sene 1999 ilkbahar sessiz sedasız kendini göstermeye başlamıştı
perdeden sızan gün ışığı direk kıçımı hedefliyordu hafif bir yanma hissiyle karışık kaşınmayla beraber, uyanmam zor olmadı. uyanmak istemiyordum neden uyanacaktım ki?
daha önce hiç bu kadar zor olmamıştı o yataktan kalkmak. boylu boyunca yatağıma uzanmış o 1.80 boyundaki, sarışın, balık etli, adeta bir içim su olan hatunu yatakta bırakıp nasıl kalkabilirdim?
ama kalkmak zorundaydım ve bunu benden önce düşünen biri daha varmış ki; birden kafama yediğim bir terlik darbesiyle uyandım, o darbenin sahibi anamdı kalk eşşoğlueşşek, saat öğleyi geçti diyerek o güzel, mistik rüyamdan beni uyandırdı
hemen yatağın yanıbaşında ki saate baktım ve bi sik anlamadım. anamın kumandaya pil al diye verdiği parayı yediğimden, saatin pilini kumandaya takmıştım. dolayısıyla saat çalışmıyordu
yataktan doğrulup, sünnetlik terliklerimi giyerek, ufak adımlarla banyoya ulaştım. serçe parmaklarımı ıslatarak gözlerdeki çapakları temizledikten sonra anamın hazırladığı kahvaltıyı ederek kahvenin yolunu tuttum
samatya meydanda balıkçıların arasında, ufak, şirin bir bakıkçı kahvesiydi levrek kıraathanesi gençlik yıllarım, meydana balık almaya gelen manitaları kesmekle geçmişti, dışarıda ki taburelerde.
şıkır şıkır halimle ve karizmatik şeklimle kahveye varmıştım. yine cepte 5 para yoktu papazını sikeyim hemen bi kalın masa bulup yamanmalıydım bir an önce.. akşama kadar iki salçalı tost, üç beş çay içersem günü kurtarabilirdim
ve işte her şey camgöz hasanın, kalk lan taci bi rıfkı çevirelim, ikimizde de canlı yok. bende iki tane adalar bileti var, ona karşılık sende kuaförünün ismini söylersin kaybedersen dedi. razı oldum. samatya esnafspordan takım arkadaşım sağ açık pate sadiyi ve başka bi lavuğu da alarak hemen oyuna oturduk. pate sadiyle tezgahı kurmuştuk. kazanırsam biletin tekini ona verecektim, böylelikle o da adalarda faytonculuk yapan dayısı handikap necdeti, yıllar sonra görme şansını yakalayacaktı. en son ele kadar başa baş geçti oyun. son elde verince hasan abinin eline kupa papazını, sinirden sikmediği klise papazı kalmadı.
hemen biletleri kaptığımız gibi gemiye koştuk sadiyle. girişte koltukaltı, etek traşı kontrolünden sonra adalara doğru maceralı bir yolculuğa başlamış olduk