geç kalmış bir satırın içinize doğduğu ve yüreğinizi bir jiletle paramparça ettiği gecenin en donuk anına sabitlendiniz. kaçıncı kez kafanızı duvara vurdunuz ve kafanızı vurduğunuz bembeyaz duvar kaçıncı kez kanlarınızla boyandı. dizleriniz, bilekleriniz, boğazınız, parmaklarınız, alnınız ve dudaklarınız kaç kez jiletin keskin ucuyla birlikte oldu? boğazınıza bir jilet dayayıp uçmayı dilediniz biliyorum. içimden birçok şeytani arzu mu süzülmekte, kendi sonumu mu hazırlamaktayım?
herşey vücudumu ele geçiren keskin bir zehir etkisinde. saatin yelkovanı benim için tersten dönüyor.
dipsiz kuyuların dibinde yaşamımı bir kaplanın dişlerine emanet etmiş halde sayıklar vaziyetler durumundayım. bir düşük cümlemi bir düşük cümleme bağlıyorum ve üşüyor bedenim. titriyorum, öksürüyorum, boğuluyorum...
soğuğu davet ediyorum bedenime, adı edilmemesi gerekenleri arkadaş sohbetlerine meze edenlere kızgınım. liseli aşıklarını sohbet konusu edenlerden utanıyorum. gözlerini sevgilisinden başkasına çevirenlerden utanıyorum. gözlerini sevgiliden başkasına açanlardan utanıyorum. nefesini sevgiliden başkasıyla paylaşanlardan utanıyorum.
kendimden, bu dünyadan, ruhumdan ve evrenden utanıyorum. üşüyorum ve sancılar geçiriyorum kronik halde. titriyorum ve ölüm dokunuşları yapıyorum bedenimin soğuk satırlarına. azrail hala gelmediyse ben azraile gidemez miyim?
bu bir bataklığa saplanmış gülün bataklığa gömülmeden önce kendisini feda etme hikayesidir. yirmi bir kırk iki mahlasıyla yazılmıştır.