Bu havada Boynuma fular taktım kemik çerçeve gözlüğü eksik etmedim elime aldım soğuk kahve diye bir kitap okurmus gibi yapıp yağmur eşliğinde kahve içtim balkonda.. Tabii instagrama selfie çektim o halde onu koydum....
Kedim de dizimdeydi..
Şaka lan şaka eşek gibi sıcakta o yana bu yana dolandimm dolandim durdum.
orhan gencebay'ın yaptığı müzik arabesk midir yoksa serbest çalışma mıdir bunu saatlerce tartıştım. üzerine çilek niyetine erkin koray ve orhan gencebay iş birliğinin neden başarılı olmadığı konusu geldi. bir de paparazzi niyetine kızılok ve manço'nun aynı kadına aşık olmasını ekledik. arada kızılok ve ortaçgil semalarına gidip çekirdek sanat evi kayıtlarının değerliliğini masaya yatırdık. türk sineması üzerindeki çehov, dostoyevski ve albert camus etkisinin yanında yılmaz güney, tarkovski ve bergman etkisine götürdük konuyu. ziyadesiyle tatmin olduk önceleri.
sonra, kiraz sapı içerikli şekersiz çayımı yudumlarken, erkin koray'ın john lennon'ın kulağına fısıldadığı şeyin ne olduğu konusundan eski organik köy domateslerini yiyememize ve kimyasalların, plastiklerin, baz istasyonlarının dünyayı işgal ettiğine dek geldik. bu keskin geçiş sonrası kieslowski sinemasına ve polonya sinemasının efsanevi yönetmeni wajda'ya uzandık.
ötekileştirmelerin ve muhafazakarlığın dünyanın mühim bir sorunu olduğundan çıkıp, kısır döngü dindar-laik çekişmesine doğru yol aldık.
tabii fularım bu ara gökyüzüne doğru hızlı adımlar atıyor. hava kapatıyor bir anlık yaz yağmuruyla karşılaşıp evin camından cemal süreya'ya ve dizelerine olan düşkünlüğümü anımsıyorum. hayal meyal, anlı manlık hatta konsensüs içinde spesifik ve içsel anlatıya şapka çıkarıyorum. biliyorum ki konu ilhan berk ve turgut uyar'a gelecek. göğe bakmadan usul usul çıkıyorum evden. hayallerimi arkada bırakıp. sıçıp batırıp.
metroda ve feribotta kitap okudum. almanları şaşırtmaya devam ediyorum. maksat imajımız düzelsin. ne Amerika ne rusya ne de çin. her şey imaj için.
kitaba gelecek olursam.. urungu, ay hanım'a abayı yakmış vaziyette. kürşad'ın kayıp oğlu olduğunu herkesten saklıyor. kurt başlı gök türk sancağı altında toplandı türk yiğitler. dokuz oğuzları ve çin'i dağıttılar. Devlet kuruldu kurulacak. başta ilteriş kağan var. hadi bakalım.
"ramiiiii, ramiiiii" diye bağırarak, tırnaklarını kemirirken balgam getirmeye çalıştığı için sessizliğe bölünen kişinin, boğazını temizledikten sonra sorduğu sorudur *.
not: farkında mısınız bilmiyorum ama, bu tanımı okurken bile bi başka entelleştiniz.
gözlüm taktım , içeriğini bilmediğim kitaba gönderme yaptım , türkçe karşılığı olmasına rağmen ingilizce kelime kullandım şeklinde cevap alacak sorudur.
elvan dalton'u dinlerken adeta vina ferrarda casa romei müzesini gezer gibi oldum. bu ilahi melodi beni don pier lossi ana nın ünlü tablolarındaki çayır çimene götürüp susuz getirdi.
-sinirlendiğim insanların yanaklarına eldivenimle vurdum.
-sırtımda ipek şalımla balkonumdaki sallanan sandalyede kitap okurken uyuya kaldım.
-shakespeare'iye hiç gülmedim.
-zeki anlamında ki "de" ayrı yazılır.tıpkı dahi anlamına gelen einstein gibi.
-0.facebook.com 'u 0.fakirlerebak.com olarak okudum.
bu gün o kadar entelim ki, çat pat çad'ca öğrendim.
evdeki renk renk mumlarimi yakip jakuzimde agzimda pipo ile milan kunderadan kitabimi okudum, arada da bogaz manzarali evimin banyosunda sarabimi yudumlayarak yarin acacagim resim sergimi dusundum. *