buda lakabı şuradan gelmektedir ki; esasında soylu bir genç olan siddhartha, aşağı yukarı otuzbeş yaşlarında hayatın anlamı, ölüm ve mutluluk üzerinde düşünmeye başlar. kendisi o döneme kadar zengin ve rahatı yerinde gelmiştir. ama pek mutlu olduğu söylenemezdi.
derin derin düşüncelere dalarak hindistan'ı baştan aşağıya dolaşmaya başlamış. önceki hayatına istinaden perhiz ve riyazet uygulayıp, tüm zenginliklerini bırakmıştır. ama böyle de bir mutluluğa erişemedediğini bulmuştur. bir bilge ağacın dibinde otururken* bir anda anlamı bulmuş ve kendisine de uyanmış, andınlaşmış anlamına gelen buda lakabı verilmiştir.
Buda’nın düşüncelerini benimseyerek onun yolunda olanların dini olan Budizm, Brahma inancının değişim geçirmiş halidir.
Rivayetlere göre inandıkları Buda, M.Ö 560 yıllarında Hindistan’ın Benares kentinde dünyaya gelmiş olup gerçek isminin Guatama yada Gotama olduğu söylenmektedir. Buda adı ise aydın, ermiş kişi manasına gelmekte olup sonradan lakap olarak verilmiştir.
Anlatılanlara göre Buda’nın babası birr beyliği yönetmekteydi. Annesi, Buda hakkında birçok anlamlı rüyalar görür ve bu gördüklerini babasıyla paylaşır. Babası ise Buda’nın ermiş birisi olmasını istemez ve onu sarayına kapatır. Fakat Buda 29 yaşına geldiğinde o saraydan kaçmayı başarır ve bir ormanda kendi iç dünyasına çekilerek uzun süre açlık içinde yaşar. Riyazet denilen bu halden bir süre sonra vazgeçer ve normal insanları gibi yaşayıp düşünce alemine dalar.
35 yaşına geldiğinde artık düşünceleri olgunlaşmıştır. Nerancara Nehri kıyısında bir incir ağacı altında otururken birden ilham gelir ve büyük bir kişi olur. Buda ölene kadar yaşadığı süre boyunca elinden geldiğince düşüncelerini insanlara ulaştırmaya çalışmıştır. O dönemler meşhur olan Brahma inancının yanlış olduğunu savunmuş ve putların kırılması gerektiğini bunlara tapılmaması gerektiğini söylemiştir. Bu fikirleri destekleyenler Guatama Buda’nın ardından gider ve böyle Budizm dini meydana gelir. Buda yaşadığı süre içinde kesinlikle Tanrı olduğunu iddia etmemiştir. fakat onun peşinden gidenler ölümünün ardından bu dini değiştirmiş ve onu Tanrılaştırarak putperest bir inanç haline getirmişlerdir.
Sidharta gautama adında dünyadan habersiz zevk içinde yaşayan bir prens iken bir gün dışarı çıkmış hastalığı, yaşlılığı ve ölümü görmüştür.
Saraya geri döndüğünde eğlence vardır fakat o bu gördüklerinin etkisiyle bunu umursamamıştır.
Yaşamın gerçekleriyle yüzleşmesi hayatında dönüm noktası olmuştur bir nevi.
Bir gün çıkar ve gider.
Yolda gördüğü fakir biriyle elbiselerini değiştirir ve dervişlere katılır.
Sonrası malum bilgelik ağacı vs.
bir gün bir kadının çocuğu ölüyor,
günlerce ağlayıp kahroluyor,
en sonunda o zamanlar bilge olarak kabul edilen buda'nın huzuruna gidiyor.
diyor ki:
"- ne olur bana yavrumu geri getir, sen yücesin, ne olur onu bana geri getir..."
"- tamam ama öncelikle bana kasabada evlerine ölüm girmemiş olan bir evden baharatlar getirmen lazım. " diyor buda da.
kadın hevesle yanından ayrılıyor, ve araştırmaya başlıyor,
hangi evin kapısını çalışa
aldığı cevaplar aşağı yukarı aynı oluyor,
kimisinin ya babası ölmüş ya annesi yada ablası ve niceleri...
kadın aylarca arıyor evine ölüm girmemiş olan evi
en sonunda bir gün her şeyi fark ediyor ve tekrar buda'nın yanına gidiyor,
"-affet beni buda" diyor kadın
buda da"- affedecek bir şey yok senin sadece anlaman gerekeni geç anladın ama anladın"
eğer buda sağ ise kulakları çınlasın sözlüktür.
bu tamamen bir varsayımdır fakat peygamber olduğu bile düşünülüyor.
şeyh uçmaz müritleri uçurur mantığıyla bakarsak buda yı zamanla bu hale getirmiş olmaları muhtemel.