ön yargısı olmayan kişilerin mantıklı bulacağı açıklamadır.
Lütfen önyargısız okuyun. Saptırılmış olan budizmden bahsetmiyorum. tek amacı aydınlanmaya ulaşmak olan hayat görüşü olan budizmden bahsediyorum.
Olay şu ki, dünyada var olan bütün ıstırap ve kargaşanın sebebi bütün insanların uykuda olmasıdır. Bu şu demektir. Her insan dünyaya kendi zihninin ardından tanık olur. Yani her insan dünyayı farklı perspektiflerden görür. Bu çok önemli. Ancak aydınlanmış bütün insanlar (uyanık olanlar) dünyaya ve içindekilere yalnızca oldukları gibi tanık olur. bu şu demektir. çevreci bir insanla, ağaçları keserek oraya bina dikmek isteyen iki insan düşünelim. Çevreci kendi zihninin ardından olaya bakar ve ağaçların kesilmesine karşı çıkar. Aynı şekilde diğer adam da zihninin ardından bakarak ağaçları kesmek isteyecektir. işte bu bir çatışmadır.
Eğer iki kişi de uyanmış kişiler olsalardı ağaçların olduğu arsayı "olduğu gibi göreceklerdi". Yargıya varamayacaklardı. Sadece olduğu gibi göreceklerdi. Bütün insanlık dünyayı zihinlerinin arkasından gördükleri için hepsinin farklı dünyaları vardır. Bu da çatışmaya yol açar. Ancak gerçek dünya bir tanedir. Bu sebeple kendilerini zihnin esaretinden kurtarabilmiş budalar (aydınlanmış olanlar, uyanmış olanlar), aynı dünyada yaşarlar, fikirler oluşamadığı için fikir ayrılığında sona erer ve bu da bütün çatışma ve savaşların sonunu getirir.
O pek önyargılı yaklaştığımız spiritualistlerin bahsettiği tek dünya devleti denen şeyin hedeflediği de budur. Yalnızca mutlu ve bilinçli insanların yaşadığı ve savaşların sona erdiği bir dünya. Eğer bu gerçekleşmezse ki gerçekleşmesi çok düşük bir ihtimal, yakında uykudaki insan bilinci dünyayı yok edecek.
bütün bu olan savaslar ve catisma gibi olaylar insanlar dünyayi kendi zihinlerinin arkasindan farkli gördükleri icin degil de, farkli amaclari oldugu icindir. bina dikmek isteyen kisi isini yapiyordur, para kazanmak istiyordur, amac budur zaten. agaclarin kesilmesini istemeyen kisi de dogayi katletmek, yesilligi korumak falan istiyordur onun da amaci budur.
fikir ayriligi insanligi gelistiren seydir, o yüzden önemlidir. herkesin ayni fikirde, ayni kafada olursa hic bir gelisim gösteremeyiz. galileo, dünyadaki herkes ile ayni fikirde olsaydi dünyanin yuvarlak oldugunu belki de cok daha gec farkedecektik. martin luther, kilise ile farkli fikirde olmasaydi reform olmayacak ve kilisenin halk üzerindeki hakimiyeti cok daha uzun yillar sürecekti.
O kadar sevgi doludurlar ki arakanda çoluk çocuk yakmışlar, canice katletmişlerdir. Bu katliamı yapanlar asker falan da değildir. Bildiğin Budist halktır. Budist devlet ise bunları görmezden gelmiş hatta desteklemiştir.
Sevgi pıtırcığı insan kasapları, çocuk ve kadın katilleri. Nirvanadalar hepsi.
budizmin özünde bir tanrı arayışı ya da tapınma ritüeli yoktur.
özü dünyevi arzulardan ve hırslardan kurtulup huzura kavuşmaktır.
yani dinden öte bir felsefe ve yaşam rehberidir.
kavgayı değil de barışı yüceltmek için tanrısal bir ilham beklemeye de gerek yok. insan aklıyla hareket ederek de hangisinin daha makul ve mantıklı olduğunu bulabilir.