bir aydır traş olmayan adam bugün galatasaray'ın çeyrek final mücadelesi olmasından dolayı sabah kalkıp formayı giyer, traşını olur, gözlük yerine lens takar yada takmaya çalışır maç başlamadan takar herhalde, parfüm sıkar traş kremi sürer, kitabını alıp üniversiteye gider hava atarak yürür ve sınıfta grup oluşturarak schalke 04 yusuf yusuf diyeşini izlemeye gider.
içim acıyor...
hem nasıl
yeni aldığım dondurmam yere düşmüş gibi
serçe parmağımı koltuğun kenarına vurmuş gibi
uçan balonum patlamış gibi
elimde cam bardak kırılmış gibi acıyor
Eğer herhangi bir zamanda
öylesine mükemmel bir bahar günü varolursa,
çok ılık esen meltemler tarafından hissettirilen
evdeki tüm pencereleri açmak ve hatta söküp atmak isterim
ve açmak isterim kanaryanın kafes kapı mandalını
söküp atmak isterim onu da
bir gün otelin serin tuğla yolları
ve Bahçede şakayıklar ile patlarcasına
Yani güneş ışığında kazınmış gibi görünüyordu.
Yer almak gibi hissettim
bir çekiç için cam odalarda sehpa üzerinde
sakinleri serbest olan onlar için karla kaplı yalnızlık
Bu yüzden onlar yürüyebiliyordu,
el ele tutuşarak ve şaşı
Bu büyük kubbe mavi ve beyaz
Bugün günüm sadece bu tür bir şey...
acı çekmek.
yalnızca uzaktan bakabilmek sana
parmak uçlarına dokunabilmek sadece,
çöp kadar değersiz hissetmek kendimi...
pembe ambalajlı bir şekerde sen olmak gizlice,
mentollü yalnızlığını paylaşmak...
yarının habercisi bugün...
siyahlar içinde seninle olmak,
bir topuk sesiyle seni çağırmak,
masanın iki yanında ,yüzlerimiz değmeden birbirine,bir olmak,
damla sakızı kokmak ,içimi ferahlatırcasına.
bir şarap şişesinde seni buldum bu gece ben,
kelimelerini ezber ettim,
yüreğimdeki kabuğa kazıdım baş harflerimizi,
biliyorum ben,
o sigaranın dumanında düşünde olduğumu.
içim acıyor ama ,
olsun varsın!
geride kalan gündür.
bugün parmaklarım kağıt kesiği, keskin bir acı. yüksüksüz dikişler battı ellerime. renkler pastelden çok uzak. yapay bir soğuklukta titreyerek, kendi gözyaşlarımda zamansız boğuldum.