anneler bağlar ya çocuklarını.bir yere gitmesinler diye. işlerini rahatça yaparken çocuk kaçmasın diye.
sanki bu şehir de bağladı beni. kurtulmaya çalıştıkça geri çekiyor içine.
içimi soğutan yalnızlığımdan kurtulmaya çalıştıkça daha da donduruyor içimi.
aşk bile güzel değil bu şehirde. yaralıyor, hırpalıyor, acı veriyor. peşimi bırakmıyor.
ben acıdan kaçmaya çalıştıkça o gene beni geri çekiyor. büsbütün acıtıyor.
ağlıyorum, bağırıyorum duyan yok, anlayan yok.
çabalıyorum, uğraşıyorum ama hep en başa döndürüyor beni.
heryere yakın, korunaklı diye başkent olmuş ya ankara.aslında heryere uzak herkese uzak.
yalnız kalmayı öğretiyor istemesem de. zorla. vura vura. acıta acıta.
sesim çıkmıyor artık, çıkamıyor.
tek söylediğim şu: " öyle uzak ki yerim uzakları aşıyor. bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor. "
yalnızız...
Sadece bunu söyleyip susmak gerek.. Ebediyen susmak.. Çünkü can acıtır yalnızlıklar Konuştukça, arzuladıkça, özledikçe, en kötüsü yaşadıkça canı acır insanın..
Güçsüzlüktendir... bizi daha çok kırmasınlar diye kendimizi adamalarımız olmadık
insanlara!.... Evet yalnızız bazen... Çünkü ne zaman aşkla büyülense insan, o çok eski korkular kendine yaralı kendini hatırlatır... Ne zaman aşkla büyülense insan, aynı anda ayrılığın o korkunç hüznü kalbini yaralar... Suç kimsenin değil, özlemek değil, en büyük acı, bu giderek büyüyen boşluklar... KiMi ÖZLEDiĞiNi, KiMi SEVDiĞiNi bile BiLEMEMEk kimi zaman... öyle yanlış bir yerdi ki şehir bazen, sevdiklerimizi en çok karanlıkta kaldığımız zamanlarda özleriz... Geceleri, kokulara hasret yataklarda ter içinde uyanmak, kişinin kendisinin bile affetmediği bir bencillikle, Yüreği ıslak, gözleri ıslak kuytularda ağlamaktan ve hafif uçuktur rengi kurusun diye güneşe asılmaktan... Artık anlar ki insan, her yürek kendi yağmurunda ıslanmalı... ve bazen rüyaları süsleyen renkler Ne kar tanelerini tutar eller; Ne de melekler teselli eder... Düşlerin bile simsiyah olduğu uykular, kabuslarla dolu gecelerde uykularında bile yalnızdır insan... deriz ki birden çalsa kapı... Ansızın uyandırsa Kurtarsa bu kabustan, Güneşi getirse....Yani beklenen gelse deriz.... kendimize yüreğin iklimini yaşamayı teklif ederiz de... Hüzünlü, ucu yanık şarkılarda Arar gözler yitirilmiş yılları...
ne kadar yalnız olunduğu kişiyle değil şehirle de alakalı olabilir. yukarı da bahsi geçtiği gibi ankara gerçekten yalnız bırakan bir şehir. o soğuk görünümünün üstüne ceket çekse dahi bu onu sıcak değil, resmi gösteriyor sadece...
uzağında memleketin, yalnızlığındayım bu şehrin...
Bu şehrin yalnızlığını ta en başında kabullenerek geldim buraya ve yanıltmadı da nitekim.. Şu tek kişilik gidiş biletimde yazılı olan 1 rakamı da, yalnızlığımın matematikteki karşılığı. Denklemlerde yalnız bırakılan değerlerden değil belki ama yine de yalnız. Bu 1'i diğerlerinin yanına attığında dahi yapayalnız duruyor aralarında.
O mahalleye yeni taşınmış çocuk gibi bir dışlanmışlığı var hep ve yenemiyor da bunu yıllardır... Kaldırımında oturup mahalle maçını izliyor, avuta çıkan topun hasbelkader yanına gelmesini ve topa güzel bir vuruş yaparak dikkatlerini çekme ihtimalini kolluyor. Oysa top bir türlü yanına denk gelmiyor. işte o 1'in yazılı karşılığıyım şu halimle. Yalnızlık dediğin tek kişilik biletin götürdüğü o şehirlerde saklıymış, öğrendim. O şehri tüm sessiz sakinliğiyle, sessizce anlatmak istiyorum..
Bu şehirde yalnızım, hem de yapayalnız. Yanımdan geçen, arkamdan dolanan, çevremde bir yerlerde bekleyen birileri var daima sokaklarında fakat yalnızım bu şehirde. Uzağındayım memleketimin ve yalnızlığındayım bu şehrin.. Hiç kimse beni duymuyor, dinlemiyor ve hatta görmüyorlar bile kimi zaman. Kaldırımlarında herhangi birisi olarak yürüyorum yolda bir tanıdığa denk gelmeksizin. Sahipsizce.. Ait olmadığım parklarda volta atıyorum, burada yabancısı olduğum geçmek bilmeyen zamanı yenmek için... Evimde kendi yalnızlığımı üç beş cümleyle anlatabildiğime seviniyorum be! Yalnızlık kalamamaktan şikayet ederken memleketimde, yalnızlığına sığınıyorum bu şehrin. Sokaklarından da kış hiç eksik olmuyor. Yazını zaten ben görmüyorum. O çatık kaşlı devlet memuru ciddiyetinin yanı sıra alabildiğine yalnızsın Ankara ve yalnız bırakıyorsun. Ruhsuz ve duygusuzsun..! Sana bakıp yazılası güzel birkaç methiyem yok; methediilesi bir yanın da yok nitekim..
Bu şehirde yalnızım. Kelimelere giydiremeyeceğim duygularım var, lakin bunları anlatacağım bir kimsem yok. Anlatamadıkça içime birikiyor hepsi, yoğun bir tortu oluşturuyor dibine çöküp. Akşamını bekleyip de eve vardığımda sıcak bir çorbayla karşılayan bir sofram da yok. Sadece karşılıklı birer çay içip ondan-bundan dem vuracağım boş duvarlarım var. Böceklerini kendime meşgale edindiğim bir de mutfağı... Kendi içimde oluşturduğum bir dünya ve gittikçe daralan bu odadayım ve yalnızlığındayım bu şehrin..