Kırmızı şarabım elimde camdan caddede küçücük görünen insanlara baktım, kendiniz kadar aklınız da küçük, nereye kaçacağınızı sanıyorsunuz dedikten sonra, dudaklarımda müstehzi bir gülümseme, bertolt brecht'in oyunlarından pasajları ezberimden okuyarak kendimi dünyadan soyutluyor ve akşamki arya için zihnimi boşaltmaya başlıyordum ki...
annem heladan "o kirli ellerinle su bardaklarının birini alıp birini bırakıp durma demedim mi seni davun çocuk" diye haykırınca kendime geldim.
"önce allah'ın resulu eleştirilir, hdp ve kürtlerin haklı davaları öne sürülür, mhp-chp kötülenir, stalin'e neler neler denmez troçki ilahlaştırılır, sonra mendil satan çocuğa alaycı bakılır oradan lüks cafe'ye geçilir en pahalı içecek ısmarlanır sonra küçümseyerek baktığı mendilci çocuklardan, fakirliğin nasıl giderileceğinden bahseder, sonra allah'ın gönderdiği dine küfür seansı başlayıp aslında put ve pagancılık övülür v.s sonra laf dönüp dolaşığ atatürk'e gelir elbette onunda diktatörlüğü falan kalmaz. sonra manitacılık, kitaplar v.s.." işte alın size entelin bir günü lakin entellektüellikle karıştırılmamalıdır bu entellektüel alay etmez gider, tespit eder. oturduğu yerden zoka satmaz.
sabah mürebbiyemin yatağıma taze sıkılmış portakal suyu getirmesi ile güne başladım.
röpteşambırım ile kahvaltı sofrasına oturup bol bol jambon yedim.
şimdi de krem şantiyi elinde tutan sevgilimle sözlükte takılıyoruz.
Ropdöşambırlarimi giyip,flarımı taktım.Buzlu viskimi içtim, telefon bir anda kafayı yedi yaklaşık 10 dakika sonra telefona reset atıp açtıktan sonra dondurmamı yerken entymi girebildim.