adaleti sağladığında, huzuru ve refahı insanlarına yaşattığında, yasama-yürütme-yargı güçler ayrılığı ilkesini sağladığında, merkez bankası gerçekten özerk bir yapıya büründüğünde, ekonomi bilimini dine alet etmediğinde, tek adam rejimi yerine ortak akıl geldiğinde, bir kişinin talimatıyla, oluruyla, emriyle hareket etmediğinde, kurulan bakanlıkların başına ve devletin her kademesinde görev yapacak bürokrat ve memurların liyakat sahibi, işini bilen memurlar olduğunda biraz olsun adam olacağız.
devleti yönetenlerin değil, o devleti yönetmesi için oy verenlerin yani seçmenlerin, işçinin, çiftçinin, memurun her kesimden alın teri dökerek ekmeğini kazanmaya çalışan tüm insanların hakkı verildiğinde adam olacağız. senin seçtiğin kişiler kendi şatafatlarını düşünmeyip gerçekten hak için halka hizmet ettiğinde adam olacağız.
hersey ilkogretimdeki sayisal derslere bagli aslinda. fen ve matematikte basari olmazsa gunumuzdeki gibi turk gencliginden hicbir halt olmaz bakiniz olmuyor da. muhendis bilim adami olmazsa teknoloji bilim ilerlemez. bunlar olmayinca para olmaz. para olmayinca huzur olmaz. huzur yoksa zaten ne olur ki?
Bu ülke kadın olmalı bence, biraz çeki düzen versin kendine, bakım yapsın, pisliklerinden arınsın, kıllarını aldırsın, peşinden koştursun ama her isteyene vermesin...şu anki halinden daha iyi olurdu...
bir ülkenin gelişmişlik düzeyindeki en büyük faktör eğitim sisteminin istikrarlılığıdır.
sabah kalktığımızda değişmeyen sınav isimleri, değişmeyen orta eğitim kurumları, kafasına göre işleyen yök kanunları ve rektörler olduğu sürece ülkemiz de adam olmaz.
olmayacağı dünden bellidir. dilenciye çevrilmiş, eğitimsizlikten aptallaşmış bir halkı hangi salak mis gibi sömürmek varken bu cehalet uykusundan halkını uyandırır?
zamanında uyandırdılar ama eşşek hoşaftan günümüzdeki kadar anladı.
bazı güçler tarafından halkın bilinçaltına yerleşmiş olan "beleş" kavramını ortadan kaldırarak , halka çalışkanlık kavramını benimseterek.seçime yakın verilen yardımları keserek.yardım yerine iş vererek.işsizleri işe teşvik ederek.
en başta olması gereken eğitimli ve geniş oranda okur-yazar bir halka sahip olmasıdır.
onu takip edecek olan ise sermayesini kendi içinde döndürmesidir.
şöyle ki; bir yer düşünün, bir semt mesela.
o semtte bir fabrika var ve içindeki 300 işçi çalışıyor. bu işçiler de o fabrikanın bulunduğu semtte yaşıyor.
bu işçiler, bakkal, market, manav, kasap vs. yani yaşadığı semtteki esnaftan alışverişini yapıyor ve ordaki esnaf da dükkanını kapatmak zorunda kalmıyor.
ayrıca ordaki esnafta da o fabrikanın ürünleri varsa, işçiler ürettikleri malı da satın alabiliyor böylece çalıştıkları fabrikanın kazanmasına da yardımcı olabiliyorlar.
ve çocukları semtlerindeki okulda okursa, eğitimleri ve ulaşımları rahat oluyor.
bunların yanı sıra, halkını gözeten ve koruyan, haklarını savunmalarına destek olan bir hükümet de gerekli.
not: burada bahsedilen ütopya değildir, zamanında böyle yerler vardı fakat kapatılan, taşınan fabrikalar ve işten çıkarılan işçiler sonucu zincirin halkları kopmuştur.