orijinal ismi 'The Chameleon' olan 2010 yapımı fransız, amerikan, kanada ortak yapımı film.
aslında hem ismi ve hem de gerçek bir hikayeden uyarlanıyor oluşu kaliteli bir imaj doğurdu ve cazibe uyandırdı ama, sonunda 'sebebi neydi ki' diye sormadan edemedim. bu tarz hareketsiz ve duruma odaklanan, yavaş ilerleyen ama içinde derin kurgusu olan filmleri severim. uzunca bir süre bir şey anlamazsınız, çok kere filmi kapatmayı düşünürsünüz; sonlara doğru ise hiç olmadık şeyler gelişir. mesela aslında her şey yalandır veya baş karakter gayet iyi bir insan gibi görünmesine rağmen en sonda pisliğin teki olduğu ortaya çıkar vs. bu filmi de bu beklentiyle izledim ve başka şeyler ortaya çıkar ümidiyle bırakmadım fakat o keskin vuruculuğu gösteremedi. başlardan beri görünenin arkasındaki gizem adına çok belirgin ipuçları veriyordu ve aşırı sıradan sonu ile şaşırtmadı da...
filmin tek cezbedici yönü gerçek bir hikayeden uyarlanmış olması. frederic bourdin isimli zamanında farklı kimliklere girerek insanları dolandırmış bir sosyopatın yaşamınından simülasyonel bir kesit görmek için izlenebilir. yalnız bunun için de daha kaliteli bir yapım var. o da; (bkz: the imposter)
yapışkan dili bütün vücudundan daha uzundur. bukalemunlar dillerini hortum gibi salarak ağızlarında tutar, yiyebilecekleri bir böcek ya da minik bir canlı gördüklerinde dillerini hızla avlarının üzerine fırlatırlar. sonra da dillerine yapışan avla güzelce karınlarını doyururlar.
işine geldiği gibi ortamına göre davranan insanların beyanı. Mesela bu tipler eşcinsellere özgürlük isterken başörtünün veya akraba evliliğinin yasaklanmasını isterler.
işlevsel bir kuyruğa sahip sürüngen. başı aşağıda bile olsa saatlerce hareketsiz durabiliyor. gözleri teleskop şeklinde ve iki göz aynı anda değişik yönlere bakabiliyor. dillerinde hızlandırıcı kas sistemi var ve bu yüzden dilini yaydan fırlamış ok gibi çıkartabiliyor.