şimdi ülkesini çok sevenler çok kızacak değil mi ama bu bazı gerçekleri değiştirmez. nedir o gerçekler?
geçen dönem uludağ üniversitesi hastanesi'nde bir yangın çıktı. belki ülkesini çok sevenlerinizin haberi yoktur ama böyle bir hadise gerçekleşti. yine uludağ üniversitesi mühendislik fakültesi'nden profesörler yangın çıkmadan önce böyle bir yangın olabileceği konusunda rapor hazırlayıp üniversite yönetimine sunmuştu. fakat sanıyorum ki üniversite rektörü tedbir için harcanak parayı gelir getirmeyecek bir yatırım olarak düşündü ki hastane yandığında müdahale çok geç yapıldı. bu demek oluyor ki hastanede yatan hastaların hayatları parayı düşünen insanların umrunda değil. o yangında çok kişi zehirlenebilirdi fakat bina eski bir yapı olmasına rağmen gerekli tedbirler alınmadı. devletin hiç bir kurumu da bu konuya eğilmedi ki mağdur olarak yaşamımıza devam ettik.
bundan başka iki tane kendimden mağduriyetten örnekler vereyim. üniversite hayatımın yarısında babamı kaybettiğimden dolayı maaş bağlanmıştı. üniversite bitti. ankara'ya yazmam gereken dilekçeyi yazdım. maaşın annemin üzerine geçmesini sağlamaları gerekmekte fakat dilekçeyi göndereli iki ay olmasına rağmen işlem gerçekleşmedi. maaş bana gelmekte ama ben o maaşı daha sonra annemin maaşından kesinti olur diye alamamaktayım. annemin de maaşı artmadığı için bir sıkıntı yaşanmakta. burda da bir mağduriyet var. devleti çok iyi yönettiğini ilan edenler, insanına önem verdiğini iddia edenler hayatımızın mağduriyet üzerini kurulmasını sağlıyorlar.
bir de bugün yaşadığım hadise var. üniversitem bitmiş askere gideceğim diye askerlik şubesine tecili bozdurmaya gidiyorum. o da ne? kimlikte doğum yeri kadıköy mezuniyet belgesindeki doğum yeri istanbul yazıyor diye işlemlerimi gerçekleştirmiyorlar. bana mezuniyet belgesini değiştirmem gerektiğini söylüyorlar. ben o belgeyi alabilmek için derslerimi verdikten sonra kaç kere kurul toplantısı bekledim. bir tane dersi silmediler diye bir kurul toplantısına yetişmedi. ikincisinde ders silindi. sonuncusunda da dersler kontrol edilip mezuniyet belgesi hazırlanabildi. şimdi bana diyorlar ki mezuniyet belgesini değiştirmen gerek kadıköy yazması gerek. ben tekrar bursa'ya gidip kurul bekleyeceğim sanırım. hocalarla konuşarak hallolabilecek bir işlem değil. e ne olacak? aralık ayında askere gidecekken bir anda diğer döneme sarkma ihtimali yüksek. şimdi bursa'ya gidip orada da mağduriyetimi açıklamam gerekli ama diğer devletin kurumlarıyla olan sorunlarım için hepsini bana ne kardeşim? uslubu takındığından dolayı mağdurluğum katlanarak artmakta. bu mağdurluğunu dilekçeyle anlat diyen sayın devlet meğmuru, ben dilekçe yazarım da acaba onun içinde iki ay bekleyeceksem hiç kusura bakma. bu kadar mağdur olduktan sonra göğsümü gere gere türk vatandaşlığımdan dolayı onur duyuyorum diyemem. devletin kurumları birbirinden habersiz, herkesin bilgileri tek bir havuzda toplanmadığı sürece bu ülkenin memurlarının yaptığı hatalardan dolayı mağdurken hiç ama hiç bir gün bile bir an bile bir salise bile bu ülkenin vatandaşı olmaktan onur duyan bir kişi olduğuna inanmayacağım.
bu ülkenin vatandaşı olmak onur değildir mağdurluktur, çiledir ve en kötüsü en önemlisi de bu sindirilmişliktir. o kadar sindirildim ki bu devletin kurumlarında işkenceye varan sıkıntılar çekmekten, dilekçe yazıp derdimi anlatınca umursanmayacağımı bildiğimden artık elimi kaldırıp isyan edecek bile halim yok.
modlara yaranmak için tanım* : ülkenin onur duyulacak şeylerinden önce ülkenin mağduru olmuş kişinin başına bela gelmesin diye kısık sesle haykırışi.