apartmanlara broşür dağıtarak, para kazanma derdinde olan gence yapılan hededir. gelip "kolay gelsin" diyeni de vardır. candır onlar. bu genci görüp insanlığını kaybedenler de vardır. "goyma laaynn oraya, çık giiat" der kendileri. sanki bomba koyuyorsun posta kutusuna. fesattır onlar. para kazanmak için şerefsizlik mi yapmak gerekir? kendilerine sormak isterim.
bir insanın onurunu kırmaktır. benimde başıma gelmiştir.
küçükken üst kat komşumuz yeni bir ayakkabıcı dükkanı açmıştı. bizde çocuğuz yeni ayakkabı görelim, ışıklı ayakkabılara bakıp bakıp eğlenelim diye sürekli dükkana gidip geliyoruz.
bir gün komşumuzun ortağı (kendisi para göz ve bir o kadar da sinsi bir insandır) bana gel sana 5 ytl veriyim (o zamanlar ytl tabi) git bu 1000 broşürü dağıt dedi. ben sevinçten havalara uçtum. çünkü o zamanlar babamdan 25 kuruş alınca bile sevinen çocuklardık. 5 ytl bizim için çok büyük paraydı. hatta o 5 ytl ile ışıklı ayakkabıyı alma hayali bile kurmaya başlamıştım. Neyse fazla uzatmayayım, adam bana ''bunların hepsini dağıtmazsan paranı da alamazsın'' deyip yolladı dükkandan.
şimdilerde içine sığamadığım artvin, o zamanlar bana dünya' nın en büyük yeri gibi geliyordu. 20 metre ilerlesem kaybolucam zannederdim. şimdiyse adam çıkıp bana bu 1000 broşürü dağıt demişti. ışıklı ayakakabının hayaliyle azcık yürüdüm. herkese teker teker uzatıyordum fakat insanlar dönüp bakmıyordu bile. boyum kısa görmüyorlar zannedip parmak ucunda yürüdüm ama gene kimse ilgilenmiyordu.
böyle böyle derken epeyce yürümüşüm. kent pazarına gelmiştim. içeri girersem broşürleri dağıtacağımı biliyordum ama kaybolmaktan korkuyordum. girmedim içeriye. korktum. korka korka geri döndüm. nasıl yolu bulduğumu hala daha bilmiyorum. adam ''yok sana 5 ytl falan. senden hiç bir bok olmaz. kaybol git gözüm görmesin'' diye azarladı beni. bende ağlamaya başladım tabi. çocukluk işte. şimdi olsa en iyi ihtimal olay çıkardı.
işte o günden sonra ne zaman broşür dağıtan çocuk görsem içim burkulur. yüreğim sızlar. eğer boş vaktime denk gelmişse tüm broşürleri elinden alır teker teker ben dağıtırım. o ayakkabı dükkanı da sonradan battı. bir çocuğu o kadar ağlattı diye belki de. insan olamadı diye. komşuma üzülmeye üzüldüm fakat o adama zerre acımadım. sonuçta bir çocuğun kalbini kıracak kadar düşük bir insandı.
ışıklı ayakkabılara ne mi oldu? babam sayısız ışıklı ayakkabı aldı bana. büyüyünce öğrendim. o gün kazanacağım parayla ışıklı ayakkabının cırt cırtı bile alınmazmış.
hangimiz bir zamanlar broşür dağıtmadı ki, broşür dağıtanların aldıkları maaş asgari ücret düzeyinde bile değildir, onların öğlen yemeği kuru bir peynirli sandviçle biraz fantadır, çok görmeyin bu ekmek parasını onlara, lütfen, yalvarıyorum.! insanlığınıza dönün, eğer hala kaldıysa...
insanların emeğe ne kadar saygısız olduğunun göstergesidir. insan olma bilincine erişen o broşürü okuyası yoksa da alır. ancak ekmeğinin derdinde olan birine böyle davranmak orospu çocukluğudur.
edit: takma boş ver sen, memlekette piçten bol ne var, kolay gelsin kardeşime.