bu akşamın şiiri

entry8 galeri1
    1.
  1. BıLıR MıSıN?

    Tam sınırdan kaçarken vurulmak nedir bilir misin?
    Nöbetçiler ha gördü, ha görecek
    Parmaklarının ucu dikenli tellere değdi değecek...
    Ama... Bir adım daha atamazsın.
    Uzanıp tutamazsın;
    Göz pınarlarında donup kalır hayallerin
    Planların, kaçışın, kurtuluşun
    Ve deler sevgi dolu yüreğini
    Sevgi bilmeyen bir kurşun.
    Bir okyanus da boğulmak nedir bilir misin?
    Batan bir gemiye el sallayamamak,
    Oturup ağlayamamak,
    Birkaç kulaç ötedeki
    Bir tahta parçasını tutamamak,
    Nedir bilir misin?
    Sevmek nedir bilir misin?
    Bir şeyler tutuşur yüreğinde kıpır kıpır
    Bütün benliğini sarar, ısıtır.
    Her gülüşte yeniden doğarsın
    Ve bin kere ölürsün her iç çekişte
    Nasıl anlatsam bilmem ki.
    Yani 'sevmek' işte.
    Duymak nedir bilir misin?
    Duymak, ama anlatamamak
    Çemberini kıramamak kelimelerin.
    Tam dilinin ucuna gelmişken söyleyememek
    'Seviyorum' diyememek
    Yani ölümü yaşamak nedir bilir misin?
    Ümit Yaşar Oguzcan
    4 ...
  2. 2.
  3. nazım hikmet-giderayak.

    Giderayak işlerim var bitirilecek,
                                                        giderayak.
    Ceylanı kurtardım avcının elinden
    ama daha baygın yatar ayılamadı.
    Kopardım portakalı dalından
    ama kabuğu soyulamadı.
    Oldum yıldızlarla haşır neşir
    ama sayısı bir tamam sayılamadı.
    Kuyudan çektim suyu
    ama bardaklara konulamadı.
    Güller dizildi tepsiye
    ama taştan fincan oyulamadı.
    Sevdalara doyulamadı.
    Giderayak işlerim var bitirilecek,
                                                       giderayak.
    2 ...
  4. 3.
  5. erkek kadına dedi ki:
    - seni seviyorum,
    ama nasıl?
    avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
    parmaklarımı kanatarak
    kırasıya,
    çıldırasıya...
    erkek kadına dedi ki:
    - seni seviyorum,
    ama nasıl?
    kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
    yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
    yüzde hudutsuz kere yüz...
    kadın erkeğe dedi ki:
    - baktım
    dudağımla, yüreğimle, kafamla;
    severek, korkarak, eğilerek,
    dudağına, yüreğine, kafana.
    şimdi ne söylüyorsam
    karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
    ve artık
    biliyorum:
    toprağın
    yüzü güneşli bir ana gibi
    en son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

    fakat neyleyim
    saçlarım dolanmış
    ölmekte olanın parmaklarına
    başımı kurtarmam kâbil
    değil!
    sen
    yürümelisin,
    yeni doğan çocuğun
    gözlerine bakarak...

    sen
    yürümelisin,
    beni bırakarak...

    kadın sustu.

    sarildilar

    bir kitap düştü yere...
    kapandı bir pencere...

    ayrildilar...
    0 ...
  6. 4.
  7. dünya fani
    ölüm ani
    bikerecik versen
    nolur yani.
    1 ...
  8. 5.
  9. aysel git başımdan ben sana göre değilim
    ölümüm birden olacak seziyorum.
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
    aysel git başımdan istemiyorum.

    benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
    dağıtır gecelerim sarışınlığını
    uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
    hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
    aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    benim icin kirletme aydınlığını,
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

    ıslığımı denesen hemen düşürürsün,
    gözlerim hızlandırır tenhalığını
    yanlış şehirlere götürür trenlerim.
    ya ölmek ustalığını kazanırsın,
    ya korku biriktirmek yetisini.
    acılarım iyice bol gelir sana,
    sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
    aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    ümitsizliğimi olsun anlasana
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.

    sevindiğim anda sen üzülürsün.
    sonbahar uğultusu duymamışsın ki
    içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
    uzak yalnızlık limanlarına.
    aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
    büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
    çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
    sakın başka bir şey getirme aklına.
    aysel git başımdan ben sana göre değilim,
    ölümüm birden olacak seziyorum,
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
    aysel git başımdan seni seviyorum...
    1 ...
  10. 6.
  11. Tıkadı mı seni de bu boğuk hava
    Yasta mı kuşlar ?
    Sessiz bir bekleyişte.
    Tuhaf etrafta olanlar.
    Tepkisiz kalıyoruz cana da canana da.
    Kabul buyurur akıl bu durgunluğa.
    Teslim eder kendini kaybolmuşluğa.
    2 ...
  12. 7.
  13. Gecenin karanlık kucağına bırakma beni!
    Taş duvar her yer,
    Bütün şehir yalın ayak,
    Kimsesiz güvercinler,
    Gitme!
    Kanatsız yaralı bir kuşum yokluğunda,

    Nereye çarpsam yüzün,
    Nereye dönsem sevda yüklü bu hüzün
    Gitme!..
    Sarı çocuklarını döker koynundan ağaçlar…
    mevsimler küser, yıldızlar üşür…
    gitme…
    Yalnız bir ardıç gölgesi olur yaralı kalbim
    güneşler söner, gölgeler büyür..
    zarif bir hüzün çöreklenir şehrin üstüne..gitme, yüzümden sarkar külleri şehrin..bir yangın yeri olur maraşta hüznüm.
    0 ...
  14. 8.
  15. Terastaki Havlu
    Şair: Murathan Mungan
    Aynı terasa açılıyordu yan yanaydı kapılarımız kaldığımız pansiyonda.Akşam üzerleri kaşılaşıyorduk, ortak duş, ortak mutfak, çekingen bir selamlaşma.Aynı terasta yan yana kuruyordu çamaşırlarımız, bu ürpertiyordu beni; acemi, tutuk bir kaç sözlük eşliğinde beyaz şarap içerek aynı terasta seyrediyorduk günbatımını, bu da ürpertiyordu beni.Işığın azalan şiddetinde yan yanaydı terasa vuran gölgelerimiz ve karışıyordu birbirine.
    Elimizde olmadan gülümsemiştik bakışlarımız çarpıştığında, sahildeydik ve aynı kitabı okuyorduk ilk karşılaşmamızda.
    Sezon açılmamıştı, seyrekti sahiller, daha erken yaz gülümsüyordu.
    Pansiyon önündeki sandalların kıpırtısı, çiçeklerin çekingen dirimi, günbatımıyla gölgelenmiş alanların rengi kalmış aklımda.ikimizde yalnızdık ve birbirimize ilişmemeye çalışıyorduk adını kimselerin bilmediği o uzak sahil kasabasında.
    Oysa güneşin batışını izlemek gibi kendiliğinden bir birlikteliğe dönüştü paylaştığımız şeyler.
    Birbirinden kamaşmaya başlamıştı tenlerimiz dokunmasan da yanındaki gövdeyi duymanın şiddetine dönüşmüştü aramızdaki çekim.
    Tenin çağrısı hazırdı kendine kurulan bütün tuzaklara.
    O akşam terastaydık gene.Gün çoktan batmıştı. Çamaşırlar asılıydı uzaktan şarkılar geliyordu ve kekik kokuları.Nedense her zamankinden başka bakıyordun bana.
    Sonra uzulca dedin ki:
    'ilk kez bir erkeğin tenine dokunma isteği duyuyorum içimde.'
    Benim için yaz başlamıştı.
    'Dokun öyleyse,' dedim.
    Sustun.Uzun uzun baktık birbirimize.Kendine nasıl karşı koyduğun okunuyordu yüzünün derinliklerinde.Sonra hiçbirşey söylemeden usulca kalktın, odana gittin, yavaşça örttün kapını.Saatlerce orada, gecede ve o terasta kaldım.
    Sabah uyandığımda odanın kapısı açıktı, eşyalarını toplayıp gitmiştin baktım.Yalnızca terasta unuttuğun havlu çırpınıyordu rüzgârda.
    Bir daha hiç rastlamadım sana, hirbir yerde hiçbir yazda.Düşünüyorum aradan tam on üç yıl geçmiş.On üç yıl önce içinde uyanan isteğin anısı saklı duruyor mu sende?
    Birden adını hatırlamadığımı farkettim bu şiiri yazarken, ama terasta çırpınan havlunun rengi hâlâ gözlerimin
    önünde.
    On üç yıl sonra şimdi sevgilimden ayrıldığım bu derin, bu kavurucu günlerde neden ansızın aklıma düştüğünü sordum kendi kendime.Sonra anladım:
    Bir aşk birçok aşktan yapılıyor ve ayrılınmıyor hiçbir seferinde.

    ''soulngelica'' sayesinde...
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük