bununla ilgili bir de fıkra vardır efenim kalem etmek isterim:
adamın birinin başına buda heykeli düşmüş, başımıza budamı gelicekti demiş arkadaşı buda gelir buda geçer demiş.
güzel bir felsefedir. Bir şeye sadece duyduğunuz için inanmayın. Bir şeye sadece konuşulduğu veya bir sürü insan tarafından anlatıldığı için inanmayın. Bir şeye dini kitabınızda yazılı olduğu için inanmayın. Bir şeye öğretmenleriniz veya büyükleriniz söyledi diye inanmayın. Geleneklere veya töreler inanmayın çünkü onlar yüzlerce yıldır uygulanır; fakat gözlemlerden ve analizlerden sonra, bir şeyin akla uygun olduğunu, hem bireye hem topluma faydalı olduğunu bulursanız, o zaman onu kabul edin ve onunla yaşayın, der.
incire, zeytine, tur-i sinaya, ve güvenli beldeye yemin olsun ki diye başlar.
beled-il emin denilen güvenli belde peygamberimize ilk vahyin geldiği mekkeyi mükerreme,
tur-i sina musaya vahyin geldiği tur dağı,
zeytun, hz.isa'ya vahyin geldiği, öldürülmek istendiği, beyti makdisinde üzerinde olduğu zeytun dağı diye tefsir edilir.
ilk ayetteki tin de anlamı incirdir budanın ilham veya vahiy aldığı incir ağacının adıdır. bu yoruma göre buda da allah'ın dini islamın diğer peygamberleri gibi bir peygamberdir. diğer peygamberlin başına geldiği gibi ölümünden sonra zamanla budizm de şirk dini haline gelmiştir. hristiyanlık ve yahudilik gibi hatta bazı müslüman akımlar gibi.
dünyanın en saçma inanış biçimine sebep olmuş kişilik. lan olm taşlarının önüne meyve bırakıyorlar falan biz bunları 1500 yıl önce yapıyorduk amk ne o buda yiyecekmiş o meyveleri ruhuna armağanmış bak hele bak bebeye bak. sabaha karşı bir karga gelir pincikler o meyveyi buda yedi sanıp sevinirler la bunlar.
Budacılığa göre kendini, isteğinden doğmuş acılardan kurtaran, aydınlığa (Bodhi) ulaşmış her yaratık. Bununla birlikte Budacı gelenek, Budayı, Budacılığm kurucusu Sakyamuni (iÖ 6. yy.) olarak kabul eder. Soylu bir ailede dünyaya gelen Sakyamuni dünyadan el etek çeker, esenliğe kavuşmak ve böylece acılardan kurtulmak için bir gezgin yaşamı sürer. Yedi yıllık uzun bir çileden sonra yüce ve tam bir uyanışa erer. Bunun üzerine kendini insanlığın kurtuluşuna adar. Benareste ilk Budacı toplumu kurar ve dinini yaymak için Hindistanın kuzeydoğusunda vaazlarına başlar
genelden yanlış bilinir.
bir tanrının peygamberi değildir.
kendisi bizatihi "tanrı" 'dır.
buddha, insanlara, evrenin ve varoluşun tüm bilgisine (bkz: nirvana/#20851712) ulaşarak "ruhun tanrı haline dönüşmesi" için izlenecek "yol" 'u gösteren bir tanrıdır.
buddha'nın insan-tanrılığı iki şekilde açıklanır:
1-buddha, "henüz yaşarken pek az insanın ulaşabildiği" nirvana'ya ulaşmış, görmüş, "ayne'l-yakin" olmuş, yarı tanrı, yarı insan bir hale gelmiştir.
2-buddha, nirvana'ya ulaşmış, zaman ve mekandan münezzeh bir tanrı olmuş, insanlara "yol" 'u göstermek için, kendini tekrar insan olarak var etmiştir.
Buda hiçbir zaman kendini insanüstü bir varlık olarak olarak konumlandırmadı, o sadece "farkında" bir insandı. Hiçbir zaman tanrı olduğunu iddia etmedi, bir tanrıdan ilham/vahiy aldığını söylemedi, doğaüstü bir güce sahip olduğunu belirmedi. Tüm öğretisinin ve anlattıklarının insanların erişebileceği şeyler olduğunu belirtti.
Gautama'ya "Buda" diyoruz ama daha birçok buda, "farkında olan" insan, gelip geçmiştir (ve gelip geçecektir). Ve geçmiş ve gelecek tüm budalar da Buda gibi insandırlar, tanrı değillerdir.
Buda dua edilecek, adak adanacak, bir şey istenecek, önünde secdeye varılacak, tapınılacak biri değildir. Buda basitçe farkında bir insandır, ne daha azı ne de daha fazlasıdır.
Budizm bir inanç sistemi değildir. Bir doktrinin kabul edilmesi ya da bazı iddia ve prensiplere inanmak değildir. Budizm dünyayı açık görüşlülükle test etmekle ilgilidir. Dünyayı dolaysızca "görmek" ile ilgilidir. Budizm "bilmek" ile ilgilidir, inanmakla ya da umut etmekle ilgili değildir. Herşeyi ve herkesi, öncelikle de kendimizi korkmadan sorgulamakla ilgilidir.
En önemlisi de Buda'nın öğretisini sorgulamaktır. Buda herkesi her fırsatta kendi öğretisini test etmeye teşvik etmiştir.
türklerle pek yıldızı barışmamış bilge. uygurlar kendisine saygı göstermiş ancak onlar da göstermez olaydık demişler. türk şiirlerine de konu olmuş bu durum:
Kimi içre oldurup
(Gemi içre oturup)
Ila suvın keçtimiz
(Ila suyunu geçtik)
Uygur tapa başlanıp
(Uygurlara yönelip)
Mınglak ilin aştımız
(Mınglak elini aştık)
bir gün bir kadının çocuğu ölüyor,
günlerce ağlayıp kahroluyor,
en sonunda o zamanlar bilge olarak kabul edilen buda'nın huzuruna gidiyor.
diyor ki:
"- ne olur bana yavrumu geri getir, sen yücesin, ne olur onu bana geri getir..."
"- tamam ama öncelikle bana kasabada evlerine ölüm girmemiş olan bir evden baharatlar getirmen lazım. " diyor buda da.
kadın hevesle yanından ayrılıyor, ve araştırmaya başlıyor,
hangi evin kapısını çalışa
aldığı cevaplar aşağı yukarı aynı oluyor,
kimisinin ya babası ölmüş ya annesi yada ablası ve niceleri...
kadın aylarca arıyor evine ölüm girmemiş olan evi
en sonunda bir gün her şeyi fark ediyor ve tekrar buda'nın yanına gidiyor,
"-affet beni buda" diyor kadın
buda da"- affedecek bir şey yok senin sadece anlaman gerekeni geç anladın ama anladın"
eğer buda sağ ise kulakları çınlasın sözlüktür.
bu tamamen bir varsayımdır fakat peygamber olduğu bile düşünülüyor.
şeyh uçmaz müritleri uçurur mantığıyla bakarsak buda yı zamanla bu hale getirmiş olmaları muhtemel.
Sidharta gautama adında dünyadan habersiz zevk içinde yaşayan bir prens iken bir gün dışarı çıkmış hastalığı, yaşlılığı ve ölümü görmüştür.
Saraya geri döndüğünde eğlence vardır fakat o bu gördüklerinin etkisiyle bunu umursamamıştır.
Yaşamın gerçekleriyle yüzleşmesi hayatında dönüm noktası olmuştur bir nevi.
Bir gün çıkar ve gider.
Yolda gördüğü fakir biriyle elbiselerini değiştirir ve dervişlere katılır.
Sonrası malum bilgelik ağacı vs.