gün geçtikçe evrime inanmaya başlıyorum. devirler değişince insanlar da değişiyor vesselam. duygular köreliyor. herkesin gözünü para hırsı bürümüş. kadın da erkek de aynı. aynı değişen bir şeyleri kalmadı. ar da aynı, namus da, söz de... en ahlaklısı, en ahlaksızı oluveriyor bir bakıyorsun.
paranın kimde olduğu da belli değil imanın kim de olduğu da. nice namaz kılanlar var, kıldıkları namazdan karları sadece biraz spor yapmış olmak. çünkü içi cenabet. kimsenin içi de dışı da belli değil. aşk diyorum en tılsımlı kelime. söylerken ağlıyorum. ağlarken gözyaşlarımı saklıyorum. benim bildiğim aşk başkası için paradan fazla bir şey ifade etmiyor. çünkü korkuyorum... madde olmaktan korkuyorum.
ben ruhumu serbest bırakmak için bedenimi kelepçelemek istedim hep. dilediği gibi aşık olabilsin diye. özgürce dolaşabilsin diye. hayallerimi kimse bilmeyecek ondan diyorum. bilse de hayalimi gerçekleştireceğime inanmayacak. ve ben gerçekten hür olabileceğim.
bazen ruhuma da anlatamam derdimi devir değişti. ruhum bedenimle birleşik fakat küsmüşler. elele tutuşmuyorlar. en çok ona üzülüyorum. tutuşsalar da göz göze gelseler dahi bedenim ruhumu anlamaktan münezzeh.
sonuç: bedenim aşıkken ruhum kaçıyor. ben, ben ne olduğumu bilmiyorum. aşka da inanmıyorum. aşk yok diyene de... zira ne aşıklar var uzaklarda. ne ulviyetini kaybetmiş insanlar var yakınlarda.
büyük ihtimalle aşık olduğunu sanıyordur. var mı hala aşk? kendisini hissetmeyeli çok oldu da. belki de hiç hissetmedim. yaşadığım ergenlikle ilgiliydi.
olan sadece hoşlanma bu devirde. sonrası geçici beraberlikler. alış-veriş gibi.
aldatıla aldatıla bıkmış bünyenin doyumsuzluğudur. sevmiş dolayısıyla sikilmiş bünyenin yarrağa pardon sevgiye doyamamasıdır. erkek reel olarak bu işi yapabilirken kızlar bunu mecazi anlamda hardcore olarak yapabiliyor...