bugün bir kere daha anladığım gerçektir. burda kast edilen sağ gözü başka sol gözü başka oynayan kişiler değildir. islam dini zengin dinidir deyince seri şekilde eksi yerken, bir kez daha ne kadar haklı olduğumu anladım.
anlatayım hemen olayı. bulunduğum yer, şehrimin sosyo-ekonomik düzeyi bayağı iyi olan bir kesiminde. apartmanımda da bir çok servet sahibi dediğimi insanlar oturuyor. bugün bayramdı. fakirlerin et yeme günüydü değil mi? koskoca apartmanın kestiği ikişer üçer koyunlar, danalar kendilerine yetmedi olacak ki, o etlerden gram dışarıya çıkmadı. tam karşıda bir prefbrikte yaşayan aile ve küçük çocuklarına rastladım az önce markete giderken. bir bayram kutlayım dedim.evlerinin camlarını kapısını örtmüşlerdi. hayırdır dedim. bu sıcakta ? * etraf kebap kokuyor dedi baba. çocukların canı istiyor. kimse et getirmedi ben de biryerleri şişmesin diye kapattım camları. şimdi şurdan tavuk döner alacağım. idare ediversinler dedi. bu dakikadan sonra değil et yemek , gel de su iç içebiliyorsan. bunlar bir değil, iki değil. çoklar. biz müslümanız , kurban kesiyoruz deyip de yarısını ilk gün kebap yapıp mideye götüren insanlara söylüyorum, işte yaman çelişki budur.
afiyet olsun, iyi bayramlar, iyi eğlenceler...
bu işler tahterevalli gibi. yalnızken iyisin, bir süre sonra birisine ihtiyaç duymaya başlıyorsun. o süreçte ya önüne ilk çıkan adaya kapılıyor veya aşırı huysuz olduğundan yalnız kalmaya devam ediyorsun. ihtiyacın varken yalnız kalırsan zaten mutsuzluğun pekişiyor. sevgili yaparsan bu sefer cicim ayları (günümüz versiyonu haftaları veya günleri olarak güncellenebilir) mutluluktan uçarken zamanla düşmeye başlıyorsun. bir noktada yalnız olanlar çekici gelmeye başlıyor. kafa dinlemeyi, kendinle baş başa kalmayı istiyorsun. ayrılınca da ilk günler fena bir rahatlama ve ferahlık geliyor. sonra yine aynı döngü başlıyor.