çocukluk yıllarında oyuncak ne ise gençlik yıllarında odur sevgili.
görürsünüz onu uzaktan, hoşunuza gider. onun size ait olması gerektiğini düşünürsünüz. sürekli onu izlersiniz, hayalini kurarsınız bazen rüyalarınıza dahi girer. onu kazanmak için çabalarsınız. elde edersiniz bir zaman sonra, oyuncağı odanızın, sevgiliyi kalbinizin en güzel yerine koyarsınız. hiç bulunduğu yerden gitmemesini istersiniz. bazen sıkılırsınız ondan bir kenara koyarsınız fakat onun yokluğunu hissettikçe üzülürsünüz, hatta ağlayabilirsiniz bile. onu hiç kaybetmek istemezsiniz. fakat birgün gelir kırılır, artık size ait olamayacaktır, sizi istemiyordur. ondan kopmak istemezsiniz sararsınız yaralarınızı, tamir edersiniz. fakat tutmuyordur işte, o kafasına koymuştur birkere sizden kopmayı. kabul edersiniz, tamam dersiniz hadi git! yoktur artık elinizde avucunuzda, yoktur işte. ondan sonra gelenler onun yerini tutmaz, geceleri onun size ait olduğu onla olan geceleri düşünürsünüz, ağlarsınız geri istersiniz onu fakat nafiledir.
kısacası;
çin malı bir oyuncaktır sevgili. sizin için çok şey ifade ettiğini narin yapısı kırıldığında ve artık sizin olmadığında anlarsınız. onun yerini tutacak bir başka olgu yoktur dünyada, tektir o. fakat anlamanız zaman alır. unutursunuz belki ondan sonra gelen yenileriyle fakat o aklınıza geldiğinde bir köşeye geçer sadece onu düşünürsünüz.
keşke hep çocuk kalsaydıkta kaybettiklerimizin aynısını gidip pazardaki oyuncakçı amcadan alabilseydik.