evet çocuk!
bu yazıyı görmeyeceğini biliyorum ama belki çocukluğunda plajda ya da herhangi bir yerde simit satmış birileri okuyacaktır bu yazıyı.
bugün gördüm seni ve sen de beni gördün biliyorum yani fark ettin beni. göz göze geldik çünkü. bu yazıyı yazma gereğini o bakışta buldum zaten, muhtemelen.
senin yaşındaki birine göre çok anlamlı bakıyordu gözlerin. " simit al abla" demekten öte şeyler anlatıyordun bana. durakladın sanki bir an ve ben de hareket etmedim. evet evet öyle oldu. ama sonra devam ettik hayatlarımıza: ben plajda rahat şezlongumda oturup bir yandan güneşlenip, bir yandan kitabımı okumaya devam ettim. sense aynı güneşin altında, kafanda tezgahınla ter döküyordun. oysaki benim yaptığımı yapmak senin hakkındı belki, yaşın benimkinden o kadar küçüktü ki. bilmem, o bakışlar bu durumun adaletsizliğini anlatıyordu belki de. belki de asla anlayamacağım şeyler.
sonra bakındım sana çok, fakat dönmedin geri. başka simitçiler geçti, hiçbiri senin gibi bakmadı.
eminim çocuk biri seni bir gün anlayacak. ve o gün beni çoktan unutmuş olacaksın.
çocuk simitçi olunca tabi herkes başkasına emanet ediyor. evet simitçi çocuk bir gün seni anlayacaklar. bi daha ablana öyle bakma, anlayacaklar, ikinize karşı bu dünya anlayamayacaklar.
plajdaki simit satan çocuk, bana öyle bir baktın ki resmen şöyle diyordun:
'ulan ben burda doğdum büyüdüm doğduğumdan beri bu deniz denen şey bana hiç güzel gelmedi bu salak adam ne diye oturduğu yerden buraya geldi ki acaba? allahın malı ya tipe bak bir de denize gireceğim diye para veriyor. bu salaklar olmasa biz de para kazanamayacaz. tipe bak şunun tipe kesin simitte alır bu mal şimdi az yavşayım şuna'
bak abicim, muhtemelen yaşın benden büyük, o yüzden sana çocuk demeyeceğim. iyisin, hoşsun. yazın sıcağı dememişsin, ekmek paranı kazanmaya çalışıyorsun, bu da saygı duyulası bir durum. ama tam duşların karşısına açmışsın tezgahı, burada başlıyor seninle sorunumuz. denize giriyoruz, tuzlu tuzlu kurulanmak istemediğimiz için sürekli duş olmak durumunda kalıyoruz. havluya fazla temas etmeden elimize alıyor duşa doğru yollanıyoruz. ama atılma işte öyle! taşıma havlumu, ben tek başıma üstesinden gelebilirim bunun da. gerçekten böyle bir zorunluluk duymana gerek yok. hayır anlamadığım şey şu, başkasına yapmıyorsun da bunu. senin yaşıtında güzel ablalarımız var, salınıyorlar plajda. ama sen neden bana bulaşıyorsun ki? duşumu alıp iki su dökünüp huzurla gideceğim, kitabımı okuyacağım ben orada. lütfen germe beni güzel insan, her seferinde korkarak geçiyorum bak bir şey yapacaksın diye. biri görecek seni terslerken, kafa göz dalacak falan. gerek yok bunlara. 2 günüm kaldı zaten, gideceğim evime yurduma yakında. gevrekler kahvaltıda güzel gidiyor, haklısın. hadi abicim, hayırlı işler.
şimdi bu kadar insan burada malak gibi yatıyoruz, çalışırken yoruluyoruz, haftada bir gün bile gelemiyoruz yani,
öyle böyle bir çalışma değil.. ama herkes aynı değil, bazıları hiçbi bok yapmadan sadece gösteriş için geliyor,
kitap bile okutmuyorlar yaptıkları gürültüyle, şimdi sana imrenerek bakıyorum, küçük yaşta çalışmanın ne olduğunu öğreniyorsun,
senin bu yaşta yaptığını ablaların ve abilerin üniversite çağlarında yapamıyor, her şeyi o yaşa kadar hazır olarak aldıkları için devam edicek sanıyorlar ama etmiyor, etmeyince işsizlik var diye ağlıyorlar.. başka işlerde yap, ayakkabı boya, fırınlarda çalış, paranın değerini bil, kimsenin oyuncağı olma, gösteriş kurbanı olup gençliğini ziyan etme, sen birilerinin kitaplardan okuyarak öğrenmeye çalıştığını yaşayarak öğreniyorsun, yani gözünde büyütme insanları onlar mastürbasyon yaparken sen ilişkiyi yaşıyorsun..
eminim ilerde çok iyi yerlere geleceksin, başarılar dilerim..
