genelde beğenilmemiş, yapılandan memnun kalınmamış durum ve olaylar karşısında zaman zaman aşağılamaya karşılık gelen soru.
ne yazık ki dillere pelesenk olmuştur. gündelik hayatta aklımıza gelen, beğenmediğimiz her şeye karşı söyleriz, ardını düşünmeden. söyleriz ancak onun bile yapıldığına ne inanan şükreder ne inanmayan teşekkür eder. ortada geçen emek? bize ne ki? biz mi vakit harcadıkta onu kötü yaptık? cevap hayırsa devamını okumayın zatenki hayatınızdaki tüm hayırlarınız gibi basite şimdiden kaçın. eğer evet ise ya bismillah, parmaklarımıza kuvvet;
emek nedir? günümüzde ne yazık ki ideolojiler uğruna erimiş bitmiş, belli partilerin iyi ya da kötü sembolleri olmuş işbu sebeplede gereğinden fazla ve gereğinden fazla şekilde boş kullanıldığı için, aynı günde yüzlerce kez seni seviyorum denilen bir ilişkideki sevgi sözcüklerine dönmüştür. özünde iyi, bizlerde itici. ama aslolan işin özüne indiğinde insanoğlunun her davranışında bir emek olduğu gerçeğidir, aynı her gün değerini yitirmiş olsada hissettiğiniz sevgi gibi...
kimi zaman okumaktır emek, kimi zaman yazmak. kimi zaman evindeki çocuğuna ekmek götürmek için alnından ter akıtmak, kimi zaman okumak için efor sarfetmek. sonuçlar farklı olsada amaç aynıdır; yaşam mücadelesine karşı atılan bir kurşun. evet en özü bu olsa gerek, her gün yaşama attığımız bir kaç mermidir emeklerimiz. ancak kişi bir bakınca; gerek anlamının yitirilmiş olmasından gerekse kapitalizmin bencilliği had safhalara ulaştırdığından olsa gerek bir vurdumduymazlık vardır. yaşamın zorlukları öyle bir şekillenmiştir ki kafalarda, sanırsın robocop olmuş, kurşun işlemiyor. evet ortadaki büyük yanlışlık budur, emek harcamamak ve harcanan emeklerin kıymetini bilememek.
hepimizin gerek aileleri gerek çevrelerinin yaptıkları en büyük hatalardandır, kıyaslama. "benim çocuğum burs kazandı , yaa naber seninkinin verdi eline." "benim babam senin babanı döver" az duymadık ve kurmadık bu cümleleri herbirimiz. ama yazık olan kimeydi? yine bizeydi. kıyaslananın derin çöküşü aldığı kapanmayacak yaralar ve cevap veremediği yüksek beklentiler. halbuki oda yani bizde emek harcadık vakti zamanında, ee sonuçta haytalıkta bir emek değil midir? ancak kafalarda ki tabular yıkılmak bilmedi, hep en iyisi istendi. mutlka suretle en iyisini istemek haktır, hukuktur. ancak istemesinide bilemedik ? önce taktir etmedik ki sonra teşekkür edebilelim. hep açgözlülüğün kurbanı olduk.
ne diyorduk biraz dağıttık? " bu ne böyle!" . evet her zaman ki gibi bu ne böyle ! isyanlar hakim vucutlarda. ya emeklerin karşılıkları? ya kuru bir kaç gülücüğümüz nerede. birisi çıkar hükümete isyan eder birisi çıkar muhalefete? peki hiç sordunuz mu kendinize, birbirimize? bu isyanlardan başka kendimizi nerelerde temsil ettik, kişisel gelişim akabinde doğan toplumsal uygarlık için neler yaptık. başkaları kötüde olsa bir iş için harcadıkları emekleri hor görüp tiye almasını yine bilen bizler acep ne zaman göreceğiz ya da öğreneceğiz taktir ve teşekkür etme yetilerini...
peşin edit: emek kavramı etik çerçeveler içinde ele alınmıştır. yoksa benim vatanıma, benim mehmedime sıkan kurşunların açılımı emek değil olsa olsa sövmek olur.