    başkalarıyla
    niyet benzerliği
    aptalı
    kaşiften ayırır.

    bunu herhangi bir
    bilardo salonunda,
    hipodromda,
    barda, üniversitede
    ya da kodeste öğrenebilirsin.

    insanklar yağmurdan kaçar
    ama su dolu küvetlerde
    otururlar.

    milyonlarca insanın
    hidrojen bombasından korkması
    epey kasvetli
    ancak
    zaten yaşamıyorlar ki.

    yine de para kazanmaya
    kadın kapmaya
    mantıklı davranmaya çalışmayı
    bırakmıyorlar.

    ve sonunda Büyük Barmen
    olanca beyazlığı ve saflığı
    gücü kuvveti ve gizemiyle öne eğilip
    yeterince içtin, der,
    tam da keyif almaya başladığında.
    0 ...
  38. 26.
  39. Jane için

    çimen altında geçen 225 günden sonra
    benden daha çok şey biliyor olmalısın.
    kanını emip bitireli epey oldu,
    artık bir sepette kuru bir çubuksun.
    bu işler böyle mi oluyor?
    bu odada
    aşk saatlerinin
    hala gölgeleri var.
    bırakıp gittiğinde
    aşağı yukarı herşeyi
    alıp gittin.
    geceleri beni ben olmaya
    koymayan kaplanların önünde
    diz çöküyorum.
    senin sen olman
    asla bir daha olmayacak.
    kaplanlar beni buldular
    ama artık umrumda bile değil.
    0 ...
  40. 25.
  41. itiraf

    Bir kedinin yatağa sıçramasını
    bekler gibi
    beklerken
    ölümü

    karım için çok
    üzülüyorum

    sertleşmiş
    solgun
    bedenimi
    görecek

    bir kez, belki de
    iki kez sarsacak:

    'Hank! '

    cevap vermeyecek
    Hank.

    ölüm değil beni
    endişelendiren, bu hiçlik
    yığını ile kalacak olan
    karım.

    ama birlikte uyuduğumuz
    bütün o gecelerin
    hatta yararsız tartışmaların
    bile
    harikulade şeyler
    olduğunu bilmesini istiyorum

    ve bu güne kadar
    söyleyemediğim
    o zor sözcükler
    artık söylenebilir:

    seni
    seviyorum.
    0 ...
  42. 24.
  43. intiharcı Çocuğun Son günleri

    Kendimi görebiliyorum şimdiden
    bütün o intihar günlerinden gecelerinden sonra
    canı sıkkın, tapon bir hemşirenin elinde
    (o da ancak şansım yaver gider, ancak ünlenebilirsem)
    o kupkuru huzur evlerinin birinden taşınırken...
    tekerlekli iskemlemde dik dik oturur...
    gözlerim kafatasımın karanlığına kaymış, neredeyse kör,
    azrailin göstereceği merhameti beklerken...

    'Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski? '
    'Yaa, evet öyle...'

    çocuklar geçer gider, ben yokum bile
    tatlı kadınlar geçer gider
    kocaman kızgın belleriyle
    sımsıcak kalçalarıyla taş gibi kızgın heryerleriyle
    sevilmek için yalvara yakara
    geçer gider kadınlar, ben—
    yokumdur bense.

    'Bu üç gündür çıkan ilk güneş Bay Bukowski'
    'Yaa, evet, öyle'

    işte oturuyorumdur tekerlekli iskemlemde
    bu kâğıttan daha beyaz,
    kanı çekilmiş,
    beyni gitmiş, kumarı kesik, ben, Bukowski
    bitmiş, gitmiş...

    'Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski? '

    'Yaa, evet, öyle...' derim, pijamalarıma işerken
    salyalar akar ağzımdan.

    iki öğrenci koşarak geçer gider.
    'Hey, gördün mü şu moruğu? '
    'Yaa evet, midemi kaldırdı valla! '

    bütün o intihar tehditlerinden sonra
    başka biri intihar etti
    sonunda yerime...

    hemşire tekerlekli iskemleyi durdurup bir gül koparır
    verir elime.

    anlamam
    ne olduğunu bile. Bilmemnem olsa farketmez
    neye yarayıp neye yaramadığına bakınca.
    0 ...
  44. 23.
  45. Güneşin Yüzü

    günesin yüzü denli muhtesemdir bogalar
    ve bayat kalabaliklar için öldürseler de onlari,
    bogadir atesi yakan,
    her ne kadar korkak bogalar da varsa da
    korkak matadorlar ve korkak erkekler gibi,
    genel olarak boga saftir
    ve saf ölür
    sembollerden, hiziplerden ya da sahte asklardan uzak,
    ve onu sürükleyip götürdüklerinde
    ölen bir sey olmaz,
    bir sey geçmistir
    ve neticede kokusmus olan,
    dünyanin kendisidir.
    0 ...
  46. 22.
  47. intiharcı Çocuğun Son günleri

    Kendimi görebiliyorum şimdiden
    bütün o intihar günlerinden gecelerinden sonra
    canı sıkkın, tapon bir hemşirenin elinde
    (o da ancak şansım yaver gider, ancak ünlenebilirsem)
    o kupkuru huzur evlerinin birinden taşınırken...
    tekerlekli iskemlemde dik dik oturur...
    gözlerim kafatasımın karanlığına kaymış, neredeyse kör,
    azrailin göstereceği merhameti beklerken...

    'Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski? '
    'Yaa, evet öyle...'

    çocuklar geçer gider, ben yokum bile
    tatlı kadınlar geçer gider
    kocaman kızgın belleriyle
    sımsıcak kalçalarıyla taş gibi kızgın heryerleriyle
    sevilmek için yalvara yakara
    geçer gider kadınlar, ben—
    yokumdur bense.

    'Bu üç gündür çıkan ilk güneş Bay Bukowski'
    'Yaa, evet, öyle'

    işte oturuyorumdur tekerlekli iskemlemde
    bu kâğıttan daha beyaz,
    kanı çekilmiş,
    beyni gitmiş, kumarı kesik, ben, Bukowski
    bitmiş, gitmiş...

    'Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski? '

    'Yaa, evet, öyle...' derim, pijamalarıma işerken
    salyalar akar ağzımdan.

    iki öğrenci koşarak geçer gider.
    'Hey, gördün mü şu moruğu? '
    'Yaa evet, midemi kaldırdı valla! '

    bütün o intihar tehditlerinden sonra
    başka biri intihar etti
    sonunda yerime...

    hemşire tekerlekli iskemleyi durdurup bir gül koparır
    verir elime.

    anlamam
    ne olduğunu bile. Bilmemnem olsa farketmez
    neye yarayıp neye yaramadığına bakınca.
    0 ...
  48. 21.
  49. Güneşin Yüzü

    günesin yüzü denli muhtesemdir bogalar
    ve bayat kalabaliklar için öldürseler de onlari,
    bogadir atesi yakan,
    her ne kadar korkak bogalar da varsa da
    korkak matadorlar ve korkak erkekler gibi,
    genel olarak boga saftir
    ve saf ölür
    sembollerden, hiziplerden ya da sahte asklardan uzak,
    ve onu sürükleyip götürdüklerinde
    ölen bir sey olmaz,
    bir sey geçmistir
    ve neticede kokusmus olan,
    dünyanin kendisidir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük