bu gece yarısı itibarıyle sözlükte 7. yılımı doldurmuş olacağım. fikrin hür ifadesi ve insanların porselen maskelerini anlatabilmek adına belki gereğinden fazla, belki absürd kaçan bir dille yazdım. bazen güldünüz, bazen kızdınız, bazen de şöyle bir ortamda dahi düşmanlık besleyen kişilere dönüştünüz.
bilinçaltının insanın herhangi bir organı gibi olduğunu, mevcut davranışlarımızın çoğunun kaynağının burası olduğunu sözlüğe uygun olduğunu düşündüğüm bir lisanla anlatmaya çalıştım. kendime astronomiyi halkın dilinde halka anlatmaya çalışan carl sagan'ın, psikanaliz görüşleri ile insanoğlunun tüm anlamsızlığını ortadan kaldıran sigmund freud'un, "insanoğlunun yapabileceği her şeyi yazmak mübahtır" diyen marquis de sade'ın ve tüm hor görülmelerine, delice alay edilmesine rağmen starlığından taviz vermeyen özgüveniyle erol büyükburç ve çok sevdiğim izzet altınmeşe'nin yolunu seçtiğim için beni bağışlayın.
bir daha yazmayacağım ve bir halef bırakmıyorum. benim gibi yazanlar olacak, ben aslında o'yum diyenler çıkacak ve sizi skype'ta falan soyunmaya davet edecekler. inanıp soyunursanız iyi olur. gençler adımla nasiplenirler en azından. hepsi ayrı ayrı mutluluk.
tüm yaşam amacım dünyayı bulduğum halinden daha iyi bırakmak. bunu ne bir kadının şehvetli dokunuşuna, ne paranın büyüsüne, ne gücün sarhoşluğuna ne de bir avuç antepfıstığına değişmem. artık sizi en mutlu anınızla hatırlayıp bu gece yarısı bir yıldız gibi kayıyorum.
+ aslında yıldızlar kaymaz crouch'a..
- öyle bir kayar ki..
--spoiler--
Daha çocukça şikayetleri olan, tükenmiş, deneyimli bir ahmağın ağzından konuşuyor olmak. Bu bayağı kolay anlaşılabilir bir not olmalı. Yıllar boyunca,diyelim ki, cemiyetimizin serbestliği ve benimsemesi ile ilgili ahlak punk rock 101 derslerinden alınan öğütlerin ne kadar doğru olduğunu kanıtlamıştır. Çok uzun yıllardır okuyup yazmakla birlikte dinlemekten, yaratmaktan da olduğu gibi heyecan almadım. Bunlar için kelimelerle anlatılamayacak bir suçluluk duyuyorum.
Mesela sahne arkasındayken ve ışıklar sönüp kalabalığın çılgın tezahüratı karşısında, beni hayran olduğum ve kıskandığım Freddy Mercury'e olduğu gibi etkilemedi. Gerçek şu ki sizi aptal yerine koyamam. Hiçbirinizi. Bu basitçe ne sizin ne de benim için adil değil. Aklıma gelen en kötü suç, insanlara karşı sahtekarlık yapıp %100 eğleniyormuşum gibi görünerek dolap çevirmek. Bazen sahneye çıkmadan önce saati yumruklamak, zamanı durdurmak geçiyor içimden. Kulisteyken, ışıklar söndüğünde duyduğum çığlıklar da etkilemiyor beni.
Gücümün yettiğince değer vermek için her şeyi denedim ve deniyorum. Tanrım, inan bana deniyorum, ama bu yeterli olmuyor. Benim ve bizim birçok insanı etkilediğimiz ve eğlendirdiğimiz gerçeğine saygı duyuyorum. Elden kaybolduktan sonra kıymet veren biri, o narsistlerden biri olur. Ben çok hassasım. Bir zamanlar bir çocukken sahip olduğum hevesi yeniden kazanmak için biraz uyuşmaya ihtiyacım var. Son üç turumuzda şahsen tanıdıklarıma ve müziğimizin hayranı olan tüm insanlara daha çok değer verdim, ama hâlâ herkes için beslediğim asabiyet, suçluluk ve anlayışı aşamadım.
Hepinizin içinde iyilik var ve sanırım insanları çok fazla seviyorum. Öyle çok ki, bu beni mutsuz hissettiriyor. Üzgün, küçük, hassas, değer vermeyen balık burcu. isa oğlum! Neden tadını çıkarmıyorsunuz? Bilmiyorum!ihtiras ve anlayış yemini eden cazibeli bir karım var ve bana eski halimi çok fazla hatırlatan bir kızım. Sevgi ve neşe dolu, her gördüğü insanı öpüyor çünkü herkes çok iyidir ve ona kimse zarar vermez! Frances' in üzgün, kendine zarar veren, ölü bir rock'çı olduğumu düşünecek olmasına dayanamıyorum. iyi yapıyorum, çok iyi. Ve minnettarım, ama yedi yaşından beri insanlara karşı genel bir nefret duydum... Sırf insanlara iyi geçinmek ve anlayış sahibi olmak çok kolay görünüyor diye. Anlayış! Sanırım sadece insanları çok sevdiğim ve onlara çok üzüldüğüm için. Geçen yıllar boyunca mektuplarınız ve ilginiz için alevler içindeki mide ağrısı cehenneminden hepinize teşekkür ediyorum.
Ben çok kararsızım, ümitsizim! Artık eski tutkum yok, ve şunu hatırla, sönüp gitmektense yanmak daha iyidir.
Barış, sevgi ve hoşgörü dileğiyle,Frances ve Courtney sunaginizda olacagim.lutfen devam et Courtney.Frances icin hayati cok daha mutlu olacak bensiz...Sizi seviyorum, sizi seviyorum!
--spoiler--
canım,
yeniden aklımı kaçıracağıma eminim
bu berbat dönemlerden birine daha
tahammül edemeyeceğimizi hissediyorum
bu kez iyileşmeyeceğim
sesler duymaya başladım
dikkatimi toplayamıyorum
bu yüzden en iyi şey neyse
onu yapacağım. sen bana
dünyadaki en büyük mutluluğu verdin
elinden geleni yaptın
bu korkunç hastalık gelene kadar
iki insanın bizim kadar mutlu olabileceğini
sanmazdım. artık bununla savaşamıyorum
senin hayatını berbat ettiğimin farkındayım
ben olmasam çalışabilirsin. çalışacaksın da
buna eminim. görüyorsun, şunu bile
doğru dürüst yazamıyorum. okuyamıyorum
söylemek istediğim şu:
hayatımdaki bütün mutluluğu sana borçluyum
bana çok sabır gösterdin
inanılmaz derecede iyi davrandın
bunu söylemek istiyorum
zaten herkes biliyor bunu
kurtulmam mümkün olsaydı
beni kurtaran sen olurdun
her şeyimi yitirdim
yalnızca senin iyi biri olduğuna
inancım kaldı geriye
senin hayatını daha fazla rezil edemem
bizden daha fazla mutlu olabilecek
iki insan yoktur.
"sevgili zenginler, ünlüler ve özenilecek türden hayat sürenler... merhaba ben sizlerden arta kalanlarla ya$ayan biriyim, yemek istemediğiniz hormonlu, kanserojen yiyecekleri yerim, içmek istemediğiniz mikroplu suları içerim, uzak durmanız gereken sağlıksız sentetik kazakları giyerim... sevi$mek istemediğiniz insanlarla sevi$irim hatta size a$ık olan ama sizin ho$lanmadığınız insanlarla evlenirim... benimle öpü$ürken sizi hayal etmelerine bile göz yumarım. yanlı$ anlamayın, $ikayetçi değilim gerçekten sevebilirim o insanları, o yiyecekleri, içecekleri... sizi de çok severim aslında. sadece yoruldum birazcıkta sıkıldım... izninizle ayrılmak istiyorum. merak etmeyin sizin için iki oğlan büyüttüm. yokluğumu hissetirmeyecekler. ufak olan daha $imdiden tatsız, tuzsuz domateslere bayılıyor kerata.gözlerinden öperim."
bunun tek sorumlusu hayatın görev ve sorumluluklarıdır...
hayatın getirdiği görev ve sorumluluklardan mütevellit artık takatimin de kalmadığını göz önünde bulundurarak ;
ben hayata gelirken bana hayatın acımasız olduğu hayat sözleşmesinde sarih bir şekilde belirtilmediğinden işbu hayat sözleşmesini feshediyorum...
işte ölüyorum. kimseyi suçlamayın bundan ötürü. hele dedikodudan, unutmayın ki merhum nefret ederdi.
anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! bağışlayın beni. iş değil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem), ama benim için başka bir çıkar yol kalmamıştı.
lili, beni sev.
hükümet yoldaş! ailem: lili brik, anam, kız kardeşlerim ve veronika vitoldovna polonkaya'dan ibarettitir; yaşamalarını sağlarsan, ne mutlu bana...
bitmemiş şiirleri brik'lere verin, ne lazımsa onlar yapar.
"bir varmış bir yokmuş"
derler hani:
aşkın küçük sandalı
hayat ırmağının akıntısına kafa
tutubalir mi!
dayanamayıp parçalandı işte sonunda
acıları
mutsuzlukları
karşılıklı haksızlıkları
hatırlamağa bile değmez:
ödeşmiş durumdayız kahpe felekle.
ve sizler mutlu olun
yeter
' kaldırın ellerinizi bu bir soygundur ' diyen banka soyguncalrı hesabı, intihar eden, intihar ettiği besbelli olan kişinin, geride bıraktığı mektubun ana başlığıdır.
ben kadar yalnız bir insan daha yok mudur evrende?
varsa artık çıksın karşıma.
gözlerimin en dibine bakıp da, "o benim" desin.
hep hayalini kurduğun.
beklediğin.
beklediğini bile itiraf edemediğin.
"o benim" desin.
elele tutuşup, dünyayı hallaç pamuğuna çevirelim.
sonsuzluğa insanları inandırma adına,
sonsuz olalım.
bu kadar kalabalık mısınız insanlık?
nerede, sizin kırık hayalleriniz?
o "bir"iniz nerede?
hangi aşkın enkazı altında can çekişiyor?
ve peşkeş çekiyor kahpe döllerine hayallerini?
neredesin ey sevdiğim?
bu bir ağıttır, sana yakılan.
bu bir şiirdir, sana yazılan.
neredesin?
varlığına nedensizlikten çıldırmak üzere olan bir beden benimkisi.
ruhum sende kaldı.
ruhum, senin gelmeyişlerini erteleyişimin arefelerinde linç edildi.
ruhum, senin oldu.
o yüzden ölmezsin hala.
o yüzden yaşarsın gönlünce.
bütün stabilize dostlukların, arkadaşlıkların nereye varır?
düşünmez misin bir kereliğine?
yoksa yalnız değil misin sevdiğim?
kalabalık mısın yoksa?
kaybolurum ben kalabalıklarda.
küçükken annemin elini bir kereliğine bırakmıştım.
o günden beri kayıbım.
yalvarırım bul beni.
yalvarırım.
"o" hissi yaşamayanlar için yargılaması çok kolay olan bir durum..
gidenin ardından herkes birşeyler söyler:
değermiydi,kendi gitti ardındakilere yazık,ailesine yazık,düşüncesizlik etti..
neden intihar eder bi insan..
yaşamaktan bıktığı için mi
daha fazla dayanamadığı için mi
bazı şeyler açığa çıksın,anlaşılsın diye mi
birilerine ders olsun diye mi..
kötü örnekmiş,düşüncesizlikmiş,kolayı seçmekmiş..
öyle bir an gelir ki,
hayat denen bu dar alanda "sıkışmış" hissedersin
yaptıklarının,hissettiklerinin,insanların,kalabalığın,hayatta kalma mücadelesinin gereksizliğini düşünürsün
acı çekersin ,çok fazla acı
ve bütün bunlara bir son vermek istersin
birşeyler söylemeden dünyaya veda etmek istemezsin,okadar çektin onun kahrını birşeyler söylemek hakkım dersin
ardındakiler için,hayat için son sözlerini yazarsın
ve gidersin..
siz bu satırları okurken ben coktan...seklinde baslayan. arkadasım intihar ediyosun neden mektup yazıyosun? zaten aldığın aptalca karar arkandakileri üzücek. neden birde bu konuya atfedilmiş bir not bırakarak daha fazla üzüyosun. senin orda kullanacağın yanlıs bir kelime bile bir insanı ömrünün sonuna vicdan azabı yasamasına sebep olabilir.