çok merak etsemde dini bir konu hakkında sana soru soramıyorum çünkü bir başladımmı iki saat konuşuyorsun babam yaa.. müslümanlığın ilk yıllarından bugüne geliyoruz her seferinde ooyyyyy.. oyy.. canım babam yedin beni yau.
babam, çok ama çok seviyorum ki ben seni.
ilkokula gidiyordum, miniciktim.mavi bir montum vardı iç sıcacık, ve kırmızı ayakkabılarım.annemin okulu sabah olduğu için, sen hazırlardın beni okula.üşümeyeyim diye kat kat giydirirdin.atkıyı öyle bir dolardın ki boynuma boğulacağım sanırdım.en son şapkayı da burnuma kadar çektin mi hıh tamamdı işte.hazırsın deyip elimden tutup götürürdün okula.görmezdim gözümün önünü, hoş hiç şapkayı kaldırıp bakmaya da çalışmamıştım, nasıl bir güvense artık.öyle çok uzun boylu bir adam da değildin hani, ama öyle büyüktün ki gözümde, öyle güvenirdim ki sana.hala da öyle elbet.
sonra okuldan dönüşlerimiz vardı.yağmur yağardı, soğuktu da hava çok, ya da ben üşürdüm işte.sen bir elinde şemsiye bir kucağında ben sulardan zıplayarak eve götürürdün beni.yol üzerindeki bakkal amcaya uğrayıp cips alırdın bana hep, içinden çarkıfelek çıkanlarından.bir de çikolata tabi iki ekmek ve bir sigarayla.babam, ben sen çok seviyorum be adam!nasıl anlatsam ki, çok, çok işte.
keşke ben büyümesem, sen yaşlanmasan.keşke tek korkun benim grip olmam olsa, benim sana dair korkularım hiç belirmese.seni çok seviyorum babam, çok!
bugün telaşla uyandım baba. yine rüyama girmiştin rüyanın paniği hala üstümdeydi hemen söylemek istiyordum sana her şeyi arıyordum bulamıyordum seni.
eskiden de rüyama girerdin yine teleşla uyanırdım ama o zamanlar sana söylemek istediklerim yüzünden değildi bu telaş bu korku. senin yüzündendi. küçükken en nefret ettiğim en korktuğum kişiydin.
sonra sen öldün. sen öldüğünde on yaşındaydım ve mutlu olmuştum. sen öldükten bir kaç yıl sonra öğrendim tek tek neyin ne olduğunu. şizofrenmişsin elinde değilmiş. keşke sen ölmeden bilseydim de seni sevdiğimi söyleyebilseydim.
amcamın düğününde akrabalarımızı görmüştüm. uzak akrabalarımızı nasıl seviyorlarmış beni. ben onları hiç tanımazken birilerinin beni bu denli sevmesi gözlerinde o hasreti görmem mutlu edici ve çok üzücüydü. sonra senden bahsettik baba. ölmeden bir kaç gün önce demişsin ki 'kızım bu yaşına geldi ben ona bir oyuncak bile alamadım' bütün düğün boyunca deli gibi ağladım ben. sende beni severmişsin baba.
aynen sana benziyormuşum. gerçi annem bunu çoğunlukla kızmak için kullanıyor ama ben seviyorum o huylarımı bile. sen öldükden sonra çok yakınlaştık halalarımla amcamlarımla. mutluyuz onlarla.
düşündükce çok üzüyor beni baba. keşke bir şekilde bilme imkanın olsa seni nasıl sevdiğimi. ama olsun vardır her şeyde bir hayır. belki kötü şeyler yaşamışım zamanında ama onları yaşamasam bugün ben olmazdım. her şey için teşekkürler...
çocuklarım beni düşünmüyordur, diye düşünüyorsundur kesin. haksız sayılmazsın ama erkeklerin anlaşma şekli biraz da bu şekilde oluyor. şu saatten sonra hiçbirimiz değişmeyiz. ama komik bir adamsın, abimle bana göre. o yüzden kimsenin seni tanımadığı bir şekilde seviyoruz.* dün de 7 yıl önce abime yazdığın mektubu buldum. sen de bizi düşündüğünü söylemekte çekingensin. ama biz de böyle iyiyiz sanırım.
her kızın ilk aşkı babası olurmuş ya , sen olamadın.. hep eksiktin. kızım diye sarılmadın bana, babam diye sarılamadım sana. Beni ilk aldatan erkek sendin. Sana ihtiyacım vardı sen yoktun, gittin.. hayallerin vardı , baba olmaya hazır değildin, gençtin... döndüğündeyse her şey bitmişti. Baba geri dönen iyi olamaz ki, sen öğrettin bunu bana.
bencil ve ruh hastası orospu çocuğunun tekisin, umarım cehennemde zebaniler siker seni. şimdi bunu yadırgayanlar olacak ama kendi hayatınızın dışı da var derim.
Bir insan annesinden çok neyi öğrenebilirse babasından o kadar öğrettin bana hayatı, insanların saçma sapanlığını, erkeklerin ve kadınların karşılaştırmalı fikirlerini... kızmıyorum sana öyleydi çoğu şey yani senin anlattığın gibi. yanıldığın da oldu haliyle ama çoğu şeyin üstesinden geldim, seni utandırmadan gelirim de...
korkmuyorum çoğu şeyden; mesela boş sokaklardan, kötü arkadaşlardan en önemlisi kötü alışkanlıklardan üstesinden gelirim ben. büyüdüğümü kabul eden ilk insandın baba! nitekim gerçekten büyüdüm. babalar gününü bir kere bile kutlayamasam da içten, beni sevdiğini biliyorum ve senin kafadan yola devam ettiğimi. neleri tartışmadık ki seninle, incir çekirdeğini doldurmayan şeylerden nasıl da kavga çıkardık. annemi koruduğum her gün benden biraz daha nefret etsen de senin yerin tabi ki farklıdır babam benim...
kelimelere vuramam sevgini ve yüzüne de söyleyemem seni gerçekten fazlasıyla sevdiğimi ve yine aynı şeyi yapıyorum buradan yazıyorum sana...
beni bırakma baba...
seninle samimi olmayı o kadar çok isterdim ki baba...
henüz yaşım 5-6 iken annemin kafasında yumurta kırıp onu koltukta ağlarken görmeseydim, abimi benim burnumu incitti diye boğazlamasaydın ve ben abimi kızarmış bi suratla bahçeyi sularken görmeseydim,
hala daha yürürken bana çocuk muamelesi yapıp çevreye rezil etmeseydin, bu kadar psikopat olup her dediğinin olmasını istemeseydin, senin dayağını hiç yemememe rağmen sırf yersiz ve kırıcı laflarına ağlamasaydım, bana ''minik kuşum'' demekle kalmayıp zamanında sevgini gösterebilseydin, sen aklı başında biri olsaydın
şu an seni seviyo olurdum...
annem bu zamana kadar sana nasıl dayanmış bilmiyorum. ama sen okuduğu bilgileri kendine saklayan, yalnız, psikopat, dengesiz, alkolik, pislik bi herifsin! seni çocukluğumdan beri sevmiyorum. sana hiçbir şeyi açıkça söyleyemiyorum. herhangi bir şey bu...mesela bayram için aldığın o kalitesiz şekerlerin güzel olmadığını, ağızda kekremsi bi tat bıraktığını söyleyemedim...''yanına koyim kızım, eve götür'' dedin ama ben ''bizim evde de var, hem çikolata çok yemiyorum'' dedim. oysa ki senin bugüne kadar aldığın her şey iğrençti baba. ucuzluk içini götünü verirsin. hiçbi şeyini beğenmedik. senin o ''bakın çok kaliteli'' diye övündüğün herhangi bi yemeği de...sen ne bana, ne de abime karşı ne sevgini gösterebildin, ne de samimiyetini...
hala daha süpürgeyle annemin üzerine yürüdüğünü unutmadım ben baba. anneme ettiğin küfürleri de...senin sadece anneme karşı öyle olmadığını biliyorum baba...zamanında amcamın kafasını çim biçme makinasına sokmaya çalışmışsın, yetişemedim ama...ben babanı gırtlaklayacak raddeye geldiğini biliyorum baba...tek sorun o senin gibi asosyal ailenin ve bizim suçumuz mu?
sen bilgili bi adamsın baba, kültürlü...ama bu gerekmiyormuş di mi iyi biri olmak için? hayatta bilgilerini kime sundun baba? yararlanmalarını sağladın? sürekli kendini övmekten ne zaman bıkıcaksın baba?
emin ol şu an ki bi kaç öğretmenimi, arkadaşlarımı bile senden daha yakın görüyorum kendime...ve hepsini senden daha çok seviyorum...
uzak dur! tencerelerimden,
uzak dur! tavalarımdan,
uzak dur! mutfağımdan,
dokundurtmammm!..anladın mı?..efendi! benim aile.... (pardon o öyle değildi be) benim onlar.
sahi babam böyle yemek yapmayı nerden öğrendi? **
nereden bilebilirdim ki bundan tam 3 yıl önce beraber aynı evde son gecemiz son birbirimize iyi geceler deyişimiz olduğunu.hem bilsem o gece uyurmuydum zannediyosun baba. ah be babam sen gittin gideli hiç birşeyin tadı yok sen gittikten sonra bir çok iyi dosta,arkadaşa sahip oldum sen gittiğinden beri bir çok iyi insanla tanıştım. ama hiç biri senin eksikliğini gidermedi gidermeyecekte. 1095 günde bir gün bile aklımdan çıkmadın be baba hep bir yerlerde bir şekilde aklıma düşüyorsun.
keşke sen gitmeseydin ömrümün hepsi senin olsaydı keşke bugün sahip olduğum değerleri görebilseydin be baba yada keşke bugün sahip olduklarımın hiç biri olmasaydı da sen olsaydın. inan hiç isyan etmiyorum baba aksine şükür ediyorum. sen gittiğinde insancıkların bazıları bizim bittiğimizi tükendiğimizi düşündüler inanırmısın alay edip dalga bile geçtiler. ama allah büyük onlara en iyi cevabı o verdi zamanında adam mı olur lan bundan itin,serserinin teki bi bok olmaz bundan diyenler bugün deyim yerindeyse parmakla gösterir oldu. bu insancıklar o kadar aşağlık insancıklar ki insan bunları duyduğunda ikinci kez yıkılıyor ikinci kez bitiyor. ama allah'a çok şükür bana altın gibi arkadaş ve dostlar verdi onların sayesinde çabuk toparlandım haksızlık edemem onların hakkını hiç bir şekilde de ödeyemem bir insan ancak bu kadar değerli olabilirdi benim hayatımda şimdi bu ender insanlar benim dostum diyebileceğim insanlar. üzgünüz,buruğuz acı çekiyoruz ama yeri geldiğinde mutlu bile olabiliyoruz be baba ama asla ve asla unutulmuyorsun, dualarımız seninle.
Birinci sınıfa başlarken yanımda olamamıştın sevgili babam, rusya da buz gibi bir yerde çalışmak zorundaydın, yağmurlu gecelerde annem, ablam ve ben yatağa doluşurduk ne zaman geleceğinin hayalini kurardık. Bir sabah uyandım yatağımın baş ucunda turuncu-beyaz bir kürk, aynı kürkten ablamın yatağının başucundada vardı, içeri koştum, babam gelmiş, hemen boynuna atladım, sarıldım, doyasıya öptüm. Güzel günler geldi sonra, hep camın önünde bekledik seni, elinde hergün taşıdığın su bidonunla servisden inmeni bekledik. Haftasonları bize çorba yapardın, fırında makarna yapardın, mangal yakardın, küçüktük ama işkembe çorbasını senin yaptığın çorbayla sevdik, anneme verdiğin yemek tarifleriyle öğrendik yemek yapmayı . tek istediğin bizim meslek sahibi olmamızdı, onun için ne gerekiyorsa yaptın, sağlığını hep ihmal ettin, 99 depreminde bizi sen kurtardın, sobadan zehirlendik gene sen kurtardın bizi, sen bizim hep yanımızdaydın, biz senin yanında olamadık. Bizim biricik filozofumuzdun, ince fikirli babamız. Üniversiteyi kazandık, yanımızdaydın, sınavlarda, hayatın tüm sınavlarında yanımızdaydın baba. hiç şikayet etmedin, hiç de kırmadın bizi. Ünivesiteyi bitirir bitirmez hasta oldun, neden baba, neden kendine iyi bakmadın, neden kendini heder ettin bizim için, neden bu fedakarlığı yapıp ömrüm boyunca çekeceğim bir yükün altına soktun beni. sınavı kazandım, o gün mü beni, bizi bırakman gerekirdi, neden yaptın bunu baba, kurtulacağım demiştin, ben sana hiç bir borcumu ödeyemedim, senin hiç bir derdine derman olamadım. Borçluyuz sana babacım. Bu acı biter mi diyorum bazen, bitmez ki , sesini, yüzünü özlüyorum, konuşmak istiyorum babacım senle, dertlerimi paylaşmak istiyorum, seni görmek istediğin yerlere götürmek istiyorum, sana birşeyler almak istiyorum, istediğin kiraz bahçesini ekmek istiyorum senle, seni çok mutlu etmek, onurlandırmak istiyorum, senin için birşeyler yapmak istiyorum babacım. Bunları senin için yapamayacağım biliyorum ama annem için ne gerekirse yapıyorum babacım, ben hep yanındayım annemin. Keşke keşke senin için ömrümü verebilseydim, belki borcumun birazını ödeyebilirdim. Küçük ellerimden tutsana baba, bir gün ansızın kapıyı çal, boynuma sarıl, doya doya bir sarılayım sana, yemin ederim, senle kilo alırım, pekmez yerim, süt içerim, çikolata yemem vallahi, abur cuburu bırakırım, tüm dizileri izlerim senle, odama çekilmem, sabah yedide kahvaltıda olurum, yine eskisi gibi senle ev boyarım, oduna yardım ederim, hiç etmem dedim mi babacım, seni hiç kırdım mı babacım, sen neden bıraktın küçük kızını, sende bana söz vermiştin.
playstation oynarken yüzüme bile bakmadan boşanacağınızı söyledin. ağladım, arkadaşların çağırdı, onların yanına gittin.
baba bu kadınla ne zaman tanıştın da nişanlandın sen? dedim, cevap vermedin.
şu karını dövme artık, kadın senin yüzünden helak oldu dedim, sen dövmeye devam ettin.
şu iki yaşındaki kızına saygın olsun bari, bir gün olsun işi düşünme de hasta kızını götür hastaneye dedim, dinlemedin.
baba ol biraz diye bağırdım, sen bana babalık mı yaptın da ben sana saygı duyucam dedim, dinlemedin.
her gün başından savmaya başladın, elin orospu çocuğu arkadaşlarına beni şikayet ettin bütün herkesi bana düşman ettin, o kadar atıp tuttun ki elin malları bana laf soktu arkalarında durdun,korumadın. seni uyardım, umursamadın.
sonunda hayatından kalkıp gittim, kaç ay oldu bir kere bile aramadın.
şimdi... bir gün bana ihtiyacın olursa. sakın ola arama. eğer ki kızına bir şey olursa da senin sesini duymak istemiyorum, annesi arasın beni. senin gibi bir aşağılıkla, ahlaksız köpekle işim yok benim! tek üzüldüğüm, o dünya tatlısı çocuktur. senin gibi bir soysuzdan üredi o da. umarım sana karşı ayakta durabilir.
amına koyayım ya köpek gibi öksürüyorsun hala sigara içmeye çalışıyorsun. sen öksürdükçe benim ciğerlerim paralanıyor, gırtlağım sikiliyor. içme şunu be baba.
evet sen. bu yazının başlığı sensin baba.
üniversite'ye hazırlanıyorum bilmem farkında mısın babacım. bana göre değilsin ki sınavlardan düşük alınca ya da puanım düşük gelince bana bu kadar kızabiliyorsun. anlayamıyorum tamam okutmaya çalışıyorsun bir şey demiyorum fakat gelip benle sorunlarıma çözüm aramadığın sürece, sakince konuşmadığın sürece nasıl yapabilirim baba? sen cevapla baba sen başkası değil sen cevapla, nasıl kazanabilirim, nasıl geleceğimi kurabilirim?
sigara içmeme karışıyorsun tamam karışabilirsin lafım yok ama sigara içiyorum diye bana para vermemek nedir baba ? bu şartlarda nasıl okuyabilirim ben? devir sizin o 70-80li yıllardan kalma devir değil koskoca 21.yy belirtiyorum ki anla diye. çok mu kolay parasız okumak? cebimde beş kuruş para yokken arkadaşımın gözümün önünde onu bunu yemesi çok mu hoş? ben bir hata yaptım ve özürümü de diledim fakat büyüklük sende değilmiş ki beni sigara içiyorum diye affetmedin ve cezalandırdın baba. ama anladım ki büyüklük bendeymiş senden özür diledim fakat...
fazla söze ne hacet beni böyle bi psikoloji içinde büyüttün, yetiştirdin bende bir gün baba olacağım o zaman işte senin gibi olmayacağım aham da buraya yazıyorum. emeklerin için minnettarım baba belki emeklerinin karşılığını verememiş olabilirim bu yüzden üzgünüm ve özür dilerim ama ben hayatımda sayısal dersler istemiyorum. müzik istiyorum. ufacık rüzgarda ordan oraya savrulan bir insan olmak istiyorum. işte buna karışamayacaksın ve sana son kez baba derken, biricik oğlunun artık olmadığını söylüyorum. sağlıcakla, selametle.
baba,
sen güzel olan hiçbir şeyi esirgemedin bizden. hiçbir zaman ayrım da yapmadın aramızda.
öyle güzel gösterdin ki sevgini hepimize, hepimiz "en çok beni seviyor." dedik.
hatırladığından eminim, çünkü en çok beni seversin sen; ben küçükken oturturdun dizine her gün, öperdin hep. "benim serçem" derdin bana. bunu arkadaşların bile bilirdi ve beni dışarıda gördüklerinde yanındakilere "bak bu ali'nin serçesi." derlerdi.
sana "baba bana 100 bin lira verir misin?" derdim ve sen hep 1 milyon lira verirdin. her seferinde bilerek 100 bin lira isterdim oysa, biliyordum 1 milyon vereceğini. böylece cornetto alabileceğimi. o zamanlar 450 bin liraydı... senin ne kadar bonkör olduğunu bilirdim, özellikle bana karşı. çünkü en sevdiğin çocuğun bendim, hala benim.
artık seninle konuşmalarımız belli konularla sınırlı.
"baba yemek hazır, hadi gel."
"baba param bitti?"
"baba eve gelirken ekmek yumurta al."
"baba ankaraya gidebilir miyim?"
en uzun konuşmalarımızsa siyaset üzerine... geçen sene birbirimizi kızdırmadan tartışırdık. ben senin düşünceni kötülerdim, sense savunurdun. şimdiyse senin düşünceni benimsemiş gibi davranıyorum. üzülme sen diye... çünkü millet vekilliği adaylığına adaylığını koymuştun ve bi kere "insan ailesinden bile oy alamazsa siyasetle uğraşamaz." demiştin ve üzülmüştüm.
kuzey ırak'a gittiğin zamanı hatırlıyorum baba. her gece düşünmezdim seni ama aklıma geldiğinde çok korkardım seni kaybetmekten. buna rağmen askerken gittiğin özel görevlerde yaşadıklarını anlatmanı çok seviyorum baba. ne zaman anlatsan "benim babam bordo bereli" diyerek gurur duyuyorum. görevdeydin sen kuzey ırak'ta. ablam sarhoş olmuştu ve kusuyordu. sen o sırada aramıştın bizi ve ablamı istemiştin telefona.
-kızım neden bu kadar içtin? insan ya derdi varsa çok içer ya çok eğleniyorsa. hangisiydi senin sebebin?
ne kadar anlayışlısın baba. hiç kızmadın, sinirlenmedin. yılbaşında abimler bana da şarap doldurduğunda sadece elimdeki kadehe bakıp üzülmüştün, yine de bir şey dememiştin.
sigaraya başlamıştım ve sen bunun farkındaydın. ama yanında içmiyordum. bir gün kahvaltıdan sonra içeri gitmiştin. annemlerle sigara içiyordum. sen girdin mutfağa, çay doldur dedin. sigarayı ne yapacağımı bilemedim, ablamın eline tutuşturmaya çalıştım. dedin ki:
- tamam kızım iç, nasıl olsa ben görmediğimde de içiyorsun, saklanma.
artık yanında içmememin tek sebebi dumanından zehirlenmeni istemeyişim.
artık serçe demiyorsun sen bana ama arkadaşların hala ali'in serçesi diye hitap ediyor bana. sen artık palazım diyorsun bana. neden artık serçe demiyorsun dediğimde "artık büyüdün." demiştin.
senle telefonda konuşup kapatırken ben ne dersem diyeyim, "akşama görüşürüz" bile desem hep "sağ ol" dersin ve ben her seferinde duygulanırım.
ya senden önce gidersem bu dünyadan? ben senin acını yaşayayım ama sen yaşama evlat acısını baba. bunun için dua etmelisin hep. hep "sağ ol" demelisin bana ki ömrüm uzasın; babaların duası kabul olur...
baba, hiç söylemedim ama seni çok seviyorum.
hiç söylemedin ama en çok beni seviyorsun, biliyorum.