bu yazıyı kesinlikle okuyunuz

entry3 galeri1
    1.
  1. ” TÜRBAN VE BAŞÖRTÜSÜNE DAiR BiLMEDiKLERiMiZ”

    NOT: (Kadınlarımız bu yazıyı mutlaka okumalıdır.)

    Atatürk Cumhuriyetini yöneten ve hükümet edenler ülkemizde bu kadar acil çözümlenmesi gereken sorunlar varken, Anayasamızın vazgeçilmez maddelerine de el atarak bir hamlede meclisteki güçlerini de kullanarak kadınlarımızın kılık kıyafetlerini ilgilendiren konuları sonunda Anayasamızın içerisine koymayı başardılar.
    Biz elbette din adamı değiliz. Dini konularda ahkam kesecek de değiliz. Ancak, bilebildiğimiz kadarıyla Atatürk Devrimlerinin içinde yer alan 25 Kasım 1925 tarih ve 671 sayılı Kılık Kıyafet Kanunu’nda bulunmaktadır. Bugünkü iktidar, Atatürk Devrimlerini hiçe sayıp şeriatı getirip gerici bir devlet kurmanın ilk ve vazgeçilmez ayaklarından birini yerli yerine oturtmaya çalıştıklarını gözlemlemekteyiz. Üstelik Atatürk’ün getirdiği devrimlerini ve Anayasanın vazgeçilmez maddelerini değiştirerek Anayasal suç işlemektedirler.
    Burada kadınların baş örtüleri gündeme getirilerek araç olarak kullanılan yine kadınlarımız olmuştur. Aslında siyasi bir simge olan TÜRBAN’IN tarihsel kökenine baktığımız zaman bunu hangi amaçla getirildiği apaçık ortayadır.
    “RAHiBELERiN KIYAFETi”

    “ŞER-U MEN KABLENE “(Bizden önceki şeriat)islam Hukukçusu Prof. Dr. Orhan Çeker kendi yazdığı yazısında bakın ne diyor. Rahibelerin kıyafetine baktığımız zaman bizim anlattığımız, anlatacağımız örtü şekline (türban) tesettüre tamamen uyuyor. Öyleyse rahibelerin kıyafeti onların dininin alametidir diye bizim kadınlar giymeyecek mi? Durum öyle değil. Çünkü aslında ilahi din olan ısevilik, bozula bozula iş nihayet kilisede rahibelerin kıyafetine kadar varmış ama kıyafete müdahale etmemiştir. Yani rahibelerin giydiği kıyafet aslında ilahi emir gereği olan kıyafettir. Bu dine has simge değildir ki. Zaten ilahi dinlerde olması gereken kıyafettir. Dinimizde eski ilahi dinlerden bozulmamış ve Cenabı Hakkın kaldırmadığı ilkeleri aynen geçerli saymıştır. Biz bunun fıkıh usulünde şer-u men kablena (bizden önceki şeriat) diyoruz. ışte bu bakımdan rahibelerin giydiği kıyafet, bizim hanımlar tarafından da giyilebilir demektedir.
    Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’de hanımların başına örttüğü rahibe kıyafetidir. Hristiyan Azizi Saint Paul’un ıncil’e soktuğu rahibe kıyafetidir diye özetlemektedir.
    Türban veya tesettür adı ile kadınlarımızın içerisine sokulan kılık kıyafetin tarihsel gelişimine bir baktığımızda hangi zihniyette yöneticilerimizin olduğunu çok rahatlıkla görebiliriz. Bunların hangi dine mensup olduklarını, kadını bir meta gibi kimlerin kullanmak istediklerini çok rahatlıkla gözlemlememiz mümkün olmaktadır.
    “ASURLULAR’DAKi ÖRTÜNME”

    Cihan Aktaş’ın Kılık Kıyafet ve iktidar isimli kitabında tesettürün kısa bir tarihi de yer alıyor. örtünmeye dair tarihteki en eski belge Asurlulardan kalma bir metinde yer alıyor. Bu yazıtta, Evli ve dul kadınlar, ev haricindeki yerlerde bulunduklarında başlarını örtmek zorundadırlar. Bu durum özgür kadın ile esir kadın arasındaki esir tu kadınlar için de geçerlidir. Buna karşılık fahişelerin başı açık olmalıdır. Bir erkek, bir kadını meşru eş yapmak isterse tanıklar önünde o kadının örtündüğü resmî bir törenle gerçekleşecektir deniliyor.
    “ZEUS’UN KARISI DA TESETTÜRLÜYDÜ”

    Günümüz çağdaşlarının pek sevdiği tarihi dönem olan Eski Yunan’da da tesettür vardı. Bu çerçevede, Zeus’un karısı Hera ile “Bereket Tanrıçası Demeter’in başlarında örtüleri olduğu haldeki heykelleri biliniyor. M.Ö. 8 yy.da yaşamış Homer için ise başörtüsü kadın kıyafetinin ayrılmaz bir parçasıydı. Filozof Heraklitos da, Eski Yunan ve Mısır’daki kadınları şöyle anlatıyordu: “Giysilerin başa gelen kısmı öyle sarılır ki, yüzün tümü peçe ile sarılmış gibi görünür. Sadece gözler açıkta kalır, vücudun diğer kısımları ise giysinin bir parçası ile tamamen örtülür.”
    “DÖRTGEN ÖRTÜLÜ YAHUDi KADINLAR”

    Yahudilikte örtünmemek ciddi bir ahlak sorunu sayılıyordu. Kadınların ar ve namus ölçüleri örtünmeleri ne göre belirleniyordu. Tallit denilen, ipek ya da yünden yapılma, kenarları püsküllü örtü Yahudi kadınların günlük giyimleri arasında yaygındı. O devirde sadece putperest kadınlar örtünmüyorlardı. Bugün bile Ortodoks Yahudi kadınlar sabah dualarında bu örtüyü kullanmaya devam ediyorlar.
    “SAiNT PAUL (PAVLUS) “ÖRTÜNÜN” EMRi”

    Hıristiyanlığın ideologlarından Yahudi kökenli Saint Paul (Pavlus)’da tesettür taraftarıydı. Pavlus, Korintoslular’a yazdığı bir mektupta, “başına bir şey koymayan kadının başını kirlettiğini anlatıyordu. Pavlus, bir kadın başını örtmüyorsa saçını kestirsin. Ama saçını kısa kestirmek ya da kazıtmak örtünmemek gibi aynı şekilde utanç vericidir.” diyordu.
    “CERMEN KADINLARIN BELE KADAR iNEN ÖRTÜSÜ”

    Hıristiyan toplumlarda başörtüsü uzun asırlar boyunca kullanılan bir giysi olmuştu. M.S. 4. yy.dan kalma bir belgede, Cermen kadınların saçını içine toplamış bir file ile yüzü de kapatan ve kalçalara kadar inen örtülerinden bahsediliyordu. Burgont Kanunları ise 5. yy.dan itibaren uzun yıllar kapalı bir kadının zor kullanılarak başının açılmasına ağır cezalar getirmişti.”
    “GÜNÜMÜZE GELELiM”

    Bakınız yukarıdaki incelemeler sonucu kimlerin kadınları hangi devirlerde nasıl gördüklerini göstermektedir. Bunların ıslam Dini ile yakından uzaktan ilgisinin olmadığını hep birlikte görmekteyiz. Demek oluyor ki, bugünkü hükümet edenlerin amaçlarının ıslam Dinine hizmet etmek olmadığını, tam aksine ıslam Dininin özünü dahi kavrayamadıklarını açıkça ortada koymaktadır.
    Ülkemizi karanlıklar içinde gömmenin en güzel yolu önce yarının gençlerini doğurup büyütecek anaların karanlıklar içine gömülmesini temin etmektir. ışte bu siyasiler bunu yapmaktadırlar. Kadınları birçok vaatlerle tesettüre büründürdüklerini de söylememize gerek yoktur. Altlarına verilen lüks arabalarla, ücretsiz kılık kıyafet dağıtmak gibi ahlaka aykırı davranışlarıyla hangi dine hizmet ettiklerini söylememize de gerek yoktur.
    Burada çözüm aydın Türk kadınlarımıza, analarımıza düşmektedir. Bu çıkarcı karanlık düşünceli siyasilerin oyunlarına gelmemelerini, erkek egemen toplumunda kadını esir gibi gören zihniyete dur demeleri için baş kaldırmalarını öneririz. Türk tarihimizdeki omzunda silah taşıyan kadınlarımızın kemiklerini sızlatmamalarını, bunun için de kendi çıkarları için kadınlarımızı kullanan siyasilere gereken yanıtı vermelerini öneririz.
    Atalarımızın yaşam biçimlerindeki gibi erkeğinin yanında söz ve karar sahibi olan Sultan olan analarımızın kemiklerini sızlatmamalarını öneririz. Bizim gerçek analarımız kendini esaret altına sokan değil, esarete başkaldıran yiğit analardır. Bunları düşünmek de sizlere düşmektedir. Kendi haklarınızı kendiniz savunamazsanız, son pişmanlık fayda etmeyecektir. Gerçekten islam’ın şer’i Kanunlarına göre mi yönetileceğiniz, yoksa yukarıda bahsedildiği gibi Yahudi, Hristiyan ya da ilkel dinlerdeki gibi mi yönetileceğiniz belli değildir.
    Bundan sonra sıra sizin seçme ve seçilme hakkınız olan Atatürk’ün getirdiği haklarınız elinizden alınacak, kadınların şahitliği geçerli değildir diyeceklerdir.
    iran’da ki kadınlar kadar bile mutlu olamayacaksınız.Her şeyinizi kaybedince geriye dönüşü mümkün olmayan yolda en çok yine sizler, yani analarımız ağlayacaktır. Geleceğin analarını lütfen ağlatmayın.inanç başörtüsü ile değil kur’an okumakla,kur’an’ın tarif ettiği yoldan gitmekle ibadet olur.Kur’an’da başörtüsü değil örtünme vardır.
    2 ...
  2. 2.
  3. (bkz: özet geç piç)
    Tanım: Türban'dan sonrasını okumadım. Yazar nickini görünce.
    0 ...
  4. 3.
© 2025 uludağ sözlük