iyi bir yazar. bizler ölü sevici bi millet olduğumuz için kendisi hakkındaki düşüncelerimi bugün belirtiyorum. çaylak ya hani kendisi. o manada şey ettim.
kendisini ekşi'de okumazdım. yalan söylemeyeyim. fakat nick başlığına çok göz atmışlığım vardır. hani brick abimiz turkish kendisine sorarken; "efendim, şeker alır mısınız?" diye kendisi de cevap veriyor ya; "şeker kullanmıyorum. yeterince tatlıyım." işte bu diyalogdan dolayı hastasıyımdır.
yazar olanına gelecek olursak. iyi bir yazar lan işte. çoluk-çocuğa 8 saat bu kişinin ne kadar iyi bi yazar olduğunu anlatacak kadar zamanım yok. sığ değil. hoşgörüsüz değil. tüm kavram ve olgulara evrensel perspektifle bakıyor. ben kaçtım. byes.
edit; brick top'a special thanks. turkish konusunda. *
yürümeye başladığım günden beri kendisini arıyordum. facebook icat olmadan sosyomat vardı öyle de buldum onu. güzel şeyler söylüyordu, söylediklerini hissedenlere hitap ederek hemde.
yakında kendisiyle stv'de kapı gözü adlı programımız başlamaktadır. ilgilenlere duyrulur. artık geçici de olsa yazmıyor ya işte bol bol izler ve dinleniriz. ben de araya reklam gibi gircem ortamı yumuşatmak için. değil mi hocam? beyaz gömlek falan hafif sakal da bırakırsın.
tanım: canı ne istiyorsa o an yapan insan kişisidir.
tanımam etmem. uzay-zaman eğrisinin herhangi bir yerinde kendisiyle aynı düşünceleri paylaş(a)mam/paylaşmadım. farz ı misal; o bardağın boş tarafını görür, ben dolu. ya da tam tersidir; o dolu tarafını görür, ben boş. işte böyle bir ilişki bizimkisi ve boşluğun doluluğun ötesinde, düşüncelerinden ve yazdıklarından haz etmem. fakat bütün bunlara rağmen, şu an kendisine yöneltilen eleştirileri,saldırıları artık adı her ne ise onları cevaplayamayacak bir durumda olduğundan haksızlık yapıldığını düşündüğün yazar.
bir zamanlar candan erçetin 'in bir klibi vardı. istiklal 'de o uzun bacaklarıyla hızlı adımlar atarak şarkı söylüyordu hani. işte klip bundan ibaret olsa neyse canlarım, klipte herkesin götüyle güldüğü, kendini bodyguard zanneden koftiler vardı ya bana bu durumu hatırlattı ne hikmetse. neyse canım kral var kralcı var.
ünü, şanı dereleri tepeleri aşmış brick efendi lütfederse cevap verirdi zaten biz aciz kullara.
vidalarla çok oynarsan neydi, bir kelime vardı, tüh unuttum... güleyim mi gülmeyim mi bilemedim.
ekşide sadece adı bilinen bir yazar olan ancak sözlük görmemiş arkadaşlar tarafından tanrının kalfası olarak görülen yine gayet sıradan bir yazar. ben ne ekşi de ne burada bir atraksiyonunu göremedim açıkçası. adamın bir eli ekşide diye bu hörmet neyin nesidir?
eğer dışardan bakan biri olsaydım ve bu brick efendinin yazdıklarını okusaydım, evet derdim, bu adam artık kendisini tekrar etmekten başka bi şey yapmıyor, paso aynı şeyleri dön dolaş yazıp duruyor, herhangi bi cephanesi kalmadığını da yazdıklarının patates baskısı gibi birbirinin kopyası olmasıyla belli ediyor. o yüzden biri "brick sermayesini tüketmiştir" derse doğru der.
de.. entry'nin gidişatından belli ki ben buna hayır diyeceğim. ama öyle olmamasının sebebini dışardan bakan birinin görme ihtimali olmadığı için hakkımda denen şeyin doğru olduğunu yazarak giriş yapma zorunluluğu hissettim.
hayır tüketmedim çünkü her gün aklıma gelen şeylerin yarısını bile yazmıyorum sözlüğe. bundan daha önce de bahsettim, çünkü okunmuyor. ve benim en büyük derdim okunmak. okunmayacağını bildiğim için daha ilk elden yazmaktan vazgeçtiğim o kadar şey var ki. hatta bazı yarım bıraktığım yazılar var burada ama devamlarını bile girmiyorum. çünkü o ilk yarılar bile okunmamış olarak duruyorlar.
paso din ya da milliyetçilik üstüne zaten yazılmış laflar üstüne cevap entry girmekten sıtkımın sıyrıldığını bile bilmem kaçıncı defa yazıyorum artık. ve evet bu cevaplar basmakalıp aynı oluyorlar çünkü zaten sözlükte paso aynı laflar ediliyor. bi yerden sonra artık otomatiğe bağlıyor insan.
bana bi zamanlar arkadaşlarım "işin gücün geyik" diye takılırlardı. hatta ekşi'den ayrıldığımda aldığım blog sayfasının adını da "işimiz gücümüz geyik" koymuştum. ama son iki ayda geyik ya da espri içerikli entry sayım bi elin parmaklarını geçmez.
ben artık ben değilim ki.. bu yazan adam benim kurumuş kalmış tekdüze bi versiyonuma döndü. artık ciddi ciddi ekşi'ye dönmek için moderasyona mail atmayı bile düşünmeye başladım çünkü ben de kendimi sevmiyorum artık. çünkü yazdıklarımı sonrasında ben de okuyorum defalarca. ve okuduğum şeyleri sevmiyorum.
ha şu var, kimbilir belki tekrar eskisi gibi yazsam, aklıma gelen her şeyi "nasılsa okunmayacak" diye düşünmeden sözlüğe girsem bile işe yaramaz şeyler çıkaracağım ne malum.. ama denemeden bilemiyor insan.
tamam len karar verdim artık başka çare kalmadı. gurur dediğin bi yere kadar. kötü yazdığıma dair bi laf beni üzmezdi ama "sermayesini tüketti" lafı koymuş işte yaz yaz bitiremiyorum. burası benim eski brick olmamı sağlayamayacak artık orası kesin.
orası alacak mı geri bilmiyorum ama deneyenin bi yüzü kara.. yarın ola hayrola.
edit: geri almadılar -ki zaten böyle olacağını tahmin ediyordum- ama bu edit'i yapmamın sebebi bugün ekşi hakkında girdiğim bi entry'nin "fazla kişisel" olma sebebiyle moderasyon tarafından silinmiş olması. biraz paranoyak adamım ben, tamam kimse yazdıklarımı o kadar takip etmiyor ama "bak işte alınmadı, hemen entry sildi" denecek düşüncesini bi türlü kafamdan atamadım o yüzden bu edit'i yapıyorum.
sonuç.. geyiğe sarmam lazım. beni ancak geyik kurtarır.
empati yeteneği atmosfere sığmayan, az sonra mars'a ulaşacak olan. çift kişilik mefhumunda türkiye'nin tyler durden'ı. da kafamda hala bazı soru işaretleri var, aydın kesimi de dahil, neden ben bu derece tutarlı yazıları kendilerini dindar olarak niteleyenlerde göremiyorum. aklıma şu yahudi-müslüman kıyaslaması geldi nedense..