Beklenmedik bir ölümdür.
Kucağında uyuyup büyüdüğün bir kadının, çocuklukta bilek güreşi yapılan adamın, gün gelip amansızca gitmesidir.
Binlerce insan vardır, yine ana haber bültenleri izlenir, yine sevilir birşeyler, marketler açılır, aynı saatinde ya 5 kala, yada 10 dakika geç kapanır.
Bir çocuk görürsünüz, gidip seversiniz.
Yüzünüzde acı bir tebessüm oluşur. O gülen çocuğun, siz olduğunu bilirsiniz.
Aynı şeyleri yaşayacağız.
Birincisi doğmak ama ne yazık ki yaşadıklarını hatırlamazsın, ikincisi ölmek onuda anlatamazsın. Bunlardan daha zoru ise sevdiğin birini sonsuza dek kaybetmektir. işte bu sonuncusunu hem hatırlarsın hem de hep anlatırsın.. Ne acı ne acı...
Yaşamı devam ettirmek. Sürekliliği sağlamak. Bazen kendimi aynı isi aynı standartlarda üretmekte zorunlu makine gibi hissediyorum. Bize dayatılanlara karşı durmak zordur. Dursanda zararlı çıkarsın.
"başın sağ olsun" sözünün karşısında ne diyeceğini bilememek, anlayamamak ve içinizden "neden benim başım sağ oluyor, öldü, yok artık, neden ben sağ olayım ki" diye sorgulayarak kala kalmak. cevabını bulamamak.