bu sabah beni ağlatan , tüylerimi diken diken eden şarkı . evet ağladım kimilerine göre sacma ama ağladım , barış mançoyu özledim çünkü , sarı çizmeli mehmet ağa'yı , gülpembe'yi bugün bayram'ı özledim...
barış manço'nun insanı çocuk yapan şarkısı. Ne zaman duysam hüzünlenirim bu şarkıyi. Insanlar büyüdükçe kirleniyor gerçekten. Bana bunu anlatan şarkı. (bkz: biz büyüdük ve kirlendi dünya)
*barış manço'nun güzel şarkılarından biridir.benim için çocukluk zamanlarımın en neşeli ama yetişkin zamanlarımın en iç burkucu şarkısıdır.
*bilenler bilir, bayramların cıngılıydı o müzik sanki. ısrarla her bayram çalınırdı bu şarkı t.v ve radyolarda. peşpeşe,sıkılmaksızın. yarın da olacağı gibi. ben 'bayram' kelimesini her duyduğumda uzun saçlı ve takı dükkanlarında ki mankenler gibi takıp takıştırmış o ülke senin bu ülke benim gezip, farklı renkten,farklı ırktan, farklı dilden bir sürü çocuğu başına toplayıp, onlarla gülüştükçe çocuklaşan o ihtiyarı anımsarım. bayramlarımızın olmazsa olmazı.sonra bir gün öldüğünü duydum, tüh dedim bayramlar kutlanmayacak kesin.sanki onun öldüğünden çok bayramların kutlanmayacağına üzülmüştüm.
arife geceleri başka bir alemdi. bayram kadar önemliydi o dönem çocukları için, şimdilerde bilmiyorum nasıl. alınan bayramlıkları giyip yarım saat kadar izlerdim kendimi ayna da, anneme gösterirdim 'çok yakışmış' diyeceğini bileceğim halde. baba pek çaktırmazdı ama gururunun şiştiğini içgüdüsel bir şekilde hissederdim ben.'oğlana bak der' gibi bakardı. sonradan öğrendiğime göre bu bayramlık meselesinde mahallede ki emsallerimin de benden pek geri kalmıyormuş,bayramlıkla yatandan tutunda yeni ayakkabılarını boyayanına kadar.yeni elbise olmalarından ötürü değildi elbette bu heyecan.bayramlıktı onlar, elbise dense sanki günaha giriyormuş gibi hissederdim kendimi.öyle öğretilegelmişti.sanki bayram sabahı önemli bir şey olacak hissi olurdu içimde.ne olducağından hiç emin olamazdım hiç bir şey de olmazdı zaten. namaza kaldırırdı babam, gece ne kadar geç yatsam da en istekli uyandığım zamanlar o bayram sabahlarıydı. namaz kılarken hep bir gözüm onda olurdu,kopya çekerdim ondan,etrafta aynı an da secdeye giden kalabalığı önemsemeden gözlerimi bir an bile kaçırmamaya çalışırdım babamdan. eve dönerdik, akrabalar, ziyaretler,bayramlaşma ritüelleri; el öpmece,sarılmaca,tokalaşmaca, arkadaşlarla toplanan harçlıkları yarıştırmaca, şeker saymaca derken biterdi bayram.
o zamanlarda duyduğum heyecanın kapladığı yere zamanla yetişkin hayatının gerekleri dolmuş.ödevler,sınavlar,iş,güç vs. derken bir gece bir bakmışsın yaş yirmi-beş.çeyrek yüzyıl ı geçmekte ömür.bir ev ve kendi ihtiyaçlarımı karşılayacak şekilde tasarlanmış bir hayat.yarın bayram ve aileden 1500 küsür km. uzakta.işte o yıllarda bayramlarda bir şey olacak diye beklediğim şey bu bayram sabahında olmuştu.büyümüştüm ve geri dönüş yoktu artık.çocukluğum, barış abiyle beraber bayramlarını alıp başka çocukların dünyasına gitmiş.evet,kötü son...benim bayramım bitmişti artık.
hala ailesiyle olabilecek şansı elinde bulunduranlar, şansının farkında olarak bayramlaşsın sevdikleriyle,bol bol şeker yesinler.zira aileyle geçecek son bayramın hangisi olduğunu kestiremiyor insan.
bu şanstan mahrum olan kesim için, radyoların ve televizyonların açık olduğu yerlerden uzak durun derim,mümkünse evden çıkmayın.yarın size ne kadar iyi zamanlar yaşadığınızı fark ettirecek tuzaklarla dolu olacak yollar.herkese iyi bayramlar.
bugün bayram.
bugün beni yine karanlıklara uyandırdılar.
omuzlarımda karanlık yarınların ağırlığı, gözlerimde hüzün, içimde bir sıkıntı uyandım.
dayadım sırtımı geçmişime,
o anda ne küsmek bana bunları yaşatanlara(hiç ahbap olmadıkki), ne hesap sormak, ne de anlamsız bir teslimiyet,
yine bildik kahramanlıklara, züğürt tesellilerine uyandım.
seyit onbaşı oldum kah;
kah, plevne de osman gazi,
meçhul asker oldum kah;
kah, bayrak tepe de yiğit mehmetçik!
kazım karabekir oldum kah,
kah, kocatepe de atatürk!
dünüm, kahramanlarım ve ben bahtiyarım.
dedimya dünüm tamam,
ama yarınlarım, yarınlarımız alabildiğine yarım.
dinler dinlemez gözlerim doldu. kapatıp gözlerimi, eskiye, tam 25 yıl önceye gittim.
erkenden kalkıp bayram namazına giderdik babamla. sonra eve koştura koştura gelip büyüklerimizle bayramlaşıp verecekleri harçlıklarla almak için para biriktirdiğimiz oyuncakları alıp alamayacağımızın hesabını yapardık kardeşimle.
kahvaltı sofrasında kakara kikiri yapardık, gülüşürdük, oynaşırdık kardeşlerimle. annem gözlerimizin içine içine bakıp "babanız kızacak" imasıyla çatsada kaşlarını, o gün, o sofrada kızmazdı babam. bayramdır, oynasınlar derdi.
o zamanki adıyla arafalık toplamak için erkenden komşuların kapılarına dikilirdik. en yakın komşularımız fındık fıstık yanında çikolata da verirdi. hayatımda yediğim çikolataların en güzelini o zamanlar yemiştim.
şimdi memleketimden çook uzakta, yalnızım. annemi aradım uyanır uyanmaz. "yavruum bayramın mübarek olsun" diye açtı telefonu. boğazım düğümlendi, yutkundum, zar zor konuşabildim. ana yüreği işte "yaptın mı kahvaltı, aç kalma yavrum" dediğinde koptum işte.. "kapı çaldı, anne ararım ben yine" diyerek kapatabildim telefonu..
herkesin, özellikle yurdundan, ailesinden uzakta bayram geçiren kardeşlerimin bayramını tebrik ediyorum.. saygılar.
Bugun bayram. erken ötmeyin, melemeyin kuzular. zira erken öten horozun başı kesilir. sizinki de kesilmeye gün itibarıyla razı.
üzmeyin bugün sahibinizi. :(
söz hiçbirinizin etinizi yemeyeceğim.